Selami Kaytancı
Şeker Misin, Dinamit Lokumu Musun?!..
Sosyal medya, son günlerde şeker muhabbeti ile çalkalanıyor. Şeker mevzuunda kafalar karışık. Gürültünün sebebi, özelleştirilecek olan şeker fabrikaları. Ama daha önemlisi, şekerin “zararlı mı, yararlı mı” olduğu mevzusu. Her “uzman”ın kafasından ayrı bir avaz çıkıyor!..
Konuyu ikiye ayrıştırarak işlemekte fayda olduğu kanaatindeyim: Öncelikle, şekerin gerçekten zararlı mı, yararlı mı olduğu; ya da hangi şekerin faydalı hangi şekerin zararlı olduğu sorusunun cevabını bulmak gerekiyor. Sonra da konunun ikinci cephesi olan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi mevzusunu vuzuha kavuşturmak gerekiyor.
Şekerin zararlı mı, yararlı mı olduğu konusunda bazı uzmanlar toptancılık yaparak, “Her tür şeker zararlıdır; insan vücudunun şekere ihtiyacı yoktur!..” demektedirler. Bu tezi savunanlar, “KULLANDIĞIMIZ ŞEKERİN HİÇ BİR TÜRÜ DOĞAL DEĞİLDİR!.. Çünkü DOĞADA bildiğimiz şekilde şeker yoktur; bu yüzden de KİMSE DOĞAL ŞEKER KULLANMAK İSTİYORUZ veya ÜRÜNLERİMİZDE DOĞAL ŞEKER KULLANIYORUZ diye saçma sapan şeyler söylemesin... İnsanoğlu, şeker pancarı, şeker kamışı gibi bitkilerden RAFİNASYON yöntemi ile, yani bir sıra fiziksel ve kimyasal işlem sonucunda ŞEKER elde eder... Hatta ŞEKER elde edilirken izlenen prosedürü görseniz, AĞZINIZA şeker koymazsınız!..” demektedirler.
İyi de, Allah şekeri boş yere mi yarattı?!.. Allah (c.c.) Âl-i İmran 191. Ayette, “…Ey Rabb’imiz, sen bunu boş yere yaratmadın…” diyerek, kâinattaki hiçbir şeyi boş yere yaratmadığını bildirmektedir. Buradan hareketle, şekerin de boş yere yaratılmadığını belirtip insan için faydasız, ya da zararlı olduğu düşüncesine çekince koyduğumuzu bildirelim. “Her tür şeker, insan sağlığına zararlıdır!..” tezinin, sanki “Yumurta veya tereyağı insan sağlığına zararlıdır!..” tezi gibi, bizi yarı yolda koyacak bir tez olmasından endişeliyim. Ne var ki, şekerin doğal bitkiler olan pancar ve kamıştan birtakım fiziksel ve kimyasal yollarla elde ediliyor olması da düşündürücü bir mevzudur.
Uzmanların üzerinde büyük oranda birleştikleri konu ise, şeker pancarı ve şeker kamışından elde edilen şekerin masum olduğu, kısaca NBŞ denilen “Nişasta Bazlı Şeker”in ise, gerçek bir canavar, bir DİNAMİT LOKUMU olduğudur.
Bu konuda şöyle bir tez ortaya koyabiliriz: Şeker hastaları hariç, KÖZDE PİŞMİŞ, HAŞLANMIŞ VEYA PATLAMIŞ MISIR ya da PATATES, PİRİNÇ YEMEK, SAĞLIĞA ZARARLI DEĞİL; AMA MISIRDAN ELDE EDİLEN ŞEKER ŞURUBU ZARARLIDIR!.. NEDEN?!.. ÇÜNKÜ, elde edildiği mısır nişastasında doğal olarak bulunan bir şeker değildir. MISIR ŞURUBU, yani kısaca NBŞ denen FRUKTOZ, mısır nişastasından kimyasal ve enzimatik olarak glikozun dönüştürülmesi ile elde edilen modifiye bir şekerdir.
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz evde buğdayı günlerce suda bekletip mayalandırarak nişasta yaparlar ve bundan da çeşitli tatlılar, yiyecekler yaparlardı. Bu nişasta da bir tür şeker olduğuna göre, bu nişastadan hasta olmuş, kanser olmuş veya obez olmuş hiç kimseyi ne gördük ne de duyduk. Elbette bunun sebebi, bu nişastanın doğal yöntemlerle elde edilmiş olmasıdır.
Peki, bu NBŞ denen MISIR ŞURUBU nerelerde kullanılıyor?!.. Aklınıza gelen gelmeyen her yerde!.. İşte en çok Mısır Şurubu Nişasta Bazlı Şeker kullanılan ürünler: Soda/Cola – Gazoz, Şekerlemeler, Tatlandırıcılı Yoğurtlar, Salata Sosları, Ketçap / Mayonez, Dondurulmuş Gıdalar, Ekmek, Konserve Meyveler, Meyve Suyu, Kutulu Yemekler, Hazır Çorbalar, Diyet Bisküvi ve Bisküviler, Kahvaltılık Gevrekler, Fırınlanmış Ürünler, Soslar ve Baharatlar, Abur - Cubur Gıdalar, Tahıl Barları, Kahve Kremaları, Enerji İçecekleri, Dondurma, pastane ve tatlıcılarda yapılan her tür tatlı ve çikolatalar…
NBŞ, diğer şekere göre insanda tokluk hissi uyandırmamaktadır; bu nedenle de sürekli yeme, içme hissi oluşturarak obezliğe, kansere ve diğer hastalıklara yol açmaktadır.
