Dr. Tolga Sakman: Münih Güvenlik Raporu: Yükselen Türkiye imajı
İstanbul
Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman, 2025 Münih Güvenlik Raporu’ndaki yükselen Türkiye imajının sebeplerini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Bu yıl 61. kez gerçekleşen Münih Güvenlik Konferansı öncesi yayınlanan rapora göre dünya, ABD öncülüğündeki tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru kayarken belirsizliğin, gerginlik ve çatışmanın arttığı bir döneme giriyor. Raporda, geleceğin belirsizliğinde önemli bir faktör olarak dünyanın ABD-Çin rekabeti tarafından domine edilecek yeni bir süper güçler dönemine mi yoksa daha geniş bir çok kutuplu sisteme mi evrileceği sorusunun öne çıktığı belirtiliyor.
Farklı aktörlerin öne çıkan talepleri ve stratejik kapasiteleri yükselmeye devam ediyor. Bu durumun ortaya çıkardığı geniş jeopolitik rekabetin özellikle raporun katılımcılarının diğer ülkelerle ilgili görüşlerini şekillendirdiği gözlemleniyor. Bununla birlikte tabii ki Orta Doğu’daki çatışma ve Ukrayna’daki savaş ile ABD seçimlerinin somut etkileri olduğu görülüyor.
Yeni ittifaklar için küresel sistemdeki güç arayışı
Rapora göre, tüm G7 ülkeleri İran, Çin ve Rusya’yı tehdit olarak görürken, genel kanaate bakıldığında müttefik-tehdit skalasında İsrail, ABD ve Rusya’nın konumları geçen yıla göre önemli ölçüde düşmüş. Yelpazenin diğer ucunda ise Güney Kore, Polonya, Türkiye ve Birleşik Krallık gibi en büyük iyileşmeleri gösteren ülkeler mevcut. Bu ülkeler genel olarak yerini müttefiklik sathında güçlendirmiş. Yeni ittifaklar için küresel sistem içerisindeki güç odağının aranması ise değişmeyen bir gerçeklik.
Güç olgusunda ticaret yolları ve enerji gibi konulardaki bağımlılığın önemi teyit edilirken benzeri görülmemiş karmaşık ve hassas bir tedarik zinciri ağı ön plana çıkıyor. Rapor, bunun karşılığında önemli bir uluslararası kaynağı kontrol eden veya bazı alanlarda önemli bir uluslararası rol oynayan herhangi bir devletin, küçük bir oyuncu olarak göz ardı edilemeyeceğini bu şekilde genellikle “kutup” olarak kabul edilmeyen devletlerin de dünya siyasetinde büyük roller oynayabileceğini vurguluyor. Buna örnek olarak da Katar, Suudi Arabistan veya Türkiye’nin “büyük güçler” olmasalar da kesinlikle bölgesel çevrelerinde ve bazen de ötesinde güç merkezi olduğunun altı çiziliyor.
Türkiye’nin çok yönlü yaklaşımı
Raporda Türkiye’nin çok yönlü yaklaşımı vurgulanarak, diplomatik beceri, ekonomik genişleme ve çok sayıda bölgeye yayılan kültürel ihracat yoluyla artan etkisi ortaya koyuluyor. Şüphesiz bu durum Türkiye’nin bir süredir uyguladığı bazı sert ve yumuşak güç faktörlerinin birlikte kullanıldığı bir akıllı güç formatı belirlemesiyle ilişkilendirilebilir. Yumuşak gücünü destekleyen sert güç, güç kapasitesinin görünür halde olması ile ilişkilidir ancak gücün kullanmasına ihtiyaç yoktur. Söz konusu güç kapasitesi olduğunda Türkiye’nin artan savunma yatırımları ile birlikte gösterdiği operasyon kabiliyeti, farklı bölgelerde bulundurduğu askeri varlıklar ve istihbarat ağı da bu konuda etkilidir.
