7 Haziran seçimlerinde kararlı ve dirayetli çalışmaları ile kitle partisi olma yolunda bir duruş sergileyen MHP, kamuoyunda beğeni toplayarak güven sağlamış, seçmenin MHP’den beklentileri arttırmıştı.  Seçimde MHP’de seçmenden bunun karşılığını alarak oylarını ve meclisteki sandalye sayısını arttırmayı başarmıştı.

Seçim sonrasında koalisyon kurulma sürecinde Bahçeli’nin “HAYIR”cı tutumu ile bekleneni vermemesi üzerine o beğeniler ters tepti ve MHP’de farklı sesler çıkmaya başladı. MHP tabanında “Artık biz de partimizi iktidarda görmek istiyoruz” diyen büyük bir kısım AKP ile koalisyon hükümeti kurulması görüşündeydi.

Bahçeli’nin sırf  “dediğim dedik” diyen “HAYIR”cı tutumu, özellikle ülkücü camiada, yükselişe geçen  partinin dizginlenmesi dolayısıyla da, bunun partiye ve davaya adeta ihanet olduğu görüşünde.

Bahçeli’nin bu “dediğim dedik” ve uzlaşmaz tutumu MHP’nin yükselişini istemeyenlerin ekmeğine yağ sürdü.  AKP, CHP ve havuz medyasının Bahçeli üzerinden MHP’yi yıpratma ve parti tabanı ve seçmeni etki altına almaya çalışması da meyvesini vermiş olacak ki,  parti tabanı ve MHP’ye sempati duyanların kafasını karıştırmaya yetmiş gibi görünüyor.

MHP’nin kurucusu ve ülkücülerin “BAŞBUĞ”’u Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş’in Bahçeli’nin seçim hükümetine bakan vermeme kararına karşı Davutoğlu’nun davetini kabul etmesi üzerine Bahçeli tarafından partiden ihraç edilmesi. Partinin önemli isimlerinden eski bakan ve meclis başkan vekili Meral Akşener’in ve önemli bir kaç ismin  1 Kasım’da aday gösterilmemesi MHP’nin Türk- İslam ülkücülüğünden ayrıldığı şeklinde bir algı oluştuğu. Bundan dolayı özellikle İslami hassasiyetleri olan MHP seçmeninin 1 Kasım’da tercihini AKP’den yana kullanacağını gözlemliyoruz.

Bunda AKP ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 7 Haziran’da AKP’den MHP’ye kayan oyları geri çevirmek, kafası karışık ve kararsız MHP’li seçmenin oylarını almak için. 7 Haziran seçimleri sonrasında başlattığı.  Bahçeli üzerinden MHP’yi eritme politikası ve bu politikayı

1 Kasım’da seçim stratejisine dönüştürmesinin etkisi büyüktür.

Ayrıca bu yönelişte AKP’nin 20 Temmuz’dan sonra artan terör saldırıları karşısında “çözüm süreci”ni buzdolabına kaldırarak operasyonları başlatması. Terörle mücadeleye silahlar gömülene kadar ve tek bir terörist kalmayana kadar terörle mücadelenin devam edeceğini her fırsatta ifade eden. Terörle mücadeledeki kararlı tutumlarına bir de, Bahçeli’nin uzlaşmasız tutumu eklenince küçümsenmeyecek sayıda milliyetçi seçmenin oylarının 1 Kasım’da AKP’ye yönleneceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Bahçeli ve MHP kurmayları kalan 20 günlük sürede tabanı ve seçmenini tutmayı başaracak bir seçim stratejisi gerçekleştiremezler ise bu gidişat MHP’yi seçim barajı  sınırına kadar eritebilir.

İbrahim Halil SİPAHİ

12.10.2015/adanapost.com