Ukrayna'da barış mümkün mü?
İstanbul
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, 9'uncu ayını dolduracak olan Rusya-Ukrayna Savaşı'nda barış ihtimaline dair bir değerlendirmeyi AA için kaleme aldı.
***
Şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, dokuzuncu ayını tamamlıyor. Öyle anlaşılıyor ki, Rusya ve Ukrayna da bölgesel ve küresel güçler de Slav kardeşler arasındaki krizin bu kadar uzayacağını düşünmemişti. Moskova, muhtemelen Kırım ve Osetya ile Abhazya örneklerinde olduğu gibi hedefine kısa sürede ulaşıp Batılı güçlerin müdahalesinin de önüne geçmek istiyordu. Ancak Moskova’nın bu hesapları tutmadı. Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından Ukrayna’ya verilen destek ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar arttı. Ukrayna’daki savaş aynı zamanda bir "Rusya-Batı savaşına" da dönüştü.
Ukrayna merkezli Rusya-Batı mücadelesi, gerek doğrudan gerekse de dolaylı olarak mücadelenin içindeki ülkelere şüphesiz büyük zarar veriyor
Öte yandan Ukrayna’da yaşananlar, kısa sürede dünyanın dört bir tarafında küresel çapta çok sayıda gelişmeye de neden oldu. Tayvan konusunda yaşanan Çin-ABD gerilimi, dünyanın diğer ucundaki ülkeleri de etkileyen tahıl krizi, Avrupa’daki iktidar değişimleri, enerji alanında denge değişimi, tüm dünyayı saran ekonomik kriz, Ukrayna merkezli Rusya-Batı mücadelesinin doğrudan ya da dolaylı olarak tetiklediği olayların yalnızca birkaçı.
Rusya ile Ukrayna’da da bu süreçte önemli gelişmeler oldu. Her iki tarafta yaşanan kayıpların yanı sıra iki ülke de önemli harcamalar yapmaya devam ediyor. Yine, Rusya’da ilan edilen kısmi seferberlik belki de ilk kez ülke içinde tepkilere yol açtı. Diğer taraftan Donetsk, Lugansk, Zaporojye ve Herson’da Rusya’ya katılım konusunda referandumlar gerçekleştirildi ve bu dört bölge Rusya’ya katıldı. Referandum sonuçları hiçbir ülke tarafından tanınmadığı gibi Rus ordusu da geçtiğimiz hafta Herson’dan çekilmek durumunda kaldı.
Rusya, tarihte birçok kez kendisine yardım eden "kış" faktörüne bu sene de büyük umutlar bağladı
Savaşın kaderini belirleyecek faktörler
Ukrayna merkezli Rusya-Batı mücadelesi, gerek doğrudan gerekse de dolaylı olarak mücadelenin içinde olan ülkelere şüphesiz büyük zarar veriyor. Rusya cephede sorun yaşarken, Ukrayna her geçen gün ABD’ye daha fazla borçlanıyor. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar Rusya ile AB ülkelerinin ekonomilerini karşılıklı olarak olumsuz etkilediği gibi AB ülkeleri enerji krizi ile de karşı karşıya kaldılar. AB ülkelerinin hem iç dinamikleri hem de yaşadıkları ekonomik kriz çerçevesinde Ukrayna’ya verdiği destek azalıyor. Diğer taraftan şimdiden seçim sürecine giren ABD’de de Ukrayna’ya verilen destek her geçen gün daha fazla sorgulanıyor. Nitekim, bu maddi ve ekonomik destek, küçümsenmeyecek ölçüde olmasına rağmen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin "istekleri" de bitmiyor. Bundan dolayıdır ki son dönemde farklı düzeylerde gerek Rusya-AB ülkeleri arasında gerekse de Rusya-ABD arasında görüşmeler yapılıyor. Rusya ve ABD istihbarat teşkilatları temsilcilerinin 14 Kasım’da Ankara’da bir araya gelmesi de bu görüşmelere iyi bir örnek teşkil ediyor.
Taraflar bir yandan görüşmeleri sürdürürken diğer yandan ilkbahar için planlar yapıyor. Kış aylarında karada çatışmalar minimum seviyede seyredecek, ateşkes sağlanmadığı takdirde ilkbaharda çatışmalar yeniden alevlenecektir. Bu süreçte Rusya bir taraftan kısmi seferberlik çerçevesinde orduya kattığı askerlerin eğitimini tamamlayacak, diğer taraftan ise Batı'nın Ukrayna’ya verdiği desteğin azaltmasını bekleyecektir. Rusya, tarihte birçok kez kendisine yardım eden "kış" faktörüne bu sene de büyük umutlar bağladı. Zira Rusya açısından kış ne kadar çetin geçerse AB hükümetleri de o kadar zorlanacaklar. Rusya ile iş birliğinin tamamen kesilmesi ve Ukrayna’ya maddi yardımın gönderilmesi, mevcut hükümetlerin iktidarda kalıp kalamayacağını da doğrudan etkileyecek konulardır. Dolayısıyla Kremlin, AB ülkelerinde tepkinin artmasını bekliyor. Benzer bir bekleyiş aslında baştan beri Batı’da da mevcut. Batı, başta Rus klasiklerinin yasaklanmasına kadar giden çok yönlü yaptırımların, ardından ilan edilen kısmi seferberliğin Rus halkında tepkiye yol açacağını düşünmüştü. Ancak Batı’nın bu hesapları istedikleri neticeyi vermedi. Rusya’nın hesaplarının tutup tutmayacağı ise ilkbaharda, belki de daha erken bir tarihte anlaşılacaktır.
Tarafların şartları
Diğer taraftan ateşkes kararı da çatışmaları devam ettirme kararı da daha çok Rusya ile ABD’nin anlaşmasına ve ABD’nin Ukrayna’ya destek vermeye devam edip etmemesine bağlı. Kaldı ki, Ukrayna’daki gelişmeler küresel çapta mücadeleye dönüştüğünden tarafların "zayıflık ya da mağlubiyet" olarak yorumlanmasına sebep olacak geri adımları atması gün geçtikçe zorlaşacaktır. Nitekim Rus yetkililer; Donetsk, Lugansk ve özellikle de Kırım konusunun kesinlikle tartışmaya kapalı olduğunu ileri sürüyorlar. Bunun dışında Moskova; Ukrayna’nın silahsızlaştırılmasını ve NATO üyeliğinden vazgeçmesini ve de herhangi bir tazminat dosyasının kendi önüne getirilmemesini istiyor.
Ukrayna ise 2014 öncesi sınırların kabul edilmesini ve Rusya’nın savaş tazminatı ödemesini talep ediyor. Ukraynalı yetkililer bu şartlar yerine getirilmediği takdirde masaya oturmayacaklarını da belirtiyorlar. Ukrayna’nın, cephede beklenenden çok daha başarılı olması ve en son Rus ordusunun Herson’dan çekilmesi de şüphesiz Ukraynalı yetkililerin moralini yükseltiyor. Yetkililer, bu isteklerinin Rusya tarafından kabul görmeyeceğini ve masaya oturulduğu takdirde Batılı müttefiklerinin baskısıyla ateşkes imzalamak zorunda kalacaklarını bildikleri için Rusya ile Batı'nın arasının daha da gerginleşmesini, NATO’nun da meseleye müdahil olmasını istiyorlar. Ukrayna topraklarından atıldığı tespit edilen füzelerin Polonya topraklarına düşmesi meselesini de bu çerçevede yorumlamak mümkün. Bu açıdan, bölgede barışın sağlanmasını istemeyen bir başka ülke de Polonya. Rusya’nın gerek tarihteki gerekse de günümüzdeki en önemli düşmanlarından Rusya’nın mümkün olduğu kadar zayıflamasını, kendi ve AB için tehdit olmaktan çıkmasını ve bir zamanlar aynı çatı altında yer aldığı Ukrayna’nın kendisine daha fazla bağlanmasını istiyor. Dolayısıyla Rusya cephede, AB ülkeleri ekonomik alanda sorun yaşadığından, ABD ise yeni bir seçim dönemine girdiğinden ötürü son günlerde ateşkes senaryoları daha fazla konuşulmaya başlansa da ateşkesin önünde çok sayıda engel de mevcut.
Türkiye'nin barışa katkısı
Diğer taraftan Polonya’ya düşen füzelerin tam tersi bir etki yaratması ve ateşkesin hızlandırılmasını tetiklemesi de ihtimal dahilinde. Zira bu tür olayların engellenmesi zordur. Rusya ile NATO ise doğrudan karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Türkiye’nin ateşkes sağlama çabalarına ve arabuluculuk girişimlerine desteğin artması ihtimal dahilinde.
Türkiye, başından beri tarafları bir araya getirmeye çalışarak, başta tahıl koridoru olmak üzere bu süreçte önemli başarılar elde ediyor. Yine Türkiye’nin enerji merkezi olma gayreti de giderek daha fazla destek görüyor. Ankara’nın, son yıllarda enerji alanında Orta Asya ve Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerini artırması da bu amacına ulaşmasını kolaylaştırıyor. Kaldı ki, bölgede ateşkes imzalansa dahi Rusya-AB arasında enerji alanında iş birliği eski seviyede olmayacaktır. Özellikle kış aylarında Türkiye’nin AB enerji güvenliği açısından oynadığı rol daha iyi anlaşılacaktır.
Türkiye, izlediği başarılı denge siyaseti ve samimi yaklaşımı ile bugün Rusya’nın da Ukrayna’nın da en güvendiği ülkedir. Rusya için Türkiye, bugün ayrıca adeta "dünyaya açılan kapı"dır. Türkiye, yüz binlerce Rusya ve Ukrayna vatandaşını da misafir ediyor. Ankara, izlediği dış politika ile Orta Doğu, Kafkasya, Afrika, Doğu Avrupa’daki hiçbir sorunun artık Türkiyesiz çözülemeyeceğini gösterdi. Öyle anlaşılıyor ki, Ukrayna’da da barışın sağlanması er ya da geç Türkiye’nin gayretleriyle mümkün olacaktır.
[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi]
* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.