İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Kadın Hakları,


Evrendeki tüm canlılar gibi insan da kadın ve erkek diye iki ayrı cinsden yaratılmıştır. Bu birbirini tamamlayan iki farklı cins arasındaki fark, birinin erkek diğerinin kadın olmasından öteye gitmeyen farklılıktan ibarettir. Bir gözünüz ile tüm güzellikleri görür iken diğer gözünüzü bundan mahrum edebilirmisiniz? Bir ayağınız bir yere gider iken diğerine engel olma şansınız var mı? Bu örnekler o kadar çoğaltılabilirki. Öyle ise, Kadın ile erkek, siyah ile beyaz, asya ile avrupalı vb. kimsenin bir diğeri üzerinde farklılığı ve üstünlüğü yoktur. Her bir birey dünya üzerinde aynı eşit haklara sahiptir.

Yüce Allah CC. insanları belli bir fıtrat ve istikamet üzerine yaratmış ve yüce kitabımız Kur-anı Kerimde, ?Ey insanlar biz sizi bir erkek ve dişiden (kadın) yarattık. Allah yanında en üstün olanınız O'ndan en çok korkanınızdır? (Hucurat:13) buyurmuştur.Aynı şekilde Hz.Peygamber (sas) de, bir hadîs-i şerîfte: "Kadın-erkek bütün insanlar, tarak dişleri gibi birbirlerine eşittirler." Diyor.

İnsanoğlu yaratılışından itibaren zaman içerisinde kendi istek ve arzuları doğrultusunda yaşamak üzere kendi kurallarını koymaya dikta etmeye çalışmışlar, büyük ölçüde de kabul ettirmeyi başarmışlardır. Yaratan tarafından her kavme uyarıcı ve yol göstericiler (Nebi) gelmesine rağmen halen günümüzde dahi bu ?ben?cilik kısmen de olsa devam ettirilmeye çalışılmaktadır.

Kadın hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle ABD ve İngiltere' de bu mücadelelerin en yoğun yaşadığı bilinmektedir. Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batıülkelerindekine benzer şekilde mücadele ettiklerini söylenemez. Bunun nedenlerinin başında gelen etkenlerden en önemlisi, kadınlara birçok batı ülkesinden daha evvel bu hak Cumhuriyet?in kuruluşunu takiben Atatürk tarafından verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur.

Cumhuriyet Dönemi ile gerçekleşen devrimler sayesinde kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir.

1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin üç yüz yıl evvel İslam dininin verdiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur. Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır.

Atatürk' ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve BirleşmişMilletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir:

"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir."

Vedâ Haccı?ndaki meşhûr hutbesinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâh?dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır. Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurarak daha yedinci yüzyılda yüzyirmi dört bin müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarınıilk olarak açıklamışlardır.

Fennin ve teknolojinin her gün ilerlediği uzay çağı denilen yaşadığımız 21. Yüzyılda hal cinsi,etnik ve dini ayrımcılığın yapılması insanların birbirlerinden üstün tutulmaya çalışılarak diğerlerinin aşağılanması utançverici bir davranıştan başka hiçbir şey değildir.

5 Aralık dünya kadın hakları günü olarak 1934 yılından bu yana kutlanmakta. Özünde bu tabir ve gün dahi bir ayrımcılığısimgelemekte. Bence, kadın, erkek, çocuk diye bir sınıflandırma olmamalıdır.İnsan başlı başına bir varlıktır ve hangi cins ve yaşta olursa olsun eşit haklara sahiptir. Öncelikle bu ayrımın ortadan kaldırılması daha sonra meselerin çözüm yolu tek bir doğrultu üzerinden aranmalıdır.

Bu gün konumuz kadın, çok sorulan ve üzerinde çok tartışılan bir soru/konu; ?Bu gün Kadın toplumda hak ettiği yerde mi ?? Bu dahi özünde yanlış. Kadın toplumun bir ferdi ise, ki öyle, toplumda bir yere oturtulmaya çalışmak bence yanlış. Çünkü toplumun bir ferdi, toplumda her yerde her alanda olmalıdır.

Eksikliklerimiz hakkında konuşacak ve yazacak okadar çok şey varki; hangisini ele alsak yazımız makale olmaktan çıkar kitaba dönüşür.

Mecliste kadın millet vekili sayımız 78 yani % 14. TÜİK verilerine göre 2004 yılında ülkemizde istihdam edilen 5 milyon 47 bin kadın varken, Temmuz 2013 itibariyle bu rakam 7 milyon 882 bine çıkmıştır. Artış tam olarak yüzde 56. 2002 yılında şiddete maruz kalarak ölen kadın sayısı 66, 2013 kasım ayı itibari ile hayatını kaybeden kadın sayısı 842 yani 12,7 kat artış var.

Ülkemizde son zamanlarda şiddet eğilimi tırmanmaya başlamış hemen her gün bir kadının darpedildiği hatta öldürüldüğü haberi basının manşetlerinde gözlerimize çarpıyor. Bu yıl içerisinde buradan artan şiddet olayları ile ilgili birkaç yazımı paylaştım. Demek ki öncelikli mesele kadına yönelen şiddetin ortadan kaldırılması.

Yazıma Ulu önder Atatürk?ün Türk kadınına verdiği önemi belirten sözleri ile bitirmek istiyorum.

"Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın"

"Dünyada hiçbir milletin kadını,ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayıeken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadınıolmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı,şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."

Sadece Kadın değil tüm insanların insan gibi yaşayacağı eşit,barış, huzur ve kardeşlik içerisinde yaşayacağı bir dünya dileği ile.


İbrahim Halil SİPAHİ

Araştırmacı-Yazar

05.12.2013/adanapost.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi