Rusya-Ukrayna Savaşı nereye evriliyor?
İstanbul
Ukrayna Savaşı'nın başlamasının üzerinden beş ay geçti. Başlangıçta savaşın ve tarafların kaderine yönelik iki ana öngörü hakimdi. İlki, Rusya'nın stratejik okumasıydı. Buna göre Moskova; Ukrayna'nın hızlı bir şekilde teslim olacağını, Volodimir Zelenski'nin iktidarı terk edeceğini, Kiev'de Rusya yanlısı yeni bir rejimin kurulacağını ve krizin Rusya'nın avantajına olacak şekilde çözüleceğini öngörüyordu. İkinci beklenti ise Rusya'nın stratejik bir hata yaptığına ve özellikle de ABD'nin tuzağına düşerek Ukrayna'da bataklığa saplanacağına yönelikti. Zira Moskova askeri, savaşı sürdürecek kabiliyet ve kapasiteden yoksun kalacak, hızlı bir şekilde devreye sokulacak ekonomik tecrit ise Rusya'nın direncini kıracaktı. Ancak her iki beklenti de doğru çıkmadı.
Rusya-Ukrayna Savaşı, en başta varsayılanın aksine uzatılmış savaşa doğru evirildi.
Aslında her iki yanılgı da günümüz savaşların değişen karakterini anlamaya dönük gerçekçi bir okuma yapılamadığının bir göstergesi. Günümüzde savaşlar; siyasetin yanı sıra sanayileşme, entelektüel derinlik, teknolojik gelişmeler, ittifak kültürü, ordunun profesyonelliği ve saha tecrübesi, çeşitlenen fikir ve seçenekler, insan (lider/komutan) faktörü, asker-sivil ilişkileri, kurumsal işleyiş, toplumsal kabuller yahut direnç, özel sektörün eko-sistemdeki yeri gibi birçok unsura göre şekillenip evirilmektedir. Nitekim 24 Şubat 2022 günü Rus birliklerinin saldırısıyla başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı da birçok iç ve dış dinamiğe bağlı olarak yeniden şekilleniyor.
Bu savaşı "Rusya'nın varoluşsal savaşı" olarak görmedikçe ve Putin'in her hamleye aynı şekilde mukabelede bulunacağı kabul edilmedikçe Batı merkezli dayatmaların kısa vadede sonuç vermeyeceği aşikardır.
Bu zamana kadar mevzubahis dinamikler ve faktörler, Rusya'nın, özellikle askeri hedeflerinde stratejik değişikliğe gitmesini; Ukrayna'nın ise tatbik ettiği stratejisine istikrar ve süreklilik kazandırmasını sağladı. Nitekim ilk kertede Rusya'nın "yıldırım savaşında" sergilediği taktik, operatif ve stratejik başarısızlık, Ukrayna'yı var gücüyle bir yıpratma savaşına konsantre olmaya yöneltti. Bu bağlamda Rusya'nın yıldırım savaşında beklediği hızlı ve sonuç alıcı ilerleyiş, yerini toprak kontrolünün hızla el değiştirdiği çatışmalı bölgelere bıraktı. Gelinen aşamada Rusya, nükleer silahlar göz önünde bulundurulduğunda halen üstünlüğünü korusa da Ukrayna'nın, yıpratma savaşının meyvelerini aldığı görülüyor. Bu yönüyle Ukrayna, Rusya'yı sadece askeri olarak değil, aynı zamanda uluslararası toplum nezdinde moral, ahlak ve hukuki açılardan da yıpratmayı önceliyor.
24 Şubat öncesi ile karşılaştırıldığında Ukrayna, Rusya için daha fazla yaşamsal bir öncelik haline geldi.
