Mehmet Yürekli

Mehmet Yürekli

Lakırdıyı sohbete yeğlemek

Lakırdıyı sohbete yeğlemek

Medyadaki haberler arasında dikkatimi çekmişti; Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre; yalnız yaşayan kimi yaşlılar, uzun süre bir insanla konuşmadıkları için rastgele telefon numaralarını arayıp “Biriyle uzun zamandır konuşmadım, biraz konuşabilir miyiz?” diyorlarmış!

Dünya gücü olmuş kapitalist Batılı toplumlarında yalnız yaşayan ve uzun süre bir insanla konuşamadığı için bunalıma giren insanlara rastlanıyor. Çağdaş insanın düştüğü yalnızlık girdabında diğer insanlarla iletişimi azaldıkça ve etkileşimi daraldıkça; kendiyle de iletişimi kopuyor, kendinden de uzaklaşıyor, kendine de yabancılaşıyor. Ruh sağlığı merkezleri, tüm dünyada sağlık sektörünün en ihtiyaç duyulan alanı haline geliyor. İntiharlar çığ gibi artıyor. Madde bağımlılığı ilkokul sıralarına inerken; çocuklarda suç işleme davranışı önlenemez biçimde yükseliyor.

Bu modern ‘Batı Uygarlığı’ tablosunda; yaşamak dışında isteği olmayan ancak çeşitli nedenlerle, ülkesi işgal edildiği için öz yurtlarından kaçmak, göç etmek zorunda kalan milyonlarca insan hemen dikkat çekiyor; üstelik kavim, din, mezhep ve inanç kimlikleriyle sürdürülen ekonomik savaşları, yeryüzünün birçok noktasındaki işgalleri ve kıyasıya savaşları, açlık sınırının altında yaşama mücadelesi veren milyonları da görmekteyiz bu manzarada.

Aslında medeniyet krizidir bu yaşanan; Mustafa Yürekli, medeniyet krizini “hakikatten kopma, güvensiz ilişkiler, yalnızlık girdabı ve hızla insan olmaktan uzaklaşma” biçiminde tanımlamaktadır. Karanlık ve kıyıcı bir toplumda yaşamaktır da diyebiliriz medeniyet krizine.

Dünya sistemi, iletişim, ulaşım ve tek pazar haline getirerek dünyayı küçük bir köye dönüştürürken, hemen her köşesindeki görüntüler aynı. İnsanlar giderek evlenmeyi tercih etmiyor. Evlilik ve aile gibi en yüce kurumun temelleri bile elektronik aygıtlar, aracı programlar, yazışmalarla atılmaya çalışılıyor. Dahası, evlilikler hızla boşanmayla sonuçlanıyor.

Böylesine derin ego zindanı, günümüz insanını sosyal medyaya bağımlı hâle getiriyor. Nitekim yeryüzünde 5.35 milyar insan interneti, yaklaşık 5 milyar insan da sosyal medyayı aktif biçimde kullanıyor. Yani 8 milyara ulaşan dünya nüfusunun yüzde 62’si sosyal medyada etkin durumda.

İnsanlar, günlük işlerini, sıradan davranışlarını, önemli önemsiz yaşantılarını elektronik ortamda paylaşmaktadır artık; yalnızlıklar, elektronik ortamın sağladığı “sosyal medya ortamı” ile giderilmeye çalışılıyor. Uçağa binenler, uyarı anonsunda dahi kopamıyor sosyal medyadan. Daha uçağın tekerlekleri yere değer değmez insanlar aşkla, şevkle telefona sarılıyor ve sosyal medyada yeniden durum bildirimi yapıyorlar.

Durmadan telefonda konuşuyor ve sosyal medyada yazışıyorlar.. Küresel iletişim ağında sürüklenecek kadar nesneleşen insanlar başlarına gelen felaketi kavrayamıyorlar. İnsanlar arasındaki iletişim maalesef gürültüye dönüştü; çünkü süregelen iletişimin özüne bakıldığında; İngilizcedeki “chat” kelimesinden yani lakırdıdan öteye gidilemiyor.

Oturduğu apartmanda komşularından habersiz olmayı bir kenara bırakalım, aynı çatı altında yaşayan aile üyeleri bile iletişimden kaçıyor, yemeği tek başına yemeyi ve odasında sosyal medyada lakırdı etmeyi tercih ediyor. İnsanlar birkaç saatlik yolculuklarda bile yanı başında oturanla göz göze gelmemek, bir kelam etmemek için adeta özel bir çaba harcıyor.

Dünyada ana akım haline geldi, yanındaki insanları yok sayarak ekranın görüntülerine aşkla bağlanmak. Sanal olan, gerçeğin yerine geçti. Yalandan bir dünyada yaşanıyor: Çocuklar, ödevleri yerine oyunlarını paylaşıyorlar; gençler, hayatın ve tarihin gerçeklerini tartışmak yerine pembe hayallerini paylaşıyor arkadaşlarıyla. Ev hanımları yaptıkları yemeklerin, pastaların ve kahvenin görüntülerini çevreleriyle paylaşıyorlar. Kimi zaman insanlar bir salonda ya da bir toplu taşıma aracında yan yana ama herkes ekranlara odaklanmış vaziyette. Günümüz insanı uzağındakilere durumunu aktarmaktan yakınındakini kaybediyor, unutuyor. Aynı hanenin içinde aile üyeleri birbirine yabancılaşabiliyor.

Sosyal medyanın büyük bir tutukevine dönüşmesinin özünde; günümüz insanının giderek yalnız kalması, bir birey olarak gerçek bilgi, düşünce ve duygularını paylaşamaması, çevresiyle yeterince konuşamaması, kendini doğru ve iyi ifade edememesi yer alıyor. İnsanlar kendilerine acı veren bu yalnızlık girdabından ve iletişimsizlik durumundan kurtulmak için etkileşimde bulunmak, kendilerini yeniden ifade etmek; kısacası salt maddi yönleriyle değil insani yönleriyle de yeniden var olmak istiyorlar.

İnsan olmanın özünde iletişim, ilişki ve etkileşim vardır. Hakikatten kopuş, metafizik pencerelerin kapanması, seküler bir dünyanın aldığı son durumdur, her geçen gün daha da kötüye giden bu manzara. Şımarık, bencil, çıkarcı, rahata düşkün, zevkçi insan, ihtiyacı olan sahih etkileşimden uzaklaştığı içindir ki, sosyal medya bu denli itibar görüyor.

Çağdaş insan, hızla yitirdiğim sohbet ve yüz yüze iletişimi; sanal ve uzaktan iletilerle, lakırdılarla gidermeye çalışıyor. Sosyal medya, bir araç olmaktan çıkıp bir amaç haline dönüşmemelidir. Özellikle gençler, günlük hayatlarında giderek daha fazla yer verdikleri sosyal medyanın; insanın gerçek iletişim ve yüz yüze sohbet ihtiyacını gideremediğini fark etmeliler.

Yalnızlık girdabında boğulmanın ana nedeni, lakırdının sohbete yeğlenmesidir. Yüz yüze sohbet demek, insanın sosyal medyanın nesnesi olmaktan kurutulup öznesi olması; onu amaç olmaktan çıkarıp araç haline getirmesidir. Yüz yüze ikili iletişim ve ilişkinin içine yerleştirilmiş, sohbetin emrine girmiş sosyal medya daha yararlı olacak ve hayata daha çok katkıda bulunacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Yürekli Arşivi