M.Zeki Uyanık
Çanakkale ruhundan sonra bize ne oldu?
Tarihin kaydettiği en büyük savaşlardan birisi şüphesiz Çanakkale Savaşı?dır. Çehreleri, renkleri, dilleri ve ırkları değişik, çeşitli mil¬letlerden oluşan, insan selini andıran ordular, milletimizin üs¬tüne yürümüş, mehmetçiğin göğsüne bomba ve mermi yağdırmıştır. Gök¬ler ölüm indirmiş, yerler ölü püskürmüştür. Kahraman ecdadımız, bu öldürücü silâhların tehdidine karşı iman do¬lu göğsünü siper etmiş, bir gül bahçesine girercesine vatan uğruna şehid olmayı şeref bilmiştir.
Çanakkale?de kazanılan zafer tarihin akışını değiştirmiştir. Çanakkale'de, donanım ve maddi imkan bakımından kendisinden güçlü ordulara karşı, inanılmaz bir direniş gösterilmiş, üstün cesaret ve özveriyle, ?Çanakkale geçilmez? dedirten, eşine az rastlanır, anlamlı bir kahramanlık destanı yazılmıştır. İman, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik duyguları, zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı koymada en önemli faktörler olmuştur.
Çanakkale?de şahlanan ruh, milletimizin mayasını oluşturan ruhtur. Bu ruh, dinin, vatanın, namusun, bayrağın, kısaca bizi biz yapan değerlerin en zor şartlarda bile feda edilemeyeceğini açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Kanının rengini bayrağımıza vermiş, aziz canını vatanımız uğruna feda etmiş olan şehitlerimiz; bu yüce değerlerimizin korunmasını, savunulmasını ve ilelebet yaşatılmasını bizlere emanet etmişlerdir. Milletimizin bitmez tükenmez gücüne, en güzel örnek olarak tarihimizde parlayan Çanakkale Zaferi'nin, özellikle genç nesillere iyi anlatılması, ecdadımıza borcumuz olduğu gibi, geleceğimiz açısından da son derece önemlidir.
Bu kutlu zaferin yıl dönümünde ?Allah yolunda öldürülenlere ?ölüler? demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.? ayetiyle Yüce Allah?ın iltifatına mazhar olan aziz şehitlerimize fatihalar gönderelim. Şanlı tarihimizi ve Çanakkale?yi unutmayalım.
Bugün üzerinde yaşadığımız bu cennet vatanın, milletimizin, devletimizin, bayrağımızın varlığını, istiklâl ve hürriyetimizi; milletçe namus ve şerefimizle yaşıyor olmamızı, doğusundan batısına Türkünden Arabına, Kürdünden Çerkez?ine kadar ülkemizin hemen her bölgesinden gelerek, Çanakkale?de canlarını feda eden şehitlerimize borçlu olduğumuzu unutmayalım.
Cepheye mermi taşırken yolda donarak şehit olan Şerife Bacıları... Hayatının baharında cepheye koşan kınalı kuzu delikanlıları... Yavrusunu vatana kurban olsun diye kınalayıp cepheye gönderen anaları unutmayalım...
Çanakkale Savaşları?na katılan Fransız General Guro?nun bu savaşta şahit olduğu şu olayı şöyle anlatır: ?Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Savaşın bittiği biranda, yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az önce, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadise-yi ömrüm boyunca unutmaya-cağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık. Niçin öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz hal deki Türk askeri şu karşılığı verdi: Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi. Anlamadım. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün.
Bu asil duygu karşısında ağ-lamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim. Çünkü Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Çok geçmeden her ikisi de öldü.?
Bu kahraman belki Ankaralıydı belki Erzurumlu belki Hakkârili belki İzmirli belki de Edirneli. Hangi ilden olduğunun ne önemi var, önemli olan bu toprakların evladı olması ve bu güzel davranışı yapması değil mi?
Evet, kendisi yaralı olduğu halde düşmanına gömleğini verip yarasını saran bu aziz milletin kardeşliğine ne oldu?
Dün Edirne?den Kars?tan Sinop?tan Mardin?den Adana?dan Yozgat?tan? Gelip canları pahasına bu aziz vatanı savunanların, birbirleri için canlarını feda eden bu kardeşlerin torunlarına ne oldu?
Bu güzelliği bozmak isteyenlere neden fırsat verdik ve de vermeye devam ediyoruz?
Dün bu vatanı parçalayamayanların, yıkamayanların ekmeğine neden yağ sürüyoruz?
Oysa bugün dünden daha fazla milletçe, aynı ruh ve inanca, aynı birlik, beraberlik ve dayanışmaya ihtiyacımız var.
Zira islam tarihinde yer alan Bedir, Uhud, Malazgirt Çanakkale, kurtuluş savaşları ve kahramanlıkları? ümmetin tek vücut olması, birlik, beraberlik halinde bölünmez bir bütün oluşturması ve «Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!» rûhunun yaşanmasında yatmaktadır.
Çanakkale'de göğsünü düşmana siper eden Mehmetçiğin destanını yazan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy?un dizeleriyle noktayı koyuyorum.
"Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdât inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor TEVHİD'i...
BEDR'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın
Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber,
Sana âğuşunu açmış duruyor PEYGAMBER."
M. Zeki Uyanık, 28.02.12, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.