AB'nin Batı Balkanlar'a ilgisi son dönemde yeniden arttı
Saraybosna
Sırbistan ile Kosova arasındaki meselede başrolü ABD'ye kaptırmak istemeyen Avrupa Birliği (AB), Rusya, Çin ve Türkiye gibi ülkelerin de bölgedeki etkisini kırmak amacıyla son dönemde Batı Balkanlar'a ilgisini yeniden artırmaya başladı.
Kosova'yı hala kendi toprağı olarak kabul eden Sırbistan ile 100 civarında ülke tarafından bağımsız devlet olarak tanınan Kosova arasındaki ilişkileri normalleştirmek amacıyla 2011'den beri ara bulucu rolü üstlenen AB, son aylarda diyalog sürecini yeniden aktif hale getirdi.
AB'nin uzun süredir taraflar arasındaki belli krizler nedeniyle pasif olan diyalog sürecini yeniden canlandırmasında ve ipleri yeniden eline almasında şüphesiz ABD'nin, Sırbistan-Kosova meselesine dahil olmak istemesi etkin rol oynadı.
ABD Başkanı Donald Trump'ın ev sahipliğinde 4 Eylül'de Beyaz Saray'da bir araya gelen Kosova Başbakanı Avdullah Hoti ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, iki ülke arasında ekonomik normalleşme anlaşmasına imza attı.
İmzalanan anlaşma her ne kadar iki ülke arasındaki ticareti ve aslında daha çok bu iki ülkenin İsrail ile ilişkilerini düzenleyen bir anlaşma olsa da ABD'nin yaklaşık 10 yıldır kendileri tarafından yönetilen bu diyalog sürecine dahil olması AB'de rahatsızlık yarattı.
Hoti ile Vucic'i ABD dönüşünde Brüksel'de misafir eden AB yetkilileri, nihai çözüme "birkaç ay içinde" ulaşmak amacıyla diyalog sürecini hızlandırma kararı aldı. Hoti ile Vucic, Brüksel'de yayımladıkları ortak bildiride, AB entegrasyonuna bağlılıklarını vurguladı.
9 milyar avroluk ekonomi paketi ve Varhelyi'nin Batı Balkan turu
AB Komisyonu, 6 Ekim'deki toplantısında 6 Batı Balkan ülkesi için 9 milyar avroluk ekonomi ve yatırım paketini onayladı.
Komisyondan yapılan açıklamada, Batı Balkanlar'da uzun vadede ekonomik iyileştirme, yeşil ve dijital dönüşüme destek ile ülkelerin AB'ye üyelik sürecine katkı sağlamayı hedefleyen paketin bölge için çok önemli olduğu vurgulandı.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, bu 6 ülkenin "AB'nin bir parçası" olduğunu belirterek, paketin AB üyelik yolunda ilerleyen bu ülke halklarına daha modern, yeşil ve refah bir ortam sunacağını söyledi.
Paketin açıklanmasının hemen akabinde Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Kosova, Sırbistan, Bosna Hersek ve Karadağ'ı ziyaret eden AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oliver Varhelyi, temaslarında daha çok paketin içeriğinden söz ederken ulaşım, enerji, yeşil ve dijital dönüşüm alanlarında yapılacak yatırımlarda kullanılacak paketin başarılı bir bölgesel iş birliği sunduğunu belirtti.
Varhelyi, AB'nin Batı Balkan ülkeleri için 20 milyar avro daha bütçe ayırmaya hazır olduğunu açıklayarak, buradaki amacın bölge ülkelerinin ekonomilerinin güçlendirilmesi ve Avrupa'nın diğer ülkelerinin seviyesine yetişmesi olduğunu kaydetti.
AB'nin bölgeye ilgi duymasında Rusya ve Türkiye faktörü
AB yetkilileri, bugüne kadar defalarca kez "Batı Balkanlar'ın Avrupa'nın bir parçası" olduğunu dile getirirken, bölge ülkeleri de her fırsatta AB üyeliğini "stratejik hedef" olarak nitelendirdi.
Ancak bu "karşılıklı sevgi" dışında AB'nin bölgeye ilgi duymasının en önemli sebeplerinden biri de bazı bölge ülkelerinin, Rusya ve Türkiye ile oldukça yakın ilişkilere sahip olması.
AB'nin 2018'de açıkladığı Batı Balkanlar Stratejisi de o dönemde bölgedeki siyasi analistlerce, Türkiye ile Rusya'nın buradaki etkisinin artması üzerine atılmış bir adım olarak değerlendirildi.
Rusya'nın Karadağ, Sırbistan ve Bosna Hersek'te yaşayan Ortodoks Sırplarla kuvvetli bağlara sahip olması, Türkiye'nin ise özellikle Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Kosova'da Müslüman halklarla her geçen gün güçlendirdiği gönül bağlarının AB'yi rahatsız ettiği belirtiliyor.
1990'lı yıllarda savaşların yaşandığı ve çalkantılı dönemlerin hala sürdüğü bölgede Rusya, ABD, Türkiye ve özellikle ekonomik açıdan Çin gibi rakiplerin etki alanlarını genişletmesini istemeyen AB, zaman zaman tüm imkanlarıyla yanı başındaki bu bölgeye ilgisini hat safhaya çıkarıyor.
AB, Balkanlar'daki boşluğun Rusya, Türkiye ya da Çin tarafından doldurulmasından endişeli
Uluslararası Saraybosna Üniversitesinden (IUS) Doç. Dr. Mirsad Karic, AB'nin ortak bir politikaya sahip olmadığını ve kararlarını oy birliğiyle almak zorunda olduğunu anımsatarak, Bosnalıların bunu özellikle 1990'lı yıllardaki savaşta kötü tecrübe ettiğini ve Avrupa'nın orta yerinde yalnız başlarına bırakıldığını kaydetti.
AB'nin, özellikle Rusya'nın Balkan politikası noktasında net bir çözümü bulunmadığını söyleyen Karic, Türkiye'nin ise tüm Balkan ülkelerinin AB ve NATO'ya üyeliğini desteklediğini, bölgede barış ile istikrar istediğini vurguladı.
Karic, diğer yandan bölge ülkelerinin AB ve NATO üyeliklerinin Rusya'nın çıkarına olmadığının altını çizerek, bu yolda Rusya'nın Sırbistan'ı ve Karadağ ile Bosna Hersek'teki bazı güçleri kendi politikaları lehine kullandığını savundu.
Uluslararası ilişkilerde herhangi bir boş alana müsaade edilmediğini, zira boş bırakılan alanların hemen başkalarınca doldurulacağını dile getiren Karic, "AB de bölgede bunu gördü. Eğer burada bir boş alan bırakırsa, bunun Rusya, Türkiye ya da Çin tarafından doldurulacağından endişe duyuyor. AB, özellikle de Rusya'yı bu bölgede istemiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Bosna'daki savaşı yaşamış kişilerin AB'ye hala yeterince güvenmediğine işaret eden Karic, "Belki gerçekten iyi niyetliler ama bunu yapacak kapasiteleri de olması gerekir." dedi.
Karic, Avrupa'nın Batı Balkanlar konusunda birlikte hareket edecek kapasitesi olmadığını savunarak, "AB, sadece yakın coğrafyasında yeniden çatışma olmamasını ve burada barışın hüküm sürmesini istiyor." ifadesini kullandı.
AB Komisyonunun 9 milyar avroluk ekonomi paketine de değinen Karic, bu bütçenin kullanımında da AB'nin bölge ülkelerine kesinlikle belli şartlar koştuğunu kaydetti.
Bölge ülkelerinin "üyelik" durumu
Bölge ülkelerinden Karadağ, katılım müzakerelerindeki son faslı geçen haziranda açarken, bu süreçte "üyeliğe en yakın ülke" olarak dikkat çekiyor.
Müzakerelere 2015'te başlayan Sırbistan ise Haziran 2019'dan beri yeni fasıl açmazken, Kosova'yı "bağımsız bir devlet" olarak tanımadan Sırbistan'ın AB'ye üye olamayacağına ise kesin gözüyle bakılıyor.
Kosova ile Bosna Hersek hala "aday ülke" statüsü almayı beklerken, Arnavutluk ile Kuzey Makedonya'nın ise bu yıl sonuna kadar müzakerelere başlaması öngörülüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.