TÜFE politika faizini geçerse…

Enflasyon, gelecek aylarda resmi faizin üzerine çıkarsa Merkez Bankası (TCMB) nasıl bir yol haritası izler, diye sorduğumuzda aklımıza onlarca politika aracı geliyor ama bu araçlar nasıl uygulama alanı bulur, işte orasını kestiremiyoruz.

Küresel enflasyon baskısı, emtia ve gıda fiyatlarındaki artışlar, kuraklık, enerji fiyatlarındaki belirsizlik, döviz kurundaki dalgalanmalar, dış ve iç siyasi gelişmeler Merkez Bankası’nın enflasyona karşı mücadelesindeki en bariz riskleri.

Mevcut risklere karşı kalkan vazifesi gören döviz fiyatlarını dengeleyecek “cari açıktaki keskin gerileme” ile Eylül ayından itibaren başlaması muhtemel enflasyonda aşağı yönlü baskı uygulayacak “baz etkisi” TCMB’nin en güçlü iki silahı görünümünde.

***

Riskler ile koruma kalkanlarını karşılaştırdığımızda enflasyonun seyri açısından olumsuzluğun daha fazla olduğunu öngörebiliyoruz. Zirâ Türkiye’nin portföy yatırımında diğer gelişen ülkelere göre avantajlarından en önemlisi olan “reel faiz getirisi” bugün itibariyle yıllık 0,05 puana inmiş durumda.

Söz konusu patikada Merkez Bankası’nın pandeminin giderek arttığı bir süreçte parasal gevşeme imkânı kalmış mıdır? Elbette hayır!.. Yükselen enflasyona karşı faiz artırabilir mi? Bugün için mümkün görünmüyor. Peki faiz indirebilir mi? Faiz indirmeyi bırak, düşünmek dahi tehlike arz ediyor.

Aylardır süren “enflasyon üzeri faiz” uygulaması Ağustos enflasyonu ile birlikte nereye evrilir, hakikaten merak edilecek püf noktası niteliğinde bir soru. TCMB yılsonu için enflasyonda düşüşe odaklandı ancak “yüzde 19 istasyonu”nda daha ne kadar bekleme süresi var, o şimdilik belirsiz.

***

Diğer taraftan “enflasyon üzerinde faiz” uygulamasına yönelik bazı eleştirileri ne kadar kulak arkası etsek de duymamazlıktan gelemiyoruz. Deniyor ki, “Bu politika modeli enflasyon risklerini daha fazla yükseltiyor. Faiz yükü enflasyon olarak geri dönüyor, ayrıca faiz lobisinin de işine yarıyor…”

Bir başka tenkit de, “Başta pandemi ve küresel riskler desteğinde enflasyonun düşmeyeceğine ve ‘enflasyon üzerinde faiz’ politikası devam ettiği sürece, hem enflasyonun hem faizlerin giderek artacağına dair tahminler gerçekleştiğinde TCMB işi nasıl göğüsleyecek?” sorusuyla şekilleniyor.

Yine yılsonu için öngörülen yüzde 14,1’lik enflasyonun, özellikle yüzde 45’lere dayanan üretici fiyatlarının baskın etkisiyle Ağustos ve Eylül enflasyonlarıyla ki bu yüzde 20 – 21’lerden bahsediliyor; nasıl, hangi oranda ve ne şekilde revize edileceği konusunda piyasanın henüz bilgisi bulunmuyor.

***

Merkez Bankası’ndan “faiz indirimi veya artırımı” konusunda net bir mesaj verilmezken sıkılaştırmalardan taviz verilmeyeceğine dair açıklamalara yönelik alternatif araçlarla “ilave sıkılaştırmalar” gelebileceğine dair bilgilendirmeleri de duymuş değiliz.

TCMB eski başkanlarından Erdem Başçı, Murat Çetinkaya, Murat Uysal, Naci Ağbal ve halen görevdeki Şahap Kavcıoğlu’nun görev sürelerinde “faiz indir, faiz artır” modellerinin fiyat istikrarında ne kadar başarı sağlandığına geniş şekilde bu kısa yazı içinde yer vermenin imkânı olmasa da durum belli.

TCMB’nin yılın son çeyreğinde baz etkisi senaryosuna göre pozisyon aldığı gözlense de ABD Merkez Bankası’nın (FED) yüzde 5,4 seviyelerine yükselen enflasyona karşı, varlık alım azaltımına ve parasal sıkılaştırmaya gidebileceği, böylece gelişen ülkeleri olumsuz etkileyebileceği daha ön plana çıkıyor.

***

Türkiye’de yurtiçi yerleşiklerin bankalardaki döviz mevduatı 6 Ağustos ile sona eren haftada 232,2 milyar dolar seviyesinde. Onca tedbire karşılık dolarizasyonda küçük çapta erimeler var ancak yükseliş devam ediyor. Dolarizasyonda ters para ikamesi sağlanamadığı sürece enflasyonda artış durmaz.

Halen varlığını sürdüren yüksek bir enflasyon gerçeği, diğer yanda beklentiye odaklanmış bir politika söz konusu. Faize göre mi hareket edilecek, yoksa cari veya beklenen enflasyona göre mi pozisyon alınacak? Mevcut süreçte fonksiyonerliğin bilhassa piyasa açısından netleştirilmesi gerekiyor.

Genelde doğru olan “Piyasalar beklentiyi alır gerçeği satar” derler ama enflasyonla ilgili yılsonu beklentisi hakikaten netameli. Kimse de bu beklentiyi hesap edip gerçeği satma konusunda iştahlı değil. Zirâ piyasa anketlerinin birçoğu gerçeğe ulaştırmada yatırımcıyı yanıltmaya daha meyyal.

Merkez Bankası’nın ülkeye fayda sağlayacak reel faiz getirisi şemsiyesi altında salgın, enflasyon ve dış talep ile FED’in mesajlarını gündemine alıp yeni politikalar üreteceğini tahmin ediyoruz. Yüksek enflasyon ve yüksek faizle yürünemeyeceği için “ya yardan ya da serden” vazgeçilmeli, demek istiyorum.

analizgazetesi.com.tr/yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi