Türkiye'nin yüzüne nasıl bakacaklar?
Yasa dışı faaliyetler sonucu elde edilen para, mal veya değerlere kara para deniyor. Kara para aklama olayları yeni bir gelişme değil. Kumardan, şans oyunları ve vergiler dahil her türlü kaçakçılığa kadar geniş alanda görülen kara para, liberal ekonominin doğuşundan bu yana hem tehdit hem kazanç unsuru olarak kullandığı bir enstrüman.
Meselâ, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, egemenlerin egemenliklerini devam ettirebilmek için en çok başvurduğu mel’un bir yol. Bunun yanında kadın ve çocuk ticareti ile psikotrop maddeler kaçakçılığı kara para da hatırı sayılır düzeyde. Liberal dünyaya baktığınızda perde arkasında kara paranın yüksek seviyede tedavülde olduğunu görebilirsiniz.
Dolayısıyla kara paranın ayakları yasa dışı faaliyetlerden yasal alanlara kadar uzanabiliyor. BM raporuna göre dünyada yılda 2 trilyon dolara yakın kara para aklanıyor. 7 trilyon dolar bilmem ne adalarında saklanırken kara paranın yıllık büyüklüğünü tahmin etmek dahi imkânsız. En fazla para aklayanların resmi kayıtlarda olmasa da insanlığın ensesinde boza pişiren gelişmişler olduğunu bir kenara yazın, derim.
***
Kara para durup dururken nereden çıktı, diye soracaksınız. Açıklayayım… Eylül itibariyle Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizinde indirimler yapacağını yurt dışı finans çevreleri paylaşmıştı. İşte hareket bu noktada başladı. Nitekim banka politika faizini Eylül’de 100, Ekim’de 200 baz puan düşürerek yüzde 16’ya indirdi. Tahminim gerisi de gelecek.
Bunun üzerine Ekim’de harekete geçen faizci malum çevreler Türkiye’yi kara para ile itham edip TCMB’nin ileriki aylarda faiz indirmesini engellemek istediler.
Paris'te üç günlük toplantının ardından Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF), Türkiye'yi kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele konusunda yeterince çaba göstermeyen ülkelerin bulunduğu gri listeye aldı.
***
Dünkü yazımda da Türkiye’nin faiz indirmesine mani olmak isteyenlerin son operasyonunu kaleme almıştım ve şu ifadeleri kullanmıştım…
“Söz konusu benciller tayfasının iki tür saldırı mekanizması var... Birincisi yurtdışından yurtiçine ekonomik ve siyasi tazyik… İkincisi yurtiçinde gıda başta pahalılığı zirvede tutarak enflasyonla faiz savaşı vermek. İşte Eylül ve Ekim faiz indirimleriyle birlikte her iki mekanizmanın işletildiğini gördük.
Bayraklar farkı, insanlar farklı, çevreler farklı gibi görünse de ifadelerinden onların aynı topluluktan olduğu zaten anlaşılıyor. Zirâ menfaatleri, maksatları bir… Ortak mefkûreleri faizden yüksek kazançlar… Türk düşmanlığı ve emin adımlarla istikbale yürüyen güçlü Türkiye’nin önünü kesme merkezinde kesifleşiyor…”
***
Yılsonuna kadar ciddi faiz indireceği netleşen TCMB’yi kararından vazgeçirmek ve yabancı yatırımcının önünü kesmek için önce meşhur gazeteleri Financial Times’da Türkiye aleyhine kara para ile ilgili haberler yaptırdılar.
Aynı plan doğrultusunda Türkiye’yi önce kara para ile suçlayıp müteakiben hafta geçmeden ‘gri liste’ye aldırdılar… Hatta kara para olayını TBMM’de grup toplantılarına kadar taşıtma cüretini gösterdiler.
Onları bu da kesmedi… ABD’de temyiz mahkemesine giden Halkbank’ın başvurusunu reddettirdiler ve Türkiye’yi İran’a Amerikan yaptırımlarını delmesine yardımcı olduğu gerekçesiyle Halkbank’ın yargılanmasına hükmettirdiler… Hani bğımsız yargıları var ya!
***
Tabii saldırılar bitmedi… Yurtiçindeki avaneleriyle bir olup enflasyonu patlatmak için her alanda seferber oldular. Baktılar olacak gibi değil; ABD, Almanya, Avusturya, Fransa, Finlandiya’nın başını çektiği 10 büyükelçiyi birçok ülkede karışıklıkları finanse ettiği bugün ayan beyan olan spekülatör George Soros’un Türkiye şubesi diye bilinen Osman Kavala adındaki şahsın serbest bırakılmasına yönelik Türkiye’ye emri vaki yaptılar. Yani yeni bir rahip Brunson olayı oynamaya çalıştılar.
Ama Türkiye’nin 10 büyükelçiyi sınır dışı etmek için “İstenmeyen Kişi” ilan edip sert çıkışı karşısında kuyruklarını kıstırıp büyükelçilere 24 saat içinde Türkiye’den af dilettiler.
***
Evet, OECD ve ona bağlı FATF’ın üyesiyiz ama kölesi değiliz. Haksız ithamları savacak, kendimizi savunacak tahkimatımız var.
Bugün varlıklarının Türkiye’nin elinde olduğunu dahi bilmiyorlar. Bunlar yerlerinden yurtlarından ettikleri insanlara kucak açan Türkiye’ye düşmanlık beslemeleri kadar şuursuzluk içinde. Sınırlarımızı bir açsak göçmen akınında boğulup gidecekler.
Sözün özü; Türkiye’ye kara para yaftaları, siyasi, ekonomik baskılar, polemik ve dalavereler sökmez.
Benim asıl merak ettiğim husus şu… Düşmanlıklarını apaçık faş ettikleri Türkiye’ye karşı bundan sonra nasıl politika üretecekler ve G-20 toplantılarında Türkiye’nin yüzüne nasıl bakacaklar?
analizgazetesi.com.tr/yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.