Millet Düşmanlarının İhanet Planlarından: İslamofobi
Millet Düşmanlarının İhanet Planlarından:
İslamofobi : İslam Korkusu Veya Avrupa'da İslam Düşmanlığı
İslamofobi, en basit tabiriyle İslam’dan ve Müslümanlardan duyulan korkudur. . Fransızca islamophobie sözcüğünün 1920’lerde ve daha sonra 1970’lerde bazı eserlerde kullanıldığı görülmüştür. İngilizce dilinde basılı eserlerde ilk olarak, Hazret-i Peygambere hakaret eden İngilizce kitap yazan Hindli Selman Rüştü olayı üzerine, The Independent gazetesi için 16 Aralık 1991’de yazılan kitap eleştirisinde kullanılmıştır. Kelime burada tam olarak ‘’İslam Korkusu’’ olarak kullanılmamıştır. Bu korku tıpkı diğerleri gibi şiddetle iç içedir. Salman Rüşdî’nin kitabına gösterilen tepkilerle gündeme gelen bu kavram, Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde Müslümanlara yönelik şiddet olaylarıyla anılır hale gelmiştir. Sözde İslamî korku, Müsüman tedhiş örgütlerinden gelecek muhtemel korku, Müslümanları korkutma, sindirme haline dönüşmüştür. Günümüzde İslam düşmanlığının adı haline gelmiştir.
İslam karşıtlığı Batı Avrupa'da oldukça yaygın. Üstelik bazı ülkelerde Müslümanlara tedhiş uygulamak üzere resmi, gayr-i resmi örgütler de oluşuyor. Batı literatüründe isteniyorki, İslam düşmanlığı ve İslam peygamberine saygısızlık, hatta hakaret, aşağılama serbestçe ve alabildiğince kullanılsın ve Müslümanlardan hiçbir tepki gösterilmesin.
Batı Devletleri böylece halklarını İslama yönelmekten koruyacaklarını sanıyorlar. İslam düşmanlıklarını resmi politika haline getiriyorlar. Avrupa’da İslam düşmanlığının en yaygın olduğu ülkeler Fransa ve Almanyadır. Almanyada yaklaşık beş milyon Müslüman yaşıyor ve birçok Müslüman derneği bulunuyor. İslam karşıtı saldırıların ilk hedefi cami ve cemaatlerdir. Almanya İçişleri Bakanlığı istatistiklerine göre, Müslümanlara yönelik bir yılda, bin-ikibin saldırı düzenlendi. Aralarında adam yaralama, kışkırtma, tehdit ya da özel mala zarar verme gibi eylemler bulunan saldırılar en çok Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin Essen, Köln ve Duisburg kentlerinde gerçekleşti. Fransa’da ve diğer Batı Avrupa ülkelerinde de sayı aşağı yukarı aynıdır.
İslamofobi ister İslam’dan korku olarak anlaşılsın, ister Müslümanlara korku salma tarzında olsun, bu konu Dünya’nın her ülkesinin, her devletinin sorunudur. İslamo fobi proğramı içinde öldürülen Müslümanların sayısı, öldürülen Avrupalıların kaç katıdır.
Konuyu Türkiye ile müzakereye gelen Müslüman İngiliz temsicisi şöyle açıklama yaptı. "İslam düşmanlığı, İslam ve Müslüman karşıtlığı tüm dünyada ciddi boyutlara vardı. Bununla mücadele etmenin yolu, örgütlenmek ve kolektif eylemlerde bulunmaktan geçiyor. Bu konuda insanların eğitilmesi gerekiyor. Adil bir dünya isteyen veya bunun idealini taşıyan herkes, İslamofobinin sadece Müslümanları ilgilendiren bir konu olmadığını bilmek zorunda. Çünkü bugün, Müslümanlara yönelik kısıtlamaların yarın kendilerine de döneceğini anlamaları gerekiyor. Bu sorun, devletle toplum arasında da ciddi sorunlara yol açıyor. Toplumlardaki farklı bireylerin birbiriyle iletişimini de çok ciddi bir şekilde ve derinden etkiliyor." Diyor ve şu notu düşüyor."Jeopolitik gerçeklikler nedeniyle Müslümanlara yönelik şiddete karşı durmak bazen meşakkatli olabiliyor. Fakat bu jeopolitik gerçeklikler üzerinden Müslümanların ezilmesine de göz yumulmamalı. İslam ülkeleri, İslamofobi ile mücadele gündemlerini sıcak tutmak ve bu sorunu daha yüksek sesle dile getirmek zorunda. Özellikle Uygur, Rohingyalar, Keşmir ve Filistin konusunda daha ciddi adımlar atmak, caydırıcı eylemlerde bulunmak zorundalar. Baskı altında olan bu insanlara yeterince destek verilmeli." diyor.
İslamofobi terimi, 11 Eylül saldırıları ile yaygın kullanılır hale geldi. Zira bu terimin çok kullanılma sebebi, 11 Eylül saldırıları gibi çeşitli İslami temelli terör örgütlerinin şiddet içeren eylemlerde bulunması gösteriliyor. Doğrudur, ancak, İslama basın ve sözlü propagandalarda Avrupalıların saldırıları bitmezse, Avrupa saldırılarda ısrar ederse, tahrikleri önlemezse,daha büyük acılara muhatap olabilir. Avrupa halklarının Müslümanları, eşit insan görmeleri gerekir. Avrupa halkları ve devletleri bir an önce toparlanıp özgürlükleri ve gelecekleri için Müslümanlarla işbirliği yapmak zorunda olduklarını idrak etmeleri gerekir.İslamofobinin mutlak çözüme kavuşması için, öncelikle ve özellikle Batılı liderlerin söylediklerinin nelere yol açacağının idrakinde olmalı, iç içe yaşayan yerli halk ile Müslüman göçmenler arasına fitne sokmaması, her iki toplumutahrikten sakınması gerekir. Avrupadaki İslam karşıtlığının önünü almaya çalışmaları gerekir. Halkın ve medyanın önünde, İslamofobinin ortadan kalkması için verdikleri sözleri tutmaları, tahriklerinin nelere mal olacağını bilmeleri gerekir. Zira Batı Avrupa’da hemen her ülkenin % 5-10 kadar kısmı göçmen müslümanlardır. Yerli halktan Müslüman olanların sayısı hâlâ bindelerle ifade ediliyor.. Ülkelerinde hayatını idame eden Müslümanların ayrımcılığa uğramamaları ve temel haklarının verilmesi adına yasal değişiklikler yapılmalıdır. Özellikle de, İslamofobinin gelecek nesillere taşınmaması için gerekli çalışmaları şimdiden başlatmalıdırlar. Bilgisayar çağında Müslümanları tahrik ederlerse bundan hem Müslümanlar, hem de Avrupa halkları, ülkeleri ve devletleri zararlı çıkarlar.
Dünyada İslamofobi’nin İslam karşıtlığının yükselişi ve İslam’ın ‘öteki’leşmesi kimin işine yarar? Kim neden İslam karşıtlığını beslemek ister? İslamofobi, uzun vadede hiç kimsenin işine yaramaz; çünkü çatışmadan kimse istifade etmemektedir. Dünyamızda artık çatışmaya değil, birbirimizi anlamaya ihtiyaç var. Diğer sorulara cevap verirken Avrupa devletleri sözde aydınları ve siyaset adamları İslamofobi’nin makro düzeyde bir ideolojik fenomen olduğunu ve hangi işlevi gördüğünün idrakinde olmaları gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.