İrfan Küçükköy
İstanbul’da Mecmua Binası’nda İlkler
"Kimdi Bu Güzel İnsanlar"
İstanbul’da Mecmua Binası’nda İlkler
İstanbul’da İlk çalışmalarımız, arkadaşlarımızın kaldığı bekar evlerinde sürüyordu. Ben, Konya’dan İstanbul’a bir iki günlüğüne geldiğimde bu evlerde kalıyordum. Bunlar Üsküdar’da Yavuz Apartmanındaki daire, Bakırköy’deki daire, bir de Aksaray’daki Horhor sokaktaki Horhor Çeşme yanındaki daire idi. Tabi iki daha sonra hareketimiz büyüyecek, İstanbul Üniversiteli öğrencilerimiz için bir Yurt ve İstanbul Teknik Üniversitesi için bir ayrı yurt olmak üzere iki yurdumuz olacaktır. Sorumlu olmadığım için her iki yurda fazla uğramazdım. Çünkü İstanbul Sancağı çalışmalarından Abi durumunda Yılmaz Karaoğlu arkadaşımız sorumlu idi.
Çapa Öğretmen okulu yatılı okuldu. Öğrenciler bilgi eğitimlerini İstanbul Üniversitesine bağlı fakültelerde görüyorlar. Öğretmenlik formasyonu derslerini Yüksek öğretmen okulunda görüyorlardı. 1978 yılı sonunda Yüksek öğretmen okullarını kapattılar. Böylece Çapalıların önderliğinde Üniversite içinde gelişmemizin önünü kestiler. Çapalı arkadaşlar öğrenci evlerinde kalmaya başladılar.
Askerliği bitirip İstanbul’a geldiğim zaman, Mehmet Çetin abi ile görüştüm. Diyanet beni, İstanbul’a tayin etmedi. Anadolu’dan ilçeler ve müftülükler teklif etti. Ben müzakere etmek üzere İstanbul’a döndüm. Mehmet Çetin abi “İrfan Küçükköy, İstanbul’a Mücadele Birliği’ne tayin oldu” dedi iş bitti. Ben de evimi İstanbul’a taşıdım. Bir hizmet nev'i tayin edilmedi. Mehmet Çetin abinin yardımcısı gibi idim.
Cağaloğlu’nda biri köşede, biri sokağın içinde iki binamız vardı. Birine Mecmua binası veya Merkez bina, diğerine otağ binası diyorduk. Pınar işleri o tarihte çapa binasında organize ediliyordu.
Mecmua, Otağ, Pınar gibi kurumlar İstanbul Sancağı çalışmalarının dışında idi. Bu kurumlar, Mehmet Çetin abinin vefatından sonra müstakil gibi sürdüler. Yazarlar bölümünün başında Kemal Yaman vardı. Bu bölümün kadrosunu ve çalışmalarını daha sonra genişçe arz edeceğim.
Ben önceleri Mehmet Çetin Abi ile Otağ binasında bulunurdum. Hatta adıma merkez dağıtım adıyla bir de dağıtım kurumu açılmıştı ve merkezi aynı binada idi. Mecmuayı 1973 yılında Ömer Ziya Belviranlı arkadaşımızdan devir alıncaya kadar bu binada oldum, Bu tarihten sonra Mecmua binasında bulunmaya başladım. Anadolu’dan gelen teşkilat sorumlusu arkadaşlarla illerin meselelerini konuşurdum. Ben arada onların şehirlerine ziyarete gidiyordum. Ama Anadolu sorumluları İstanbul’a akıyordu.
Ayrıca ziyaretçiler de çok olurdu. Bunlarla, Mehmet Çiçek, Mustafa Sağ, Halil Bayrakçı, Mustafa Koçak gibi arkadaşlar ilgilenirdi. Yılmaz Karaoğlu, İstanbul’a taşındıktan sonra Necmettin Erişen, Mevlüt Baltacı, Hapisten çıktıktan sonra Yavuz Arslanargun da bu binada bulunurlar, gelenler ile ilgilenirlerdi.
