Tohumda emperyalist zinciri kırdık
Hal Kanunu ve Perakende Kanunu’nunda henüz tam anlamıyla istenenler yerine getirilemedi ama Tarım Kanunu’nda gerçekleştirilen yeni düzenlemeler, daha yapılması gerekenler olsa da başarıları katlayarak büyütüyor. Tarım Kanunu’nda olduğu gibi aynı regülasyonları hal ve perakende uygulamalarında da bekliyoruz.
Tarım Kanunu’ndaki düzenlemeler faaliyetleri ve gidişatı iyileştirirken diğer taraftan sağlanan tarımsal destekler de iyileşmeye yüksek katkı veriyor. Bu yüzden dünyanın içinde bulunduğu gıda arz güvenliği endişesi Türk çiftçisi ve üreticisinin üstün gayretiyle Türkiye’de yaşanmıyor. Hele hele ülkemizde stratejik ürün sorunundan hiç bahsedilmiyor.
Türk tarımı haksız eleştirilere rağmen son 20 yılın 15’inde büyümüş görünüyor. 2002 yılında 25 milyar dolar civarındaki tarımsal hasıla, 2021 yılı sonunda yaklaşık yüzde 80 artışla 45 milyar dolara dayanmış durumda. 2022’nin sonunda muhtemelen 50 milyar dolarlık bir tarımsal hasıla ile karşılaşacağız. Tabii bu arada hububat alımlarına 55 milyar lira ödemiş bir mekanizmanın yaptığı işin küçümsenmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Hasılanın büyümesi tarım ihracatını da büyütmüş. 2002 yılında 3,8 miyar dolar olan tarım ve gıda ürünleri ihracatı 2021 yılında 7 katına çıkarak 26 milyar doları geçmiş. Tarım sektörü son 20 yılda 87 milyar dolar dış ticaret fazlasıyla net ihracatçı olduğunu göstermiş. Dolayısıyla 2022’nin tamamında 30 milyar doları aşacak bir tarım ve gıda ürünleri ihracatından bahsediyoruz.
Tarımın özü tohuma gelelim…
Gıdada arz güvenliği doğru tarımsal uygulamaların başarısıyla korelasyon oluşturur. Stratejik sektörlerin başında gelen tarım ve gıdanın ehemmiyeti; pandemi, tedarik zincirinin kırılması, Rusya – Ukrayna savaşı, iklim değişikliği ve kuraklık riskleriyle daha iyi anlaşılıyor. Ancak tarımsal üretimin temelinde olmazsa olmazın tohum gerçeği asla unutulmamalı. Tohum ithal etmezse tarımı olmayan bir ülkede tarımsal hasılanın güvenliğinden söz edilebilir mi?
2006 yılında çıkarılan tohumculuk ile ilgili düzenlemede sertifikasız tohumların ticari amaçla satışı yasaklanmış, çiftçiler arasında tohum takasları bu uygulamadan muaf tutulmuştu. 2017 yılından itibaren etkin bir şekilde uygulanan milli tarım projesi kapsamında da öne çıkan 19 tarım ürününe spesifik havzalarda üretim desteği sağlanmış, aynı proje dahilinde “atalık” tohumları (sertifikasız) savunan eleştirilere rağmen üreticiye sertifikalı tohum kullanma zorunluluğu getirilmişti.
Antiparantez sertifikalı tohum; Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından denetlenen ve sertifikalandırılan, ıslah edilmiş tohumlara verilen isim. Sertifikalı tohumlar çoğunlukla GDO’lu tohumlar zannediliyor ancak bu doğru değil. Sertifikalı tohumlarda genetik müdahale veya yabancı madde bulunmuyor.
Sertifikalı tohumculukla ilgili 2008 yılında kurulan ve bugün 71 binin üzerinde üyeye ulaşan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) alanında önemli bir adım attı ve bugünkü devasa sektörü oluşturdu. Birlik bugün her biri ayrı ekonomik etkinlik dalı olan; bitki ıslahı, yetiştiricilik, sanayi, dağıtım, pazarlama ve satış ile ihracat – ithalat süreçlerini içine alan dev sektör.
Birlik ayrıca meyve fidancılığı, fideciliği ve süs bitkilerini de kapsayan geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. TÜRKTOB, sertifikalı tohum kullanımının özellikle gıda güvenliği ve sağlığı açısından önemini belirtirken içinde Ar-Ge’nin de olduğu çalışmalarla sektörün uluslararası alanda rekabet edebilecek seviyeye geldiğinin altını çiziyor.
Özel sektörün gayreti ve sertifikalı tohum kullanım-üretim desteklerinin katkısıyla 2008 yılında kurulan TÜRKTOB aktif gayretleriyle milli hedefler gerçekleşti ve hedefler daha üst seviyelere taşınıyor.
Tohumculukta son 20 senede alınan mesafe tartışılmaz. 2000 yılında 145 bin ton olan tohum üretimi 2007 yılında 325 tona ulaşmıştı. İşte bu yıldan sonra Türkiye’nin tohumculukta atağa geçtiğini, 2010 yılında 497 bin tona, 2017 yılında 1 milyon tona yükselen tohum üretiminin, 2021 yılında 1,32 milyon tona ulaştığını görüyoruz.
Yani TÜRKTOB’un kurulduğu tarihten bu yana geçen 15 yılda sertifikalı tohum üretimi yüzde 800 artış göstermiş. Sadece tohumda değil, 2021 yılı itibariyle meyve fidanı üretimi 279 milyon, sebze fidesi 5,5 milyar ve süs bitkisi 1,7 milyar adete çıkmış.
Tohum üretiminin yüzde 90’ı, tescil edilen çeşitlerin yüzde 77’sinin özel sektöre ait olduğunu da hatırlatalım. Tohumculukta yerli ve milli üretimin, ihtiyacımızı karşılama oranı stratejik ürünlerde yüzde 100’ün üzerinde, diğer ürünlerde ise yüzde 100’e yakın. 2021 yılı itibariyle fidanda yüzde 415, süs bitkilerinde yüzde 300 dış ticaret fazlası verdiğimizi belirtelim.
Tohumda üretimin yanında ihracatta da müthiş bir başarı yakalandığı gözleniyor. 20 yıl önce 15 milyon dolar civarında olan tohum ihracatı, 2021 itibariyle 215 milyon dolara çıkmış.
Son 20 yılda yüzde 30’lardan yüzde 100’leri aşan tohumdaki ihracatın ithalatı karşılama oranını mutlaka bir kenara yazmamız lâzım. Zira, tohumda emperyalist zincir artık kırılmış, atılmıştır.
Tohumculuk sektörü 2018 yılından itibaren dış ticaret fazlası veriyor… Toplamda ihracatın ithalatı karşılama oranı 2021 yılı sonu itibarıyla yüzde 130 olan bir sektör. Toplam ihracatımız 370 milyon dolar, dış ticaret fazlamız 88 milyon dolar. 2022 yılının ilk yedi ayında 150 milyon dolarlık tohum ihracatı 150 milyon doları geçti. İthalat ise ilk yedi ayda 137 milyon dolar.
Tohumdaki ithalat, ihracatı artırma hedefli. Dış pazarın isteklerine uygun üretim yapıp ihracat yapabilmek için ülkemizde üretemediğimiz tohumları ithal ediyoruz. Bugün tohumculuk sektörünü bizden 100 önce geliştirmeye başlamış ülkeler için de aynı durum geçerli. Kesinlikle bilinmelidir ki, dışarıya, ithalata, ya da bazı ülkelere bağımlılık artık Türkiye için söz konusu değil...
Bugün 121 ülkeye tohum ihracatı yapıyoruz ve bu ülkelerin arasında tohumculukta dünya lideri olan ABD, dünya ikincisi olan Çin ve dünya üçüncüsü Fransa var. İhracat yapmadığımız Avrupa ülkesi yok. Türk cumhuriyetleri, Ortadoğu, Körfez Ülkeleri ve Afrika’ya 2021 yılı sonu itibariyle toplamda 370 milyon dolarlık ürün sattık.
TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan diyor ki:
“…Ülkemizde ekilen tarım alanları ürün gruplarına göre ya aynı kalıyor ya da azalıyor. O zaman bu üretim artışlarını nasıl sağlayabiliyoruz? Tabii ki sertifikalı tohumla… Sertifikalı tohum; kayıt altına alınmış, tarımsal, teknolojik ve morfolojik özellikleri tanımlanmış, hastalık ve zararlılara toleranslı, çimlenme oranı yüksek, verimin yüzde 25’e kadar artmasını sağlayan tohum demek. Üretim yapılan alan azalıyor, tarımsal hasıla üretimi artıyorsa, bu birim alandan daha çok verim aldığımızın göstergesi olmuyor mu? Tabii ki en başta daha verimli çeşitlerin geliştirilmesiyle, sertifikalı tohum üretiminin ve kullanımının yaygınlaşmasıyla ve modern yetiştirme tekniklerinin kullanılmasıyla bu verim artışı sağlanıyor. Dolayısıyla sertifikalı tohumluk kullanmak kalite artışı demek... Tarımsal sanayinin ihtiyacı olan standartlara uygun ürün demek… Üreticinin ürününün pazarlarda ve borsalarda yüksek fiyatla satılması ve çiftçimizin daha çok kazanması demek...”
Rakamlar da gösteriyor ki, milli politika, milli tohum ve milli tarım; Türkiye’nin yükselişi burada.
bursatv.com.tr/yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.