
İbrahim Halil Sipahi
Türkiye Muhaberat devletine doğrumu gidiyor?
MİT kanununda yeni düzenleme Jandarma genel komutanlığının içişleri bakanlığına bağlanması derken şimdi de MİT, Genel Kurmay Başkanlığı, Jandarma ve Emniyet?in İçişleri ve Milli savunma bakanlığının da üstünde ?Güvenlik Bakanlığı? adı bir bakanlığın bünyesinde toplanması tasarlanıyor.
Türkiye?de arda arda gelen bu yeni yapılanmalar akıllara Türkiye bir ?Muhaberat Devleti?ne doğrumu gidiyor sorusunu getiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Jandarma Genel komutanlığının İç İşleri bakanlığına bağlanması ile Türkiye?nin bir ?polis devleti? olacağını yazmıştım.
Bu yeni tasarı MİT, Askeri istihbarat ve Emniyet istihbaratı bir çatı altında toplamış olacak ki, buda Türkiye?yi bir ?Muhaberat Devleti? haline getirilmiş olacak.
Bu yeni etkin ve yetkili bakanlığa da MİT Müsteşarı Hakan Fidan?ın getirileceği söyleniyor.
Türkiye?deki tüm istihbarat birimlerinin bir çatı altında, bir bakanlığın bünyesinde toplanması istihbaratın siyasi iktidarın kontrolüne geçmesi bağımsızlığını yitirmesi anlamına gelir.
Siyasi iradenin kontrolüne geçen istihbarat, 17 Aralık benzeri durumların ortaya çıkmasına devlet içerisinde görevi suiistimal ile birçok hukuksuz işlerin rahatlıkla örtbas edilmesine veya kendi aralarında tehdit unsuru olarak kullanma imkânı doğuracaktır.
Ayrıca Siyaset ? İstihbarat ilişkisi istihbaratın denetimini ortadan kaldıracaktır. Bu sistem İran İslam devriminden sonra oluşturulan ?İslam Devrim muhafızları? ile İran?da ?El-Muhaberat? ile Suriye?de uygulanmaktadır.
Yeni MİT kanun teklifi hakkında bir rapor yayınlayan Hukuk, Etik ve Siyaset Araştırmaları (HESA)?dan Prof. Dr. İbrahim Cerrah Hazırlanan yeni MİT yasasında yer alan bazı muğlak hükümlerin ?işkence? ve ?faili meçhul cinayet? gibi istihbarat örgütleri tarafından geçmişte kullanılmış olan hukuk ve insanlık dışı yöntemlerin yeniden kullanılacağı endişesini dile getiriyor.
Tüm istihbaratın bir çatı altında toplanmasını hedefleyen bu yeni tasarı yani ?Güvenlik Bakanlığı?nın tasarlanan görev anlayışı oligarşi ile yönetilen ülkelerde ve darbe dönemi askeri cunta hükümetleri döneminde uygulanan bir yapılanmadır.
Uzun zamandır İşkencenin ve Faili meçhul cinayetlerin sıfır noktasına indiği Ülkemizde böyle bir sisteme geçiş yetkilerin ve kontrolün tek elde bulundurulması ile yeniden gündeme gelmesi içten bile değil.
Geçmişte Nazi Almanya?sı ve Mussolini İtalya?sında görülen bu yapılanma şimdi İran, Suriye ile Halen askeri cunta ile yönetilen Orta Afrika Cumhuriyeti, Mısır ve Fiji?de görünmektedir.
Darbe fobisi olan bir iktidarın cunta ve dikta yönetimlerine has uygulamaları arka arkaya gündeme getirmesi ve bunları yasallaştırmaya çalışmasını pe hayra alamet görmediğimi ifade etmek isterim.
İbrahim Halil SİPAHİ
Araştırmacı Yazar
19.11.2014/adanapost.com
Bir Milletin Varoluş Destanı İstiklal Marşı
11 Mart 2020 Çarşamba 21:05Milletin Egemenliğin son bulduğu, 23 Nisan..
22 Nisan 2018 Pazar 15:37Erken mi? Baskın mı? “Seçim!..”
21 Nisan 2018 Cumartesi 11:36Erken seçim, Değneğin iki ucu;
19 Nisan 2018 Perşembe 20:37Bahçeli’nin eken seçim çıkışına şaşırdık mı?
18 Nisan 2018 Çarşamba 17:51Esad düşmanlığı, İsrail seviciliği,
17 Nisan 2018 Salı 14:26Leş Kargalarından Horoz dövüşü,
15 Nisan 2018 Pazar 17:5528 Şubat davasında, “OH” dedirten karar.
14 Nisan 2018 Cumartesi 18:23DEİZM, boşa gündeme getirilmedi!
13 Nisan 2018 Cuma 00:47Bu oyunu daha önce seyretmiştik!
11 Nisan 2018 Çarşamba 19:31




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.