Yeniden Milli Mücâdele mecmuasının sahipliği yerinde ilk sayıdan beri Ömer Ziya Belviranlı ismi yazılı idi. Ömer Ziya Belviranlı Konya’da maruf bir ailenin oğludur. Babası Kaşıkçı Hoca’yı, ağabeyleri Dr. Ali Kemal Belviranlı’yı ve müezzin Esat Belviranlı’yı Konya’da herkes tanırdı. Ömer Ziya Belviranlı’yı Konya’dan İstanbul’a geldikçe zaman zaman görürdüm. Bir defa İstanbul’da on beş gün kalmıştım. Bakırköy’de bir bekâr evi vardı. Orada on kişiye yakın arkadaşımız kalıyordu. O, sabahleyin erkence kalkar Mecmua binâsına gider, akşam da çok defa en son O gelirdi. Mecmua’nın idâri işlerini takip ediyordu. Mecmua’nın; kâğıtlarının têmininden basımına, dağıtımına her işini koşarak, hatta büyük bir telâş içinde tâkip ederdi. Evde mutfağa koşar, odaları düzenler, Aykut Edibâli’nin odasını tanzim ederdi. Hareketli, canlı, saygı ve sevgisini, iç dünyasını yüksek sesle ifâde edebilen bir arkadaşımızdı.
Aykut Edibâli’nin odasına girme konusunda Mustafa Sağ ile aralarında hafif yarış hatta sürtüşme hissetmiştim. Ömer Ziya Belviranlı açık, oldukça yüksek sesli açık, hissiyâtı dilinde olduğu kadar, Mustafa Sağ ketum idi. Az konuşur, konuştuğu zaman çarpıcı bir cümle ile dikkati çekerdi
Mecmua paketlenmesi İdris Turan İlter’in başkanlığında veya üstün gayretiyle, öğrenci arkadaşlarımızın katılımı ile merkez binada yapılırdı öğrenci arkadaşlarımız paketlemeye, taşımaya ve şehirlerarası otobüslere dağıtıma yardımcılık yaparlardı. Paketlenen mecmualar Sabahattin Saçi arkadaşımızın babasının kamyoneti ile otogara taşınıyor, otobüslere veriliyordu. Ben bu dağıtıma hiç dahil olmadım. Sadece görüyordum
Duyduğum İlk Çatlak Ses
İstanbul’da birinci haftanın içindeyim. Mehmet Çetin Abi Otağ Yayınevi’nde bulunuyor. Ben de yanında bulunuyorum. İşimin ne olacağı hakkında bilgim yok. Mehmet Çetin Abi’nin yardımcısı gibiyim.
Bir gün bir arkadaş (daha sonra milletvekili), Mehmet Çetin Abi ile özel görüşme yapmak istediğini söyledi. Yan odaya geçtiler. Ne görüştüklerini bilmiyorum. Çıkışta Mehmet Çetin Abi; “Bak, İrfan Abiniz de İstanbul’da artık. İnşaallah bir daha böyle problemler olmaz” dedi. Konuyu hiç irdelemedim. Yalnız, arkadaşlarımız arasında problemlerin var olduğunu anladım. Bir gün de Yılmaz Karaoğlu, bir arkadaş hakkında serzenişlerde ve şikayetlerde bulundu. Mehmet Çetin Abi, Yılmaz Karaoğlu’nu teskin etti. Ben gelmeden önce birkaç arkadaşımız İstanbul çalışmalarından kopmuşlar. Bunlardan biri de Necmettin Türinay’dır. Ben onun ayrıldığını çok sonra öğrendim. Sebebini hâlâ bilmiyorum. Teşkilât içinde önemli görevlerde bulunan bazı arkadaşlarımız, benim İstanbul’a geldiğim günlerde aslını tam bilmediğim sebeplerle teşkilâttan kopacaklardır.
Gerekçelerini hemen aynı tarihlerde değerlendirmemiz ve tedbirlerini almamız gerekiyordu. Kopmalara seyirci kalındı.
**************
NOT: Arkadaşlarımızdan geliştirici, aydınlatını yazılar gelirse ,ilgili yazının altına isimleri ile ekliyeceğim, bekliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.