M.Zeki Uyanık
Bayram gelmiş ama neyimize…
Bayramlar, biz müminleri senede iki defa bir araya getiren, Müslümanların kaynaşmalarına vesile olan, dost ve akrabaların, fakir ile zenginin bir araya gelip kaynaşıp sıla-i rahim yapmasına vesile olan dini günlerdir.
Bu bayramlar vesilesi ile müminler kırgınlıkları, üzüntüleri, acı ve elemleri bir kenara bırakarak Allah’ın kendilerine bahşettiği bu özel günleri yaşamaktadırlar
Yine bu günlerde, küs olan insanların barışmaları varsa kırgınlık ve kızgınlığın bir kenara bırakılması istenmektedir.
Belki de bayramların yılda iki defa gelmesinin veya olmasının altında yatan espride bu olsa gerek.
Bayram gelmiş ama Müslümanların neyine. Zira Müslümanlar dünyanın farklı ülkelerinde birbirinin kanını dökmektedir.
Haklı haksız, zalim mazlum bir yana Müslümanlar dünyanın farklı kıta ya da ülkelerinde bir birinin düşmanı olmuş durumdalar.
Tabi bu düşmanlık ve kan dökme neredeyse bütün İslam coğrafyasında hakim. Suriye’de, Irakta, Libya’da, Tunus’ta, Yemende… acı örnekleri daha da artırabiliriz.
Tabi sadece Müslümanların iç çatışma ve sıkıntıları yok. Bir de başta Filistin’de, Somali’de, Nijerya’da, Myanmarda, Ortaasyada olmak üzere birçok ülke ve bölgede Müslümanların kanı başka inanç müntesipleri tarafından dökülmekte.
Kan dökme olmasa da İslam ülkelerinin birbirine ters bakış ve düşmanlığı olduğu ülkeler de söz konusu.
İran, Suudi Arabistan, Suriye, Türkiye… gibi.
Bir de İslam’ın ve Müslümanların bağrına saplanmış bir hançer gibi bir takım örgütler var. Müslüman kanı dökme, din ve özgürlük adına İslam kardeşliğine silah çeken örgütler.
Bütün bunları alt alta üst üste koyduğumuzda şu ortaya çıkıyor. İslam coğrafyası kan ve barut kokusunda geçilmeyen, annelerin, kadınların, çocukların… göz yaşlarının dinmediği yer altı ve yer üstü kaynakları başka güçler tarafından sömürülen bir acı coğrafya.
Evet böyle bir atmosferde gelen bayram ancak acı bir bayram olur.
Bayramın İslam dünyası için dindeki ve tarihteki bayram olabilmesi için artık tefrika ve düşmanlığın, ülkeler bazında şahsi çıkar ve düşüncelerin bir kenara bırakılması yerine ortak fikir ve kolektif bir şuur tesis etmek gerekir.
Zira bölünmüş İslam dünyasının yarasına sürülecek en güzel merhem şüphesiz icma ve kolektif şuurdur.
Yani ortak görüş, ortak kanaat, ortak düşüncedir.
Tabi sadece dini konu ve alanlarda değil ekonomi, kültür, eğitim gibihayatın bütün alanlarında “kolektif şuura” ihtiyaç vardır.
Aynı şekilde “icma ve kolektif şuura” sadece din adamlarının değil, parçalanmışlıkları yaşayan tüm dünyadaki Müslüman “yönetici” ve “yönetilenlerin” büyük ihtiyacı vardır.
Zira günümüzde İslam dünyasının buna ekmek, su kadar ihtiyacı vardır. Hatta diyebiliriz ki ekmek ve sudan daha fazla ihtiyacı var.
Bu mümkün mü işin gerçeği zor ama ne de olsa umut fakirin ekmeğidir.
Ortak bir şuur ve bayram dileği ile…
Bayramın Ülkemize, İslam coğrafyasına ve de bütün İnsanlığa hayırlara vesile olması dileği ve duası ile…
Zeki Uyanık
15.07.15, Adana
adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.