Yüzün, tenha bir akşam kızıllığı?

Şarap gibi, yıllandıkça kıymetlendiğini düşünüyorum ömrümün.

Paha biçilmez bir kıymet, şu benim yaşlılığım.

 

Bir başıma yürüdüm bunca yolu:

Kimi zaman ömrümün dışında yaşadım, izinliymişim gibi hayattan; dünyaya baktım; geçmişe, geleceğe ve sana. Kimi zaman da kapanıp içime, durdurmaya çalıştım iç kanamamı.

 

Şimdi dönüp bakıyorum da, yol ile yolculuk arasına sıkışmış şu ömrüme; gitmekle kalmak arası aldığım birkaç nefes; kanamış ve unutmuşum, bakiyesi bu.

 

Türkü gibi bir yaşantım olmamış; destanı yazılacak zaferlerim de yok, utanılacak bir şeyim de. Yüreğimse sebil; dostuna, insanlığa, kardeşine.

 

Karıncanın sızısını duydum içimde, ağacın ağıdını, suların nefes alışını, rüzgarın hışımla yere yığılışını, göğün sancısını, kentlerin ölüşünü ve derinden çökertilişini insanlığın, gördüm.

 

Hep sordum kendime; yılların yükü mü beni yaşlandıran, umutlarımın azalışı mı? Anlamı nedir derimin yüzeyinde ilerleyen kırışığın? Ayaklarım mı daha yorgun gözlerim mi? Ne yaklaştırır beni umutlarıma?

 

Yaşıma rağmen genç göründüğümü söyleyenlere aldırma:

Kim bilir ne çabuk dökülürüm, kardeşliğin o gümrah ırmağı içimden akmasa.

 

Yıllarıma değer katan büyük aşkım, mahzenim.

Hangi ölüm güç yetirebilir seni içen dudağa?

 

Yüzün, tenha bir akşam kızıllığı bardağımda.

 

 

 

Ahmet Yürekli

11.02.2012,Üsküdar.

[email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Yürekli Arşivi