İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Toplumsal Olaylara Bakış Açısı


 

Yaşadığımız globalleşen dünyada, çağa ayak uyduramamış üçüncü dünya ülkeleri ve gelişme çabası içerisinde birçok ülkede bir şekilde iktidarı elinde bulunduran güçlerin iktidarlarını sürdürmek ve tek söz sahibi olma hırsı. Bir yanda da devletlerin devletler üzerinde egemenlik kurma mücadelesi karşısında halkların direnişi her zaman kan dökülmesine sahne olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

Bunun dışında gündelik hayatta da etrafımızda birçok sıradan olay gerçekleşmektedir. Modern toplumlarda suç oