Akıl mı Kalp mi?
Ne demiş atalarımız: “Akıl var, mantık var!”. Ama aynı zamanda kalp de var. Her ikisine de sahip çıkıp, her ikisini de benliğinizle bütünleştirin derler.
Yıllardır tartışılan bir sorudur bir karar verme esnasında hangisine kulak vermeliyiz Akıl mı Kalp mi sorusu. İlk çağdan tutun da Orta çağ karanlığını bitirmek isteyen düşünürlerlerden günümüze kadar herkes bu soru üzerine düşündü yorum yaptı ve yapmaya devam ediyor.
Peki, siz bir karar verme durumu ile karşı karşıya kaldığınızda ne yaptınız aklınızın mı yoksa kalbinizin sesine mi kulak verdiniz?
Duygularınız mı yoksa mantığınız mı galip geldi? Kalbinize söz geçiremediğiniz oldu mu?
Değerli dostlar Allah (c.c) Kalb’i duyguların bedendeki merkezine, mantığı ise beyne konumlandırılmıştır. Kalp tıpkı yaramaz bir çocuk gibidir, koşar, düşer, yara alır, kalkar, tekrar düşer, tekrar canı yanar, yine de isteklerinin peşinden koşmaktan vazgeçmez. Her istediğini gerçekleştirmek ister. Sevinci, üzüntüyü, acıyı, heyecanı doruklarda yaşar. Akıl ise düşünür, muhabbet eder. Gülen ve ağlayan akıl değil kalptir. Akıl bakar, gören ise kalptir. Akıl dokunur, hisseden ise kalptir. Akıl tartar ve tartışır, kalp ise teslim olur. Acıyan, yaralanan, heyecan duyan kalptir, akıl değil. Akıl deneyimli bir yetişkin gibidir. Mantıklı olanı savunur, kurallar koyar, sebep-sonuç ilişkileri kurar, açıklamalar yapar.
Akıl, Allah’ın (c.c) merhamet ve rahmetiyle insanoğluna verdiği bir büyük nimettir. Fakat akıl, kalbin ve ruhun yol göstericisi değildir. Kalp ve ruh, aklın öğretmenidir. Kalp, görünmeyeni hisseder, ruh bilinmeyeni sezer. Akıl, deneyimlemek ve çözümlemek üzerine hareket eder ki bu âlemi anlamada oldukça yetersiz kalır.
Kur’an-ı Kerim de akletme (düşünme) fiili kalbe nisbet edilmiş (el-Hac 22/46) yani düşünmenin kalbin bir işlevi olduğu belirtilmiştir (Bugün biz aklın beyinde olduğunu ve umumiyetle düşünmenin beyinde gerçekleştiğine inanırız).
Dinî ve insanî hayatın merkezinin kalp olduğunu Kur’an ve hadislerde açıkça ifade edilmiştir. “Kalpleri var ama onunla bir şey anlamıyorlar” (el-A’raf 7/179). Meâlindeki âyetler kalbin idrak, ilim, marifet ve düşünme aracı olduğunu ortaya koymaktadır.
Fahreddin er-Râzî kalbin hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırt etme ve iyi ile kötü arasında tercih yapma özelliğine işaret ettikten sonra bilgi, algı, düşünce ve inancın merkezinin kalp olduğunu belirterek, bu merkezin beyin olduğunu söyleyen filozofları eleştirir. Kalp varsa ancak insan vardır; muhabbet varsa huzur ve sükûn gelir ve ruh varsa beden anlam kazanır. Şurası kesindir ki; merhamet yoksa insandan söz edemeyiz.
Sonuç olarak, akılla kalp arasındaki mesafe büyüdükçe sorunlar artar, birbirlerine yaklaştıkça da en çetrefilli ve içinden çıkılmaz meselelerin bile çözümü kolaylaşır. Bu ikisinin birlikteliğinden, beraberliğinden ise harikalar doğar.
Kalın Sağlıcakla
Uzman Psikolojik Danışman
Sait Özdemir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.