İbrahim Halil Sipahi
Tayyip gitsin!
AKP iktidarı ve başbakan R.Tayyip Erdoğan Gezi muamması ve 17 Aralık operasyonu ardından muhalefetin tepkisini alırken, dershaneler üzerinden başlayan AKP-Cemaat çekişmesi nedeni ile son anketlerde taraftar oylarında da düşüş gözlenmeye başlandı.
Son günlerde Tayyip gitsin ne olursa olsun yeter ki gitsin söylemleri yavaş yavaş yükselmeye başladı.
Türkiye?de bir parti tek başına 8-10 yıl iktidarda kaldığında tabiri caiz ise, kendisini ülkenin tek sahibi sanmaya başlıyor. Neredeyse bir padişah edasında bir tek saltanatını ilan etmediği kalıyor.
Hepsinin de ortak özelliği iktidarı ele geçirdiklerinde önceleri halkın güvenini ve sempatisini kazanacak işler yapmaya başlayıp (ağzına bir parmak bal çalıp) daha sonraları yavaş yavaş kendi meşrepleri doğrultusunda yollarına devam etmeleri.
Türkiye Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yapılan reform ve yatırımlar ile 1936 yılına kadar %16 büyüme hızını yakalamasına rağmen 1936-1944 arasında, araya giren II.dünya savaşının da etkisi ile büyük bir duraklama yaşamış. 1946?da çok partili parlamenter sisteme geçilmesi, 1950?de Demokrat Partinin % 57 gibi büyük bir oy alarak iktidara gelmesi ile Türkiye?de yeni bir dönem başlamış oluyordu. Türkiye 1947?de tanıştığı IMF ile ilişkilerini bu dönemde geliştiriyor, ABD?den aldığı Marshall yardımı ile Türkiye?de büyük yatırımlar başlatılıyor II.Dünya savaşının ve istikrarsız hükümetlerin ardından gelen refah 1954 seçimlerinde sandıkta DP?ye %57 oy getiriyor. DP?nin bu zaferi ardından rehavete kapılması ile oy kaybı olsa da 1957 seçimlerinde % 48 oy oranı ile üçüncü kez tek başına iktidarını sürdürüyor. Bu zafer DP?de daha büyük bir rehavet sağlıyor. Bir yandan muhalefet bir yandan DP?yi iktidara taşıyanlara karşı Menderes?in tutumu öğrenci hareketleri vs olumsuz gelişmelerin nihayetinde Menderes?i CHP?nin içerisinden alarak iktidar yolunu açanlar tarafından kalemi kırılması ile 27 Mayıs 1960 da yapılan askeri darbe DP?nin 10 yıllık saltanatına son veriliyor.
1960 darbesinin ardından 12 Eylül 1980 darbesine kadar geçen 20 yılda 1980 darbe hükümeti dâhil 21 hükümet kurulmuş bir türlü istikrar yakalanamamıştı. 1982 anayasasının kabulü ile yeniden demokratik parlamenter sisteme geçilmesi ile yapılan 6 Kasım 1983 seçimlerinde dört eğilimi bir araya getirme sloganı ile ortaya çıkan Turgut Özal %45,14 oy oranı ile tek başına iktidara geliyordu.
Renkli kişiliği farklı tavırları ile halkın kısa zamanda sempatisini, yaptığı yatırımlar ve getirdikleri yenilikler ile güvenini kazanan Özal, erken rehavete kapıldı. 1987 seçimlerinde % 36,31 oy alarak ikinci kez iktidara gelse de ilk zamanlardaki sempatisini yitirmeye başlamıştı. 1989?da Cumhurbaşkanı olarak başbakanlıktan ayrılan Özal bu görevini yürütürken 17 Nisan 1993?de şüpheli bir şekilde vefat etti.
Özal?ın Anavatan partisi iktidarı emanet ettiği Yıldırım Akbulut ve daha sonra genel başkan seçilen Mesut Yılmaz?ın çabalarına rağmen giderek oy kaybına ve koalisyon ortaklığına ve nihayetinde oy oranı % 1?lere geriliyor, Doğruyol partisine katılarak siyaset sahnesinden çekiliyordu. Böylece aralıksız 8 yıl süren Anavatan iktidarı dönemi kapanmış oldu. Türkiye?de yine tarih tekerrür ediyor, 1991- 2002 yılları arasında 11 yılda 10 hükümet kurularak yeniden istikrarsız kısa vadeli ve koalisyon hükümetleri dönemi başlıyordu.
