Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline Orta Doğu nasıl bakıyor?
İstanbul
Prof. Dr. Cengiz Tomar, Rusya-Ukrayna savaşının Orta Doğu’daki yansımalarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Dünya, uzun süren "Arap Baharı" dönemi ve Kovid-19 salgınının ardından gözlerini Rusya-Ukrayna krizine çevirmiş durumda. ABD’deki hükümet değişikliğinin akabinde Orta Doğu’ya ilgi azaldı ve Joe Biden yönetimi daha ziyade Çin ve Rusya ile meşgul. Bu da hem Orta Doğu hükümetlerinin politikalarının değişmesine hem de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali neticesinde on yıldan uzun süredir haberlerin yoğunlaştığı Orta Doğu’nun birdenbire gündemden düşmesine sebep oldu. Arap ülkelerinin Ukrayna-Rusya krizine karşı tutumu ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline nasıl baktıkları sorusuna tek bir cevap vermek mümkün değil. Nihayetinde Araplar deyince tek bir yapıdan değil, 22 devlet, 13 milyon kilometrekareden fazla bir alan ve yaklaşık 450 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. Tabiatıyla krize bakış da farklı tutumlar içeriyor.
Arap hükümetlerinin Rusya-Ukrayna krizine bakışını üç ana grupta toplamak mümkün: Rus nüfuzu altındaki Şam yönetimi Ukrayna’nın işgalini haklı bulan tek hükümet olurken, bir kısım Arap yönetimi "kısık sesle" ABD ve Avrupa’nın tutumuna benzer bir tavır alıyor, diğerleri ise tamamen kafasını kuma gömen bir politika izliyorlar.
Orta Doğu ülkelerinin birçoğu savaş nedeniyle petrol, doğal gaz, turizm ve gıda sektörlerinde zarar gördü.
Suriye
Orta Doğu’da Rusya’nın Ukrayna krizindeki tek destekçisi olan Rusya’nın nüfuzu altındaki Suriye rejimi, daha aralık sonunda Donetsk’i bağımsız bir cumhuriyet olarak tanıma teklifinde bulunmuştu. Rejim medyasında zaten bölge için "Donetsk Cumhuriyeti" ifadesi kullanılıyordu. İşgalin hemen ertesinde Beşşar Esed Rusya’nın işgalini "Tarihin tashihi ve Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından kaybolan dengenin yeniden kurulması" şeklinde yorumladı. "Suriye’deki teröristlerle Ukrayna’daki Nazileri" özdeşleştiren Esed, "bütün olanların Batı ve NATO’nun kirli taktiklerinden kaynaklandığını iddia ederek, NATO’nun genişlemeci tutumu karşısında Rusya’nın haklı olduğunu ileri sürüyor.
Öte yandan Rusya’nın Suriye’den tecrübeli savaşçıları Ukrayna’ya götürmeyi planladığı yönünde haberler gündemde. Böyle bir durum söz konusu olursa Suriye Ukrayna’da "vekil" olarak savaşabilir.
Körfez
ABD’nin Orta Doğu’daki doğal müttefikleri Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) üyesi altı devlet de genel olarak birbirlerinden farklı tutum izlemekle birlikte Rusya karşısında kendilerinden beklenen gür sesi çıkaramadılar. Körfez Arap ülkelerinin tabii lideri Suudi Arabistan, Ukrayna’daki krizin diplomatik yollarla çözülmesi için uluslararası çabaların yoğunlaştırılması gerektiğinin altını çizdi. Kendilerinin Rusya ile Ukrayna arasında arabulucu olabileceklerini içeren dilek ve temennilerinin ötesinde Suudi Arabistan, ABD’nin arzuladığı ölçüde Rusya’ya karşı güçlü bir duruş ortaya koyamadı. Dahası, ABD’nin, ham petrol fiyatlarının daha fazla artmaması için kendisinden talep ettiği üretim artışını 2020 OPEC-Rusya anlaşmasını mazeret göstererek kabul etmedi.
Körfez Arap dünyasının etkili diğer ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı’nın da Rusya ile aralarındaki derin dostluk ve iş birliğine vurgu yaptığı görüldü. BM Güvenlik Konseyinin, ABD tarafından desteklenen, "Rusya’nın derhal Ukrayna’yı terk etmesi" yönündeki karara da katılmaktan kaçındı.
Körfezin diğer üç ülkesi Umman, Bahreyn ve Katar, "Ukrayna krizini endişeyle izlediklerini" ifade ederek, sorunun bir an evvel diplomatik müzakerelerle çözülmesini ve tansiyonun düşürülmesini talep eden diplomatik çağrılar yapmakla yetindiler.
Körfez’in genellikle özgün politikalar güden ülkesi Kuveyt ise "Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü savunan", "güç yoluyla sınırların değiştirilmesine karşı çıkan" ve "sivillerin korunması gerektiğini savunan" daha sert açıklamalar yaptı.