2024’ün sonlarında Türkiye, Suriye’de yıllardır süren iç savaş sonunda Baas rejiminin devrilmesinin ardından önemli bir aktör olarak ortaya çıktı. Ülkenin yeni yöneticileri ile ilişkilerde öncü oldu. Bir güç merkezi olarak Türkiye, Rusya ve müttefikleri ile ABD ve müttefiklerinin dahil olduğu bir esir değişimine ev sahipliği yaptı. Ankara’nın güç merkezi kapasitesi, uzun süredir devam eden çatışmalı krizi sona erdirmek için Somali ve Etiyopya arasında bir barış anlaşması müzakere ettiğinde de etkisini gösterdi. Türkiye dengeleyici güç rolünü, farklı bölgelerde NATO, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) barışı koruma misyonlarına katılımında ve bölge ülkeleriyle askeri işbirliğini artırma çabalarında gösteriyor.
Türkiye yükselen bir müttefik güç
Rapora göre BM'nin yanı sıra Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Brezilya, Japonya, Kanada, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda ülkede gerçekleştirilen araştırmalar, küresel kamuoyunda Türkiye algısının iyileştiğini ortaya koyuyor. İngiltere, Japonya, Çin ve Hindistan için Türkiye büyük oranda bir müttefik ülke olarak görülüyor. Bu durum Almanya, İngiltere ve İtalya için son bir yılda yaklaşık yüzde 10 oranında ilerleme ile birlikte düşünüldüğünde Türkiye yükselen bir müttefik güç olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin akıllı güç kapasitesinin artan müttefiklik algısında önemli bir etkisi olduğu aşikar. Bunun yanında artan diplomatik çaba da belirleyici. Klasik ittifakların sorgulandığı türbülanslı bu dönemde Ankara’nın farklı aktörlerle iyi ilişkileri tesis etme ve sürdürme gayreti, karşılıklı ulusal çıkarların desteklenmesi ile hayata geçiriliyor. Raporda, küresel istikrar için özellikle ikili ilişkilerin daha stratejik ve etkili olduğuna dair paylaşılan sonuçlar da düşünüldüğünde Türkiye’nin devletlerarası artan diplomatik temaslarının müttefiklik algısına etkisi düşünülebilir.
Raporda ayrıca Türkiye’nin Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan BRICS ülkeleri ile Batı Avrupa’daki NATO müttefiklerine kıyasla daha yüksek bir müttefik algısına sahip olduğu belirtildi. Yüzde 50’leri bulan Türkiye’ye karşı müttefiklik algısı Ankara’nın çok kutupluluk öngörüsü ile ilişkilidir. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemiyle birçok ülkenin yeni sistemde yeni güç merkezleri ve yeni ittifaklar aramaya yönlendiğinde küresel sisteme en büyük alternatif olarak kendisini gösteren BRICS, Türkiye ile yenilenmiş üst düzey bir ilişki istiyor. Batı ile ilişkileri tüm krizlere rağmen bir temele oturmuş olan Türkiye’yi bu yeni ittifaklar içerisine dahil etme arzusu, dönüşümü destekleyecek kapasiteyi inşa etmekle ilgili görünüyor.
Avrupa’nın savunulması, küresel güneyin varlık göstermeye mücadelesi, Asya’nın henüz müdahaleci olmayan genişlemesi, ABD’nin yeni agresif nüfuz çabası, Orta Doğu’da istikrarlı bir bölgesel kapasite oluşması gibi birçok küresel meselede Türkiye’nin politikalar geliştirmesi ve aktör olarak mevcudiyeti, güç potansiyeli ve müttefiklik algısını beslemeye devam edecek gibi görünüyor. Rapordaki yıllara göre rakamlar ve ifadeler bunun bir trend haline geldiğini de açık şekilde gösteriyor.
[Dr. Tolga Sakman DİPAM Başkanıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.