İyi de, bu kadar çok alanda bu kadar çok kullanılmasının sebebi ne ola ki?!.. Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı ama daha ucuz ve taşınması daha kolay bir ürün. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. İki cümle ile anlatacak olursak, bir kilo NBŞ, tamı tamına 250 kilo pancar şekerine bedel!.. İnanılmaz derecede ucuz bir ürün!.. Size şöyle bir örnek vereyim: Bir litrelik bir kolayı, bir seramik duvara çarpın. Duvara yapışan kısım, o kolanın sermayesi, masrafı; yere dökülenler ise, kârı!.. Nasıl bir hesapla karşı karşıya olduğumuzu düşünün!..
Siz 1.5 lira verip bir litre kola alıp içiyorsunuz. Bunun taş çatlasa 50 kuruşu sermaye, geri kalanı kâr!.. Eğer bu firma, NBŞ yerine pancar şekeri kullanmış olsaydı, hesap uzmanı değilim ama bu hesaba göre, sizin bir litre kolaya 7.5 liradan aşağı ödememeniz gerekirdi.
ŞİMDİ CAN ALICI SORU ŞUDUR: Siz, bir litre kolaya 1.5 lira yerine 7.5 lira ödemeye hazır mısınız?!.. Ya da bir kilo bisküviyi, 5 lira yerine 25 liraya almaya razı mısınız?!.. HER ŞEYİN BİR BEDELİ VAR, demiştik. “Bu bedeli, sağlığım için ödemeye hazırım!..” diyorsanız, peşime düşün, hep birlikte savaşalım bu DİNAMİT LOKUMU ile!.. Yok, “Hem üç kuruş olsun, hem de beş köfte olsun!..” diyorsanız, kusura bakmayın, VAHŞİ KAPİTALİZM size bu imkanı asla vermeyecektir!.. Zira, vahşi kapitalizmin bir tek derdi, tasası vardır: ÇOK KÂR ETMEK!.. Kârına kâr eklemekten başka düşüncesi olmayan bir sistemde, siz hasta olmuşsunuz, kanser olmuşsunuz, hattâ ölmüşsünüz, asla umurlarında olmayacaktır!..
Vahşi kapitalizmin bir kolu, kârı uğruna sizi hasta eder, sonra diğer kolu, hastalıklarınızı tedavi etmek için ilaçlar üretir, hastaneler açar, aşılar, serumlar, tıbbi malzemeler… üretir ve SOYAR DA SOYAR SİZİ!..
İşin bir başka yönü: Siz, “Can boğazdan girer!..” diyenlerdenseniz, fena halde yanılıyorsunuz; zira “CAN, BOĞAZDAN ÇIKAR!..” Adam çayı şekersiz içiyor zararlı diye. Ama diğer yandan bir tabak dondurmalı baklavayı yalamadan yutuyor!.. Ya da bir oturuşta bir 35’lik rakıyı indiriyor mideye. Lokuma sucuğa, revaniye sütlaca dayanamıyor; sonra da kilo almaktan şikâyet ediyor. Spor da yapmıyor; yattığı yerden yayılıyor, ayakları sayılıyor!.. Kilo alınca da al sana kalp damar rahatsızlıkları, şeker tansiyon sorunları!.. Ayrıca, şeker veya sakkaroz, çoğu bitkinin, meyvenin bünyesinde doğal olarak bulunur. Pirinç, patates, elma… yersin, alırsın şekeri. Yesen bir türlü, yemesen bir türlü!.. Her şeyin bir bedeli var!..
Peki, “tatlı” ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız?!.. Efendim, pekmez yiyin, bal yiyin!.. Tamam da, bu kadar nüfusa yetecek pekmezi, balı nereden bulacağız?!.. Diğer yandan, şeker hastaları için, şekerle pekmezin, balın hiç farkı yoktur!.. Ülkede şu kadar milyon şeker hastası var. Çağımızın hastalığı, şeker hastalığı… Sebep olan etmenler de say say bitmiyor!.. En önemli etmenler arasında doğal olmayan gıdalar, teknolojik gelişmeler ve stres sayılıyor. Günümüzde, teknolojik gelişmelere paralel olarak hayat hızlandı. İnternetimiz yavaşlasa, telefonumuz çekmese, bankada şurada burada işlemler uzasa, hemen isyan ediyoruz. Sinirlerimiz bozuluyor, şekerimiz yükseliyor!.. Eh, her şeyin bir bedeli var, değil mi?!..
ZOR DOSTUM, ZOR!.. BU DEVİRDE, BU DÜZENDE İNSAN OLMAK DA, YAŞAMAK DA, HATTÂ ÖLMEK DE ZOR!.. Ama sağlığınızı düşünüyorsanız, birincisi nefsinize hakim olun, ikincisi de NBŞ’li ürünlerden olabildiğince uzak durun!..
Şeker fabrikalarının satılması konusunu da bir başka yazıya bırakalım…
Selami Kaytancı
02.03.2018, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.