ABD’nin Körfez’deki müttefiki bu beş ülke muhtemelen Biden’ın Orta Doğu’yu kendi haline bırakma ve İran’la uzlaşma çabalarına tepki olarak bu tür cılız açıklamalar yapmış olabilir. Kuveyt’in tavrının daha sert tonda olması ise tıpkı Ukrayna gibi kendi ülkelerinin de Saddam Hüseyin tarafından işgal edilmesinin getirdiği travmadan kaynaklanıyor olabilir.
Diğer Arap ülkeleri
Hem Rusya hem de Ukrayna’dan yüklü miktarda tahıl ithal eden siyasi, askeri ve kültürel alanda Arap dünyasının amiral gemisi, yüz milyonu aşkın nüfusuyla Mısır, gelişmeleri kaygıyla izlediğini ve krize diplomatik yollarla çözüm bulunması gerektiğini ifade etti. Ancak Mısır hem ticari bağları hem de kendi sorunlarıyla boğuşmanın getirdiği zorluklar nedeniyle savaşa dair dikkate değer bir yaklaşım sergileyemedi.
Ukrayna kriziyle ilgili en dikkat çeken sert tutum Orta Doğu’nun küçük ama siyasi ve kültürel olarak önemli ülkesi Lübnan’dan geldi. Lübnan Dışişleri Bakanlığı 24 Şubat’taki mesajında Ukrayna topraklarının Rusya tarafından işgal edilmesini kınarken, operasyonları derhal durdurup askerlerini Ukrayna topraklarından geri çekmesini ve sorunu diplomatik yollara çözmeye çalışmasını talep etti. Hem Rusya’nın Beyrut Büyükelçiliği hem de bazı milletvekilleri tarafından tenkit edilen bu açıklamaya karşılık, Hizbullah Lideri Nasrallah, Ukrayna krizinin sorumlusunun ABD olduğunu ileri sürdü ve Rusya’nın ulusal güvenliğini koruma hakkı bulunduğunu ifade ederek işgali destekledi. Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ise bağımsız ülkelere yapılan her türlü askeri müdahaleye karşı olduklarını söyledi. Avn, Rusya’nın işgalinin Ukrayna’nın bağımsızlığı ve egemenliğine yapılan bir saldırı olduğunu ifade ederken, kendi ülkesinin İsrail tarafından 1982 yılındaki işgaline vurgu yaptı. Lübnan siyasetinde önemli bir figür olan Yenilikçi Sosyalist Parti Başkanı Velid Canbolat da Ukrayna ile dayanışma içerisinde olduğunu açıkladı. Böylece Lübnan, Hizbullah hariç Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline en sert tepki veren ülkelerden biri olarak kayıtlara geçti.
Lübnan’ın tutumuna benzer bir tavır sergileyen Iraklı yetkililer de yakın tarihte yaşadıklarına referansla Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin mazur görülemeyeceğini ifade etti. Öte yandan Irak da ekonomide Batı ambargosuna uygun kararlar aldı. Bölgedeki diğer Arap ülkelerinden ise bu konuda herhangi bir ses çıkmadı.
Arap olmayan bölge ülkeleri
Arap olmayan bölge ülkelerine baktığımızda Türkiye ve İsrail’in Ukrayna’nın yanında olmakla birlikte Rusya’yı da göz ardı etmeyen aktif bir tarafsızlık politikası güttükleri söylenebilir. Ukrayna’da önemli bir Musevi nüfusa sahip olan İsrail, yaptığı bütün açıklamalarda, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Rusya’ya değinmeden savunduğu gibi, bölgeye önemli miktarda insani yardım ve sahra hastanesi gönderdi.
Arabuluculuk çabalarıyla öne çıkan ve en son Antalya’da iki ülke dışişleri bakanlarını görüştürmeye muvaffak olan Türkiye, bir yandan Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne vurgu yaparken diğer yandan Boğazlarda Montrö anlaşmasının hükümlerini uygulamaya koydu. Bölgeye insani yardım ve sahra hastanesi gönderen Türkiye, Rusya ile ilişkilerini bozmamaya azami dikkat gösteren bir denge politikası izliyor. Orta Doğu’nun Arap olmayan diğer bir ülkesi İran, tahmin edilebileceği üzere, bu krizden ABD ve NATO’nun genişlemeci politikalarını sorumlu tutmakta.
Sonuç olarak bölge ülkeleri, Suriye ve Libya vasıtasıyla Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından tekrar bayrak gösteren Rusya ile ABD arasında bir denge politikası izlemekteler. Orta Doğu ülkelerinin birçoğu hem Rusya hem de Ukrayna ile ilişkilerinde petrol, doğal gaz, turizm ve gıda sektörlerinde zarar gördü. Diğer taraftan petrol ve doğal gaz üreticisi Körfez ülkeleri artan petrol ve doğal gaz fiyatları sebebiyle kazançlı çıksa da savaşın uzamasının Orta Doğu’da uzun vadeli olumsuz iktisadi etkileri olacaktır.
***
[Prof. Dr. Cengiz Tomar, Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Rektör Vekili olarak görev yapmaktadır]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.