İbrahim Halil Sipahi
ERGENEKON MASALINDA YARGININ İMTİHANI
Ortada örgütsel bir yapılanma düzenlenmiş eylem ve kullanılan silahlar olmaksızın basında sadece fotoğrafları yayınlanan mevcudiyeti ortada olmayan el bombaları ile adına Ergenekon adını olarak yakıştırarak ortaya sürülen sözde bir örgüt için, Beş yıl önce daha soruşturma ve ilk gözaltılar ile başlayan hukuksuzluk kararın okunacağı gün had safhaya varmıştır.
Mevcudiyeti ortada 30 yıldır ülkeyi kasıp kavuran 40 binden fazla insanımızın ölümüne sebep olan PKK terör örgütünün elebaşı İmralı?da istirahat ederken. PKK nın meclisteki legal temsilcisi olduğu ayyuka çıkmış BDP eşbaşkanları ve milletvekilleri. Komşu ziyareti gibi İmralıyı ziyaret edip, bölücü başından aldıkları emir ve talimatları, iktidara, kandile ve KCK ya taşırken suç işlemiyorlar. Bu ziyaretleri organize eden Adalet bakanlığı ve taşeronluğunu yapan MİT müsteşarlığı bu suçu görmüyor ve belgelendiremiyor. PKK nın yöneticileri örgüt militanları ellerinde uzun namlulu silahlar bellerinde el bombaları güney doğuda kol geziyor her gün basına röportaj ve poz veriyor. Bu terör örgütü kurma üyesi olma ve cürüm işleme suçu sayılmıyor.
8 milletvekili seçildikleri halde esir tutuluyor. Bir Parti Genel Başkanı sırf savunmasından dolayı 24 yıl hapse mahkûm ediliyor. Emekli Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet komutanları, Gazeteciler, bilim adamları terörist ve darbeci olarak nitelendirilerek sağlıklı savunmaları dahi alınmadan tutuklanarak yıllardır özel hapishanelerde tutuluyorlar.
Parlamenter çoğulcu demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı ilkesinin AKP hükümeti tarafından hiçe sayılması, Türkiye'nin Cumhuriyet ile elde ettiği kazanımlarının Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında kurulmak istenen sözde Ilımlı İslam devleti modeli ile adım adım tasfiye ediliyor. 28 Şubat?ı hala hazmedemeyen, darbe fobisi yüzünden her olayın altında darbe girişimi ve kuşkusu taşıyan AKP hükümetinin Ergenekon tertibinde oynadığı rol ile Adalet sistemi üzerindeki etkisi 1960 ve 1980 askeri darbeleri dahil Türkiye'de hukuk hiçbir zaman bu denli ayaklar altına alınmamıştır. . Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu doğrudan hükümete bağlanmış, Özel yetkili savcı ve davalara özel dava bitiminde lav edilecek Cezaevi içerisinde özel mahkemeler kurulmuştur. Bu olayı, Türkiye de iki askeri müdahaleyi yakından yaşamış siyaset, devlet ve hukuk adamı olan Hüsamettin Cindoruk?un ?Hapishanede mahkeme kurmak, mezarlıkta hastane açmaya benzer.? Sözü ne kadarda güzel ifade ediyor.
Bakanın, hükümet sözcüsü ve Valinin günler önceden panikle telaşına düştüğü olağan üstü güvenlik tedbirlerinin alınacağı sinyalini verdikleri gün geldi çattı. Ve 5 Ağustos günü davanın görüldüğü Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan duruşma salonunun çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talimatı ile duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatlar, milletvekilleri ve sarı basın kartı sahibi basın mensupları alındı. İçeri alınan avukatlar mahkeme başkanlığının verdiği listeden isimleri okunarak içeri alınırken, avukatların ayakkabılarını çıkarılarak mahkeme salonuna girmesi istendi. Bu aşağılayıcı uygulamayı protesto eden avukatlar nihayetinde içeri alındı. Sanık yakınları mahkeme salonuna alınmadı.
Bu arada Silivri?de bir ilk daha yaşandı. Belki de dünya tarihinde ilk defa her hali ile beş yıldır bir komediye dönüşen ve her türlü hukuk kurallarının ihlal edildiği davanın yapıldığı Silivri?ye gelen vatandaşları taşıyan bir otobüs polis tarafından şoförü indirilerek kaçırıldı.
Bu kadar önlem alınmasına THKP-C örgütünün mahkeme heyetine sözde suikast yapacağına dair mahkeme heyetine gelen isimsiz bir ihbar mektubunun neden olduğu mahkeme heyeti başkanı tarafından sebep olarak gösterildi. Meydanda bulunan çadırda bomba olduğu gerekçesi ile yapılan aramalarda herhangi bir şeye rastlanmadığı ve çadırda bulunanların yapılan incelemede GBT? lerin temiz olduğu bildirildi.
Avukatlar ile sanıklar arasına barikatlar kurulduğu mahkeme salonunda, sanıkların! Atatürk?ün askerleriyiz sloganlarının altında mahkeme heyeti savcıların daha soruşturma aşamasında verdiği hükmü karar olarak açıklıyor. Türk hukuk tarihinde kara bir leke olarak iz bırakacak bu davada Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ve üyelerin okuduğu karar, 2 saat 15 dakika sürdü.
Açıklanan kararda; en ağır cezayı emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 117 yıl hapis cezası ile alırken, emekli tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis cezası, bir kişi 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, Tuncay Özkan darbeye teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis cezası. Aralarında Eski genelkurmay başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ?unda bulunduğu 5 general ile 3 albaya 4 avukat ve bilim adamına müebbet hapis cezası, 65 kişiye 6 yıl ile 49 yıl arasında değişen hapis cezaları verilirken. Kemal Alemdaroğlu, Yalçın Küçük ve Tuncer Kılınç'ın da aralarında bulunduğu 11 tutuksuz sanık hakkında tutuklama kararı çıktı. 21 Sanık berat etti, ölen sanıklar hakkında davalar düştü. Böylelikle, varlığı ispatlanamamış bir örgüt, yaptığı eylem silah ve militanları olmadığı halde çökertilmiş ve sözde türetilen elemanları cezalandırılmıştır. Yaşasın adalet yaşasın bağımsız! Yargı.
İbrahim Halil SİPAHİ
05.08.2013/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.