Ahmet Yürekli
Başbakanla karşılaşınca...
Rakkaş Tepe'nin o günkü yoğunluğunu, trafiğin olağan sıkışıklığından sanmıştım.
Ardarda dizilen araçların arasında, açılmasını sabırsızlıkla beklediğim yolda birden koruma araçlarını gördüm.
Başbakan'ın az sonra yanımızdan geçeceğini anons ediyorlardı.
Heyecanlandım.
Daha önce bir kaç kez karşılaşmıştık ama yüzünü canlı olarak görmeyeli bir hayli olmuştu.
Önümdeki araçlardan cep telefonuyla fotoğrafını çekmeye hazırlananlar vardı.
Herkes aracının içinde heyecanla O'nu bekliyordu.
Allah biliyor ya ben Sayın Başbakanımızı çok seviyorum ve O'na karşı aşırı saygı duyuyorum.
O'nu ben, sadece ülkemizin değil, insanlık aleminin kurtuluş şansı, umudu ve dinamiği olarak görüyorum.
Kalbimdeki muhabbetin içeriğinin Allah rızasından başka bir şey içermediğinden de son derece eminim.
O'nu oturarak karşılamanın saygısızlık olacağını düşündüm.
Aracımın kontağını kapatıp, kapısından çıktım.
Araç dışında ve ayakta bir tek ben vardım.
O, ön camı büyük bir vitrini andıran seçim otobüsünden eşiyle birlikte dönüp bana baktı.
Bir süre gözünü benden ayırmadı.
Bana, içimdeki duygu fırtınasının kendi kalbinde de müteessir olduğunu hissettirdi.
Elimi kalbime götürerek, "Seni çok seviyorum" dedim.
O da, eşi ile birlikte önce eğilip, sonra elini kalbine götürdü, muhabbet dolu o tebessümüyle beni selamladı.
İlk yarım saat telefonla arayanlar bana ulaşamadı.
Yüzüme bakarak konuşanlarsa beni kendimde bulamadı.
Gizlemeyeceğim, bu yazıyı yazarken de gözlerimi tutmaya zorlanıyorum.
Bu günlerin tarih olduğu zamanlara geldiğimizde, O'nun şu hizmet ve atılımlarının gerçek manasıyla yüzleştiğimizde, toplum olarak anlayışımızın o olgunluk seviyesine erdiğinde, beni anlamaya kimsenin zorlanmayacağını düşünüyorum.
Sen benim has kardeşimsin Sayın Başbakanım..
Ben sende, bir kulu Allah rızası için sevmenin hazzına doyamıyorum.
Ahmet Yürekli
11.06.2011, Üsküdar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.