Çözüm yok mu? Mahkum muyuz?
Seksene bir kala yaşında biri olarak toplumun çok içinde sayılmam. Gençler arasında milli ve dini heyecanlar ne seviyede bilemiyorum. Kısmen sosyal medyadan takip ediyorum. On sekiz yıllık AK Parti döneminde dindarlık arttı mı, azaldı mı, dini heyecan zayıfladı mı, güçlendi mi bilmiyorum. Yöneticilerin dindarlığın ve dini heyecanın artmasından yana olduğunda şüphe yok.
Dinî heyecan derken gerçek dinî hayatı kastediyorum. Yoksa siyasi heyecan var. Hatta partilere tarafgirlik, iktidar yanlı ve karşıtı olarak perçinlenmekte olduğunda şüphe yok.
Dini heyecanı artırmak, İmam Hatip sayısını, İlahiyat Fakültesi sayısını artırmak kadar kolay değil. Biz İmam Hatiplerin ilk devir öğrencileri idik. Hiç bir Fakülteye girme hakkımız yoktu. Lise sınavları, daha sonra lise fark sınavları verilerek girilebiliyordu. Bizden sonraki nesiller bu sınavları veriyor ve önemli fakültelere önemli sayıda öğrenci giriyordu. Azim vardı, ümit vardı. Geçenlerde bir yeğen çocuğu ile konuştum. Ne okumak istiyorsun, dedim. Güldü, İmam Hatip'te okuyorum, dedi ve bunu iyi bir yüksek eğitim sınavı kazanamamasının gerekçesi olarak söyledi.
Kat sayı koyarak önemli yüksek okullara girmeyi engellemek ile ufuklarını karartarak girmeyi engellemek arasında günah farkı var mı? Hiç mi sorgulanmayacak. Hiç mi çare düşünülmeyecek.
Bence bu konu önemlidir. Bu konu Üniversite giriş sınavında din Bilgisinden üç beş soru eklemek kadar da kolay değil. Kur'an kurslarında öğrenci sayısı arttı diye dini hizmetin arttığını sanmak, doğru bir tespit değildir. Konuyu özden çözmek hiç değildir.
Çok köklü çözümler bulmak gerekir. Bu konuda muhalefetten ciddi teklifler gelmiyor. İstemediklerinden değil, çözüm yolu bulamadıklarından. Ayasofya’nın cami olması önemli ama misyoner faaliyetleri toplumu Deizm tezi ile yıpratırken, İslam’dan soğuturken çare düşünmeyecek miyiz? Bu konu daha önemli değil mi?
Lütfen iktidar Partisine veya muhalif partilere, taraftarlık veya karşıtlık gibi toplumu ayrıştırıcı yorumlar yapmayalım. Devlet, Milli Eğitimi uçurmak için tablet dağıtıyordu. En büyük Eğitim Devrimi diyorlardı. İktidar - Muhalefet herkes buna bel bağlamıştı. Şimdi böyle bir reform kaldı mı, savunan var mı? Yok. Nere gitti, bu Milli Eğitimi uçuracak(!) çözüm. Böyle ne teklifler gördüm. Şimdi kimse Suriye sınır şeridine dört milyon Suriyeli yerleştirmiyor. İktidar muhalefet buna inanmıştı. Kimse işverenlere işçi sayınızı artırın. İşsizliğe çare olsun, demiyor. Birer işçi artırsalar şu kadar işsiz azalır, diye hesap yapmıyor. Yakın geçmişte çözüm diye sunulmuştu. Muhalefet karşı tez geliştirememişti. Çılgın proje (ne demekse) Kanal İstanbul'a kimse güçlü sahip çıkmıyor. Nostalji olma yolunda. Daha neler, neler... Hepsi fos çıktı.
İrfan Küçükköy Hoca
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.