Kendimizi nasıl ‘check-up’ edelim?
Refahı ve kalkınmayı meydana getiren; kazanımların sınırsız tüketilmesi değil, tasarrufu ön plana alarak kazanımlara yeni kazanımlar eklemek gelişmedir. Dönüşüm bilincine sahip olanlar hangi ortamda, hangi dönemde ve zamanda olursa olsun, sorun yaşamıyor, problemleri bir çırpıda hallediyor, hatta krizleri fırsata çevirebiliyor.
Kim onlar?.. Sıralayayım… Öncelikle değişim süreçlerini önemseyen, durumdan vazife çıkararak istikbale emin adımlar atmak için proje üstüne proje üretenler… Menfi ve müspet demeyip her an fırsatları, olumsuzlukları avantaja çevirmeyi bilenler… Rekabetçiliği refakatçilikle birlikte yürütüp sürdürülebilirliği sağlam zeminlerde oluşturabilenler…
Başka!.. Mevcut pazarlarını koruyan, eldeki pazarlara yenilerini ekleyen, alternatif pazarlarda yeni arayışlara yönelen, üretim, erken teslim, fiyat, coğrafi yakınlık, kalite ve rekabetçi unsurları güçlendirerek sürdürülebilirlik yapısını, yürüttükleri ticaretin temeli haline getirebilenler…
Kur riski büyüyecekmiş, enerji maliyetleri ve emtia fiyatları artacakmış, tedarik sorunları zirve yapacakmış, bölgede veya küresel anlamda siyasi, ekonomik ve askeri çatışmalar yani konjonktürel krizler yaşanacakmış; sürdürülebilirliğini kuvvetlendirmiş yapılar için bunlar tâli meseleler.
Planlamasını yapmış… İşleri projelendirmiş… Tedbirini almış… Takdiri Yüce Yaradan’a bırakmış… Daha ne olsun?.. Bundan iyisi can sağlığı!
Bahsettiğim fotoğrafı hayata geçirebilmek için az-çok finansmana ihtiyaç var elbette. Para olmadan işleri yürütebilmek kolay olmuyor. Para da; üreterek, israfı önleyerek, kendine yeterek, borçlanmaları asgarî seviyede tutarak ve maliyetleri düşürerek, açıkçası “tasarruf” ile bulunuyor. Ne demişler; “İşten değil, dişten artar”…
1 Mart 2019 tarihinde “Alın ve akıl teriyle para nasıl bulunur?” başlıklı bir makale kaleme almıştım… Çok sayıda tebrik ve teşekkürün geldiği o yazının girizgâhını yaptıktan sonra şu ifadeleri kullanmıştım…
“…Şirketin adını zikretmekten çekinmiyorum… Reklâm da olmaz. Olsa olsa örnek olur, ders olur, derde dermân olur! Yıldız Holding diyorum… Açıkçası ‘Senenin Yıldızları’ etkinliği vesilesiyle Yıldız Holding’den bahsetmek istiyorum.
Yıldız Holding âdeta ‘tasarruf’u müsabakaya çevirmiş… Hani diyoruz ya, ‘Hayırda yarışın!7 diye. (Onun gibi bir şey.) Bu da hayırda yarışmanın şirket içi örneği. Ülker şapkasıyla Yıldız Holding kurulalı 75 yıl (şimdi 79 yıl) geçmiş belki ama 11 yıllık (14 yıl) “Senenin Yıldızları” etkinliği aslında Yıldız Holding’in iş yapış modelinin bir yansıması oluvermiş.
…Gördünüz mü, küçücük bir kalemle para nasıl bulunuyormuş! Bir yerlerden toplu paralar beklemek, yüksek borçlanmalar yapmak yerine, para kazanmanın çok çeşitli yolları varmış!.. ‘Tasarruf’ yaparak 50, 100, 150 kuruşlarla milyar dolarlar; elde edilebiliyormuş…
İşletmelerin daha doğrusu hayatın sürdürülebilir olmasını sağlamak için yine hadis-i şerifte buyrulduğu üzere ‘El kâsibu habibullah’ yani ‘Başkasına yük olmamak için çalışıp çabalayan, kendi eli ile kazandığını yiyen, tasarrufla birlikte tasadduka da önem veren Allah’ın muhabbetine mazhardır’ düsturuna azamî itina gösterilmesi gerekiyormuş.
Hayatımıza haram, faiz, kul hakkı karıştırmamak, kimseye yük olmamak, istenilmeyen yerde durmamak, alın ve akıl teriyle kazanmak ‘El kâsibu habibullah’… (Mânâsı bu…) Parayı ya da tüketilecek herhangi bir şeyi, dikkatli kullanma, idareli harcama, diğer tâbirle bugün adına ekonomi dediğimiz ‘tasarruf’…
(Ekonomi ile tasarruf)… İkisi bir araya geldiğinde kapılar ardına kadar açılıveriyor. Hem Allahu Teâlâ’nın sevgisini kazanıyorsunuz hem de madden ve manen zengin oluyorsunuz… Dünyada var mı bundan büyük bahtiyarlık!
(O zaman geçmiş yazımıza devam ederek anlatalım…)
… Bakın Yıldız Holding, iş yapışı nasıl sistemleştirmiş… Parayı nasıl bulmuş!..
Duayen işadamımız Murat Ülker modeli şöyle anlatıyor:
“Günümüzde her şeyin ne kadar hızlı değiştiğinin farkındayız ve bu değişime de ayak uydurmamız için daha güçlü ve daha yenilikçi olmamız gerektiğini biliyoruz. Riskleri fırsat görüp iyi bir gelecek hayal edebiliriz. Elbette hayalimizdeki gelecek için elimizde bir anahtar olması lazım... O anahtar da bizim (kendi ürettiğimiz) iş yapış modelimiz… Adı MOVERS…”
(Antiparantez; Mover, İngilizce ‘hareket ettiren’, eski dil ile ‘sâik’ anlamına da geliyor… ‘Movers’ı ‘hareket ettiriciler’ olarak tercüme edebiliriz. Tabii Yıldız Holding’de MOVERS, bu kelime anlamıyla ifade edilmiyor.)
(Yıldız Holding’de iş yapış) sisteminin kodu MOVERS… Money… Objectives… Value… Evaluate risks and opportunities… Rivals… Sustainability (kelimeleri bir araya getirilerek şifre gibi holdingin merkezine oturtulmuş.)
Öyle şaşırmayın! Model yabancı değil, has Türk ürünü. Pladis adlı holdingiyle bugün bir dünya şirketi olan Yıldız Holding’in iş modeli. (Bugün sistemleşen model kimsede yok!)
Hiçbir şey anlamadık demeyin… Azıcık sabredin, MOVERS’i açıklıyorum… (Hem de kendimizi test ederek, check-up’tan geçirerek…)
Modelin başı ‘M’… Money’yi yani parayı anlatıyorum… Bir iş, bir aksiyon sonucunda iyi kötü para, kazanıyorsunuz elbette… Ancak bu yetmiyor… Daha fazla şeylerin yapılması lâzım… Şirket iseniz parayı kazandığınızda iş ortaklarınıza, çalışanlarınıza, müşterilerinize, tüketicilerinize değer katabiliyor musunuz? Onları mutlu edebiliyor musunuz? Kazandığınız parayı sürdürülebilirlikte kullanabiliyor musunuz? Cevabınız ‘evet’ ise sistemin ‘M’ kısmını geçtiniz…
Tabii daha işin O’su, V’si, E’si, R’si ve S’si var…
Peki, şirketinizin büyümede kısa, orta ve uzun vadede hedefleri var mı? Bu hedefleri ölçümleyebileceğiniz kriterlere sahip misiniz? Ölçümlemeler sonucunda hedeflerinizi yenileyebiliyor musunuz? ‘Evet’ diyorsanız modelin ‘O’ yani ‘Objectives’ bölümünü de hallettiniz demektir.
Yaptığınız iş ve aksiyonla ne üretiyorsunuz, ona bakmanız gerek. Bu sizin stratejik düşünce şeklinizin bir parçası mı? Yine ürettiğinizin sürdürülebilirlik ölçüsü nedir? Sorulara müspet cevap bulabiliyorsanız bu, modelin ‘V’si yani ‘Value’yı (elde edilen değeri) da iyi kullanıyorsunuz anlamına geliyor.
Geldik iş modelinin en önemli maddesine… Yani ‘E’ye… ‘Evaluate risks and opportunities’…
Yurt içi veya küresel tüm riskleri ve fırsatları değerlendirebiliyorsanız, dünyayı iyi okuyabiliyorsanız… Elde ettiğiniz sonuçlar aksiyonlarınıza, hedeflerinize ve stratejilerinize müspet etkiler sağlıyorsa… (O halde) bu konuda öngörüleriniz sağlamsa, korkmayın burayı da kurtardınız…
Gelelim Yıldız Holding’in iş modelindeki “R” kısmına… “Rivals”a… Rakipleriniz neler yapıyor?.. Rekabette sürdürülebilir olmak için rakiplerinizden farklı aktiviteleriniz ne? Teknolojiye, dijitale ne kadar önem veriyorsunuz?
Haydi, cevap verin?.. Cevabınız müspetse (evet ise) diyecek (bir şey) yok, ancak menfî ise “Rivals”a yeniden yapılandırmanız gerekiyor.
Son maddemiz “Sustainability”… “S”… Sürdürülebilirlik… Elde ettiğiniz, kazançlar, başarılar sürdürülebilir mi? Kısa vadeli getiriler değil de uzun vadede geliştirebileceğiniz yapıları plânlayıp (projelendirip sağlam temeller üzerinde) oluşturabiliyor musunuz?
“Evet” dediğinizi duyar gibiyim. (Testi geçtiniz…)
O zaman dünya projeksiyonunda işinizi sıkı takibe devam, derim…
İşte bu! Var mı ötesi! Bilgisi, belgesi, aklı, fikri, düşüncesi, tecrübesi olan anlattığım modele (El kâsibu habibullah, tasarruf ve MOVERS) ekleme yapsın… Yapsın da bu dar zamanda önümüzü, ardımızı daha iyi görelim. Ekonomimize (milletimize, ailemize) nefes aldıralım…”
Kendim için baş tâcı yaptığım 3,5 yıl önceki bu yazımı özet de olsa burada noktalıyorum.
Peki, söz konusu MOVERS’a bakarak “Biz şimdi neyiz, neredeyiz, ne hâldeyiz, nereye gidiyoruz? Sektörel dönüşüm bilincimiz ne durumda, devamlılığımızın gücü ne?” diyerek kendi projeksiyonunu, check’ini, check-up’ını yapmayı düşünmeyen var mı?
bursatv.com.tr/yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.