Elbette mevzu sadece Ukrayna'nın yıpratma stratejisinden kaynaklı bir başarı değil; ekseriyeti ABD ve görece Avrupa'dan gelen her türlü askeri lojistik, silah ve teçhizat yardımı olmasaydı, yaratılan "Zelenski kültü" çoktan yıkılırdı. Bununla birlikte, Türkiye'nin İHA'ları ile ABD'nin HIMARS'ları Rusya-Ukrayna Savaşı'nın "kuvvet çarpanları" olarak sahadaki rüştlerini ispat etmek suretiyle Ukrayna'ya sadece askeri başarı değil, aynı zamanda psikolojik harekatta üstünlük kazandırdı. Keza taktik, operatif ve stratejik açılardan eş zamanlı kazanımlar sağlayan istihbaratın fonksiyonu ve önemi, es geçilmemelidir. Bu anlamda Ukrayna'nın, dünyanın en güçlü istihbarat kültürü ve yapısına haiz ülkeleri arasında konumlanan Rusya karşısında ortaya koyduğu 'karşı istihbarat' ve 'istihbarata karşı koyma' faaliyetleri dikkat çekicidir. Sivil Ukrayna halkının bilfiil destek verdiği istihbarat ağı, örgütlenme ve işleyiş modeli; hem askeri stratejik düzeyde cari istihbarat toplama ve erken uyarı fonksiyonunu hem de karşı tarafın zaafları üzerine inşa edilmiş yıkıcı bir psikolojik harekatı ve bilahare enformasyon/bilgi harekatının başarıyla icra edilmesini sağladı. Bunun çarpıcı iki örneği; Rus generallerin öldürülmesi ve Ukraynalı savaş esirlerine ait trajik durumun dünya kamuoyuna sunuluş tarzıdır.
- Uzatılmış savaşta galibiyet için henüz erken
Ancak henüz Rusya'nın yenilgisini yahut Ukrayna'nın galibiyetini ilan etmek için çok erken. Rusya-Ukrayna Savaşı, en başta varsayılanın aksine Uzatılmış Savaş'a doğru evirildi. Bu anlamda birkaç kez denenen müzakerelerden herhangi bir sonuç çıkmadığı hatırda tutulmalıdır. Bu savaşı "Rusya'nın varoluşsal savaşı" olarak görmedikçe ve Putin'in her hamleye aynı şekilde mukabelede bulunma cüreti göstereceği kabul edilmedikçe Batı merkezli dayatmaların kısa vadede sonuç vermeyeceği aşikar.
Öte yandan süreç içerisinde, Rus askeri stratejisinin birçok kez yenilgi yaşaması ve stratejik hedeflerinde değişikliğe gitmesi; Rusya'nın henüz topyekun bir yenilgiye uğradığı anlamına gelmiyor. Kaldı ki buradaki yenilgi sadece "askeri alana ve "iki ülkenin zafer/hezimetine" indirgenmemeli; aksine bu savaş, iki ülke sınırlarının ötesinde bölgesel ve küresel oyunu belirleyici/dönüştürücü niteliktedir. Mikro ölçekte baktığımızda, kuşkusuz Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimi her iki tarafta kalıcı hasarlar bıraktı. Rusya açısından bu hasar Rus askeri stratejisinin zafiyeti, kuvvet yetersizliği, ekonomik ambargolar, uluslararası yalnızlaştırma, küresel nüfuzunun erozyonu ve Putin'in gelecek seçim imtihanı; Ukrayna içinse yeniden imar edilmesi gereken bir ülke ve daha önemlisi Kiev'in AB ve NATO üyeliği arzusudur.
Makro ölçekte bakıldığında ise Rusya-Ukrayna Savaşı, gıdadan enerjiye kadar birçok fay hattını gün yüzüne çıkardı. Savaşla beraber daha somut bir şekilde zuhur eden sorun yelpazesi, AB ve NATO ülkeleri arasındaki fikir ayrılıklarının derinleşmesine neden oldu. AB ve NATO ülkelerinin tamamı Ukrayna'nın yenilmemesi gerektiği hususunda hemfikir olmakla birlikte Rusya'yı cezalandırma konusunda metodolojik bir ayrışmaya düştüler.
- Savaşın nereye evirileceği birçok faktöre bağlı
Bütün bunlar dikkate alındığında Rusya-Ukrayna savaşının nereye doğru evirileceğine de bütünsel bir çerçeveden bakmakta fayda vardır. Söz konusu bütünsel bakış açısının belki de en önemli ağırlık merkezini, jeopolitik cephe oluşturuyor. Rusya'nın revizyonist ve yayılmacı stratejisinin Avrupa ölçekli bir kırılmayı beraberinde getirmesi nedeniyle en büyük mücadelenin Rusya-Batı arasında yaşanacak olması, savaşın devam edeceğine yönelik tezi destekliyor. NATO, yeni Stratejik Konsept belgesinde Rusya'yı konvansiyonel bir askeri tehdit olarak yeniden kodladı ve bu yeni strateji, Rusya'nın Avrupa jeopolitik eko-sisteminden dışlanacağı bir hedefi devreye soktu. Bu da Rusya'nın, durumu ancak Ukrayna üzerinden elde edebileceği bir başarı ile dengeleyebileceği algısını pekiştiriyor. Öyle ki, 24 Şubat öncesi ile karşılaştırıldığında Ukrayna, Rusya için daha fazla yaşamsal bir öncelik haline geldi.
Jeopolitik mesele sadece Batı ile Rusya arasında yeni bir antagonistik ilişki ile sınırlı değil. ABD-Çin rekabetinin, siyasi ve ekonomik bir rekabet olmaktan çıkarak Tayvan gibi patlamaya hazır sorunlar üzerinde alevlenebilecek olması, Rusya'ya olan dikkatin dağılması anlamına gelecektir. Bölgesel ölçekli krizlere dönüşebilecek aktif çatışma sahaları, Rusya'ya olan ilgiyi azaltarak, Moskova'nın Ukrayna'da manevra alanını genişletmesini sağlayacak ve savaşın stratejik çerçevesini belirleme inisiyatifi oluşturacaktır.
Savaşın nereye doğru evirileceğini şekillendirecek bir başka husus ise sahada askeri düzeyde yaşanan gelişmelerdir. Rusya'nın, öncelik verdiği Donbass bölgesinde hızlı ilerleme elde edemese de tedrici bir kontrol sağlıyor olması Donbass'ın ötesine uzanan bir askeri hedef belirlemesine neden oldu. Geçtiğimiz haftalarda hem Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un hem de askeri yetkililerin, savaşın coğrafi hedefine dair yaptıkları açıklamalar, Rusya'nın Donbass ile sınırlı kalmak istemediğini gösteriyor. Herson ve Odesa gibi bölgelerde son günlerde şahit olunan füze saldırıları, Rusya'nın Dobass'da başarılı olması halinde bu bölgelere doğru hareket edebileceği izlenimini de pekiştiriyor. Buna karşılık Ukrayna ordusunun savaşın başında başarılı bir şekilde kullandığı asimetrik konvansiyonel taktikleri yeniden benimsemesi, bu alanda elde ettiği başarılı girişimler ve HİMARS gibi sistemlerle Rusya'yı yavaşlatacak ölçüde bir direnç göstermesi, Rusya açısından da savaşın bir yıpratma savaşına dönmesi ihtimalini güçlendiriyor. Bu durum, savaşın uzama ihtimalini de kuvvetlendiriyor.
Askeri sahada yaşanabilecek gelişmelere bağlı olarak savaşın neden olduğu yeni eko-politik ortam da savaşın uzama ihtimalini güçlendiren bir diğer unsur. Ekonomik ambargoların Rusya'yı kısa vadede caydırma konusunda başarısız olması ve enerji kartının giderek Rusya için bir avantaj, Avrupa içinse bir krize sürüklenme ihtimali yaratması, Rusya'nın, savaşı uzatarak elde edeceği kazançları çoğaltması yönünde stratejik bir tercihte bulunmasına imkan tanıyor. Öte yandan savaşın neden olduğu tahıl krizi gibi gıda eksenli sorunlar da Rusya'nın elini güçlendiren diğer hususlar.
Sonuç olarak savaş, askeri sahada ilerlese de savaşın günümüzde kapsamlı bir zeminde düşünülmesi ve sürdürülmesi gerektiği gerçeğini ortaya çıkardı. Bu nedenle savaşın nereye doğru evirileceğine dair öngörülerin de bütün etkenlerin değerlendirerek yapılması gerekiyor.
[Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Seren Yeşiltaş savunma, güvenlik ve istihbarat alanında çalışmalarını sürdürmektedir]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.