28 Şubat mağduru Refah partisinin içinde ayrılan başını Eski İstanbul B.Şehir belediye başkanı R.Tayyip Erdoğan?ın çektiği yenilikçi grubun. Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)kuruyor.
Bu arada Cem Uzan?ın Genç Partisinin sürpriz bir şekilde ortaya çıkartılması ile Kasım 2002 seçimlerinde % 7,2 oy alarak ANAP, MHP ve DYP?nin barajı asmasına ve meclise girmesine engel olması. AKP?nin önünü açıyor.
Milli görüş, merkez sağın kaygan oyları ve kim iktidara yakın ise ona oy vermeyi alışkanlık haline getirmiş Türkiye?de o dönemde % 18 civarında bulunan zihniyetin oyları ile % 34,63 oy alan Emanetçi Abdullah Gül başkanlığındaki AKP tek başına iktidara geliyordu.
2003?de şiir okuma cezası biten R.Tayyip Erdoğan?ın hazırlanan ara seçimle meclise girmesi ve AKP?nin başına geçmesi ile tıpkı Menderes ve Özal?ın ilk ve parlak dönemlerinde olduğu gibi istikrarsız 11 yılda 10 hükümet gören Türkiye. Eğitim ve sağlıkta yapılan bazı düzenlemeler başta olmak üzere bir önceki koalisyon hükümetinin almış olduğu ekonomik tedbirlerin bu dönemde meyvesini vermesinin de etkisi ile ekonomide görülen rahatlama AKP?ye ilgiyi arttırıyordu.
Bu ilgi 2007 seçimlerinde AKP?ye % 46,58 oy olarak dönüyordu. 2010 da anayasa değişikliği için referandumdan zaferle çıkarken bir yıl sonra 2011?de yapılan genel seçimlerde bu sefer %49,90 oy alması AKP ve Erdoğan?da rehaveti başlattı. İktidarı elinde bulundurmanın tüm nimetlerini kendi lehlerine ve yakınları lehlerine kullanmak, ben yaptım oldu zihniyeti, Terör örgütü ve elebaşı ile yapılan müzakereler, çözülme süreci, sözde Ergenekon örgütü ve hayali darbe senaryoları ile paşaların, akademisyen, gazeteci ve siyaset adamlarının tutuklanarak ağır cezalara çarptırılması. Milli değerlerin hiçe sayılması, Gezi olayları muamması, 17 Aralık operasyonu ve ardından yaşananlar dövizde önlenemez çıkış, milletin alım gücünün her geçen gün düşmesi, sağlıkta eskiye dönüş vb. birçok etkenler kendisine koşulsuz biat edenler hariç milleti canından bezdirmeye başladı.
Başta muhalefet olmak üzere milletin bir bölümü artık Tayyip gitsin ne olursa olsun demeye başladılar.
Bu söz bize yabancı bir söz değil. Geçmiş de Menderes gitsin ne olursa olsun dediler, sonra Özal gitsin ne olursa olsun dediler, şimdide Tayyip gitsin ne olursa olsun diyorlar. Biz millet olarak tarihimizden ve atasözlerimizden hiç ders almayan bir millet olduk. ?Gelen gideni aratıyor? ve tarih hep tekerrür ediyor.
Muhalefet 17 Aralık operasyonu üzerinde AKP?ye yüklenerek oylarını düşürmeyi hedeflerken Başbakan ve AKP 17 Aralık operasyonunun paralel yapı tarafından iktidara yönelik bir operasyon darbe girişimi olduğunu, bunun cevabını seçimlerde milletin oyları ile vereceğini söyleyerek taraftarlarının güvenini kazanmaya çalışıyor.
Bu arada yerel seçimler genel seçim havasına büründürülmeye çalışılıyor. Yerel yönetimler hizmet alanlarıdır. Partiden önce aday ön planda olması gerekir. Genel seçim havasına sokulması Muhalefetin iktidarın zayıflatılması, iktidarın güven tazelemesi yönünde değerlendirmesini yerel seçimlerin selameti için doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.
Biz millet olarak ezber bozmaz milli menfaat ve değerler etrafında toplanmaz isek, 19 Mayıs 1919 ruhunu yeniden yaşatmaz isek, Menderes?i Özal?ı ve Tayyip?i getirenler yarın Menderes?i ve Özal?ı götürdükleri gibi Tayyip?i de götürürler yerine senin istediğini değil kendi memurlarını senin başına getirirler.
İbrahim Halil SİPAHİ
Araştırmacı Yazar.
20.02.2014/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.