M.Zeki Uyanık
İslam dininde Kadın Erkek Eşit mi?
Kur?anı Kerim, insanı tanımlarken ?en güzel suret ve biçimde yaratıldığını? söyler. Bu hitap ve yaratılışta kadın erkek ayırımı yoktur. Insan vurgusu vardır.
Bu anlamda İslâm Dîni, bu ayetle kadın-erkek bütün insanların yaratılışta eşit olduğunu ilan etmiştir.
?Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Sizi, sırf birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki, sizin Allah nezdinde en şerefliniz takvaca en ileride olanınızdır." Ayeti ile de üstüntüğün cinsiyette değil takvada olduğunu hatırlatmaktadır.
Aynı şekilde hak ve sorumluluk anlamında da İslamda kadın erkek ayırımı yoktur. Nitekim Kur?anı Kerimin bir çok ayetinde erkek kadın ayırımı olmaksızın her ikisini kapsayan ?ey iman edenler? hitabı vardır.
Dînî sorumluluk bakımından da erkekle kadın arasında eşitlik vardır. Yine Kur?ân-ı Kerîm?de: "Mü?min olduğu halde, erkek ve kadından kim bir takım sâlih amellerde bulunursa, işte bu gibiler cennete girerler ve zerre kadar zulmedilmezler." Müjdesi buna işaret etmektedir.
Allah, alemde her şeyi çift yaratmıştır. 'Her şeyi çift (erkek ve dişi) yarattık ki düşünüp ibret alasınız.' (Zâriyât, 51/49) ayeti buna dikkat çekmektedir.
Zerrelerden bitkilere, insanlardan hayvana, erkeklik-dişiliğe kadar her şey çifttir ve birbirine muhtaçtır. Pozitif negatife, elektron protona, gece gündüze, yaz kışa, yeryüzü gökyüzüne, erkek kadına, kadın erkeğe muhtaçtır.
Bundan mütevellit kadın erkeğe, erkek kadına muhtaçtır. Ancak Allah, fıtrat anlamında kadını erkeğe ya da erkeği kadına nazaran farklı yaratmıştır.
Zira Allah, kadını yaratırken, elektron protona, pozitif negatife eşit olmadığı gibi, kadın da erkeğe eşit olamaz. Bu, fıtratın değişmeyen kanunlarındandır. Çünkü varlığını sürdürebilmek için hiçbir şey kendi kendine yeterli değildir. Bu itibarla, eksik olan erkek ve kadın bir araya gelerek birbirlerini tamamlayacak ve bir vahdet teşkil edeceklerdir ki, bütünde asıl olan da budur. Dolayısıyla kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısıdır.
Buna göre, insan olma yönüyle kadın ve erkek eşit yarımlardır. Ama hiçbir zaman biri diğerinin aynı değildir. Yani bunların fıtratları ruhî ve psikolojik yapıları tamamen farklıdır. Hiçbir zaman kadın fizik ve ruh bakımından erkeğe eşit olamayacağı gibi, erkek de ona eşit olamaz. Ne erkek kadının biyolojik olarak daha gelişmiş bir şekli, ne de kadın erkeğin az gelişmiş bir tipidir. Cinsiyet farklılığına beşerin müdahalesi olamayacağına göre, inanan veya inanmayan herkesin, eşitlik hayallerinden vazgeçip erkeği ve kadını olduğu gibi kabullenmesi şarttır.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki kadınlarda bu yaratılış farklılığı onların hor ve hakir görülmelerini gerektirmez ya da noksanlık olarak görülmez..
Fıtratta kadın erkeğe eşit olamayacağı gibi aynı şekilde vazifede de eşit olamazlar. Erkeğe ait vazifeler kadından istendiği zaman ona zulmedilmiş olur. Zira kadının fizyolojik, biyolojik ve ruh yapısı itibariyle, erkekten çok farklı olduğu inkâr edilemeyecek kadar açıktır. Böyle bir yaratılış farklılığından kaynaklanan bazı hak ve vazife farklılıkları da gayet tabiîdir. Meselâ; erkek kadına nispetle daha güçlü ve daha kuvvetlidir. Kadının bu noktada, erkeğin yapabileceği vazifeyi yapması oldukça zordur. Bu durum, kadın için asla bir eksiklik değildir. Buna karşılık kadın da erkeğe nazaran daha şefkatli, daha merhametli, daha zarif ve daha duygusaldır. Bu noktada da erkek kadınla boy ölçüşemez. Her iki cins de göreceği vazifelerin gerektirdiği kabiliyetlerle donatılmıştır ki, gerçek hak ve adalet de işte budur.
Dolayısıyla, erkek-kadın eşitliği değil, kadın ve erkeği ayrı ayrı, kendi fıtratları içerisinde ele alıp değerlendirme en isabetli yoldur.
Islam, kadını baş tacı yapmış ve cennete gitmenin bir vesilesi kabul etmiştir. Bu da bir çok ayetle hadisle de vurgulanmıştır. Hem de kadının insan kabul edilmediği 14 asır önce.
Binaenaleyh medeniyetin ve beşeriyetin eşitlik adı altında kadına vereceği her şey Allah?ın verdikleri yanında çok sönük kalır.
Allah, kadına öyle güzel bir elbise giydirmiştir ki, artık bundan sonra onun üstüne giydirilecek her şey sırtına bir çul geçirme mânâsına gelir.
Allah, kadın ile erkeğin kurduğu yuvada, kadını erkeğe emanet etmiş, erkeği de evin idarecisi ve reisi tayin etmiştir. Nitekim ayeti kerimide bu hususta şöyle buyurulmaktadır: "Erkekler, kadın üzerinde idareci ve hakimdirler."
İlâhî hikmet, erkeği kadın üzerinde idareci ve gözetleyici tayin etmiştir. Ancak bu ilâhî bir tayin ve görevlendirme olup erkeğe saltanat veya keyfi davranma hakkını, hele hele kadına zulüm veya haksızlık etme hakkını vermez; aksine, ilâhî emir ve ölçülerin gözetilmesi, adaletin sağlanması konusunda ona büyük bir sorumluluk yükler.
Bir ayet meali ile bitiriyorum: ?Kadınlar sizin için bir örtü siz de onlar için bir örtüsünüz.?
Selam ve dua ile...
M. Zeki Uyanık, adanapost
15.12.14, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.