Kör Kuyularda Umudu Kaybetmemek
Bu günlerde etrafımdaki insanların çoğunluğunu mutsuz ve karamsar görüyorum. Sürekli bir kaygı durum bozukluğu ünsiyete endişe içerisinde olduklarından yaşadıkları anı hem kendilerine ve hem de başkalarına zehir ediyorlar. İnsanın pozitif enerjilerini alıp kendi negatif enerjilerini size aktarıyorlar. Bu durum sadece çevremizdeki insanlardan gelmiyor, televizyonlar, gazeteler ve diğer iletişim ve haberleşme araçları da sürekli endişe, karamsarlık pompalıyor. Bütün bu yaşananları hayatın bir gerçeği olarak kabul etmiyorlar.
Değerli dostlar bana göre hayatın zorluğu ve kolaylığı göreceli kavramlardır ve durumdan duruma, kişiden kişiye değişebilir. Birisi için hayat bir oyun iken birileri için bir stres dolu işin içinden çıkılamaz hale gelebiliyor. Unutmayalım ki, umutsuzluk ve ümitsizlik bir düşünce virüsüdür ve çok tehlikelidir. Umutsuzluk virüsü insanı çersizlik duygusuna ve çaresizlik duygusu da kişiyi değersizlik duygusuna götürür.
Umutsuzluğun çaresi ise umuttur, yani gelecekte bir şeylerin daha iyi olacağı ve değişebileceği düşüncesidir.
Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine
düşmüş. Niye düşer, nasıl düşer sormayın. Eşek bu, düşmüş işte. Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı. Belki, üzerine de toprak dökülmüştü. Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm. Hayvancık saatlerce acı içinde kıvranmış, bağırmış kendi dilinde. Sesini duyan sahibi gelip bakmış ki vaziyet kötü. Zavallı eşeği kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış.
Karşılaştığı bu durumda, kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız
köylüleri yardıma çağırmış. Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kalmış.
Sonunda karar verilmiş ki kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmekmiş. Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmışlar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe dökmüş. Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselmiş ve sonunda yukarıya kadar çıkmış. Köylüler ağzı açık bakakalmış.
Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.
Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.
Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil düşünüp silkinmek ve
kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.
Kör kuyuda olsak bile...
Unutmayınız ki, her şey bir düşünceyle başlar. Hiçbir şeyin kalıcı olmadığını; her şeyin geçici olduğunu biliyoruz.
Bir düşünür, “ölümün olduğu bir dünyayı fazla ciddiye almamak gerekir” der. Fazla ciddiye almamalıyız doğru ama boş vermişliği de yapmamalıyız. Yaşam bir dengedir; zaman zaman karanlıklar, umutsuzluklar olabilir ama çabuk toparlanmak,
Son söz olarak, İnsan yenildiğinde değil pes ettiğinde tükenir. Umutlarınız daim olsun.…
Kalın sağlıcakla
Sait ÖZDEMİR
Uzman Psikolojik Danışman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.