İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

İktidar hırsı,

 

 

Dünya tarihi boyunca birçok lider, devlet adamı, iktidarı sonsuza kadar elinde bulundurma, tek söz sahibi, tek hükümran olma hırsına kapılmıştır.

Doymak bilmeyen ve sınır tanımayan iktidar hırsı dolayısıyla, bunlardan bir kısmı bu arzusunu gerçekleştirmek ile de yetinmeyerek,  Nemrut ve Firavun’un gibi kendisini tanrı ilan etmeye kader bu ihtiraslarını götürmüşlerdir.

Bu iktidar hırsı kişiyi bitmek tükenmek bilmeyen ve sınır tanımayan bir ihtirasa sürükler. Bu insandaki sevgi, şefkat ve merhamet duygusunu zamanla yok etmeye başlar ve ardından kişi önce fark etmeden zulmetmeye sonra zulmü kanıksamak suretiyle bunu sıradanlaştırarak zalimleşir.

Ünlü İngiliz yazar William Shakespeare’in “Macbeth” adlı oyunu, İktidar hırsını, iktidarın zalimliğe dönüşmesini evrensel bir dille anlatan çok güzel bir örnektir.

Bacon ise, iktidar tutkusunu şu sözlerle tanımlıyor;

"Yükselme tutkusu, insan gövdesinin algılarından biri olan safraya benzer, yolu tıkanmadıkça insanı canlı, diri, çok ateşli, atılgan kılar. Ama yolu tıkanır da akmazsa, yakıcı, kötü bir ağrıya dönüşür. Yükselme tutkusuyla dolu kimseler de, önleri açık olur, boyuna ilerleyebilirlerse tehlikeli olmaktan çok becerikli olurlar. Ama isteklerine engel çıktığı zaman, gizli gizli içerler, insanları, olayları kötü gözle görmeye başlarlar."

Kişiyi zamanla zulme sevk eden ve zalimleştiren “iktidar hırsı” sonuç itibariyle psikolojik bir rahatsızlıktır.

12 yıl iktidarını sürdürme ve tek otorite olma arzusunda olan Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan seçimle ilk defa halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı sıfatı ile Çankaya köküne çıktıktan kısa bir süre sonra. Başbakanlığı dönenimde başbakanlık yerleşkesi olarak tasarlanan ve inşa edilen Beştepe’deki binayı (AK-SARAY) kendisine tahsis ettirdi.

İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı ile başlayan, Refah partisinde Necmettin Erbakan’ı ekarte edemediği için yenlikçiler hareketi ile RP’den ayrılarak Abdullah Gül ile AK Parti’yi kuran Erdoğan lider olma ülküsünü bu şekilde gerçekleştirdi. 2003 yılında siyasi yasağının kalkması ile başbakan olan Erdoğan, 2014 Ağustos’unda Türkiye Cumhuriyetinin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığı’na halk tarafından seçildi. Cumhurbaşkanlığı makam ve sıfatı tek otorite olma ve tüm yetkileri elinde bulundurma ihtirası içerisinde olan Erdoğan’ı yeterli olmadı. Mevcut haliyle Cumhurbaşkanlığı icraatı yöneten değil tasdik eden bir makamdı. Oysa icraatta Erdoğan’ın elinde olmalıydı. Cumhurbaşkanı olduktan sonra başbakanlığa Ahmet Davutoğlu’nu ataması ile icraatın içerisine hakim olmaya çalışsa da bunu yeterli saymıyordu. Onun hedefi tüm yetkinin sadece kendi elinde ve inisiyatifinde olmalıydı bunun yolu ise “başkan” olmaktan geçiyordu.

Bu nedenle Erdoğan’ın başından beri hedefi anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etmek ve anayasayı değiştirerek “başkanlık” sistemini getirmekti böylece tek otorite kendisi olacaktı.  Ancak girdiği üç seçimde de en yüksek oyu almasına ve tek başına iktidara gelmesine rağmen 2002,2007,2011seçimlerinde anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde edemedi. Umudu 7 Haziran 2015 seçimlerine bağlayan Erdoğan’ın Anayasayı ihlal ederek Cumhurbaşkanı sıfatıyla meydanla inip AKP’ye 400 milletvekili çıkaracak oy istemesi ters tepti buna rağmen AKP seçimlerden birinci parti çıkmasına rağmen tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamadı.

7 Haziran’da istediği sonucu alamayan ve beğenmeyen Erdoğan, daha yeni meclis toplanmadan erken seçimi dillendirmeye başladı. Hükümeti kurma görevini koalisyon kurmama şartı ile başbakan Davutoğlu’na vermesi ile Davutoğlu hükümet kurma süresinin büyük çoğunluğunu CHP’yi oyalamak suretiyle geçirdikten sonra MHP lideri Bahçeli’ye usulen giderek görevi Cumhurbaşkanına iade etti. Erken seçim niyetindeki Cumhurbaşkanı, AK-SARAY’ı tanımayan CHP’ye görev vermeyeceğini ve 1 Kasım’da erken seçime gidileceğini açıkladı.

7 Haziran sonrası siyaseten bütün bunlar yaşanırken, Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde terör örgütü ile masaya oturarak başlattığı sözde barış ve çözüm süreci kapsamında tüm faaliyetlerine göz yumulan ve bu arada rahat hareket edebilen, toparlanan, militan ve ağır silah ile güçlenen terör örgütü PKK. Meclise gönderdiği 80 milletvekilinden de güç alarak kanlı eylemlerine hız verdi son bir ayda 50 şehit verilirken döviz tavan yaparak ekonomide belirsizlik ve durağan bir dönem yaşanıyor. Vatandaş daha da yoksullaştı.  Hükümetin sağlık bakanı Mehmet Müezzinoğlu utanmadan çıkıp "10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı yerine başkan seçmiş olsaydık Türkiye bugün bu kaosu yaşamayacaktı" diyerek maksatları açıkça ortaya koyarken şehitlerimiz ve ailelerine hakaret ettiğinin sanırım idrakinde değildi.

Erdoğan’ın başkanlık hırsı, 7 Haziran sonrasında bir hükümet kurulmasına engel olduğu gibi, bir yandan artan terör ile her gün askerlerimiz şehit olmakta, faiz ve döviz lobisi ekonomik belirsizlikten dolayı artan faiz ve döviz kurları nedeniyle servetine servet katıyor. Bu arada olan her zaman olduğu gibi emekli ve dar gelirli vatandaşa oluyor. Emekli ve dar gelirlinin alım gücü düşerken halk bu zulüm altında yine en fazla ezilen onlar oluyor.

Henüz vakit varken öncelikle kendi sağlığı, ailesi geleceği sonrasında milletimiz için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “başkanlık” arzusu ve “iktidar hırsı”ndan vazgeçmesi yerinde olacaktır. Sonunda zalimliğe ve diktatörlüğe götüren “iktidar hırsı”na kapılan hiçbir devlet adamı yoktur ki sonu  hayrolsun, ardından sevgi ve saygı ile anılsın. Bu konuyu “Zulüm ile abad olanın sonu berbat olur.” Atasözümüz çok güzel özetlemektedir.

 

İbrahim Halil SİPAHİ

24.08.2015/adanapost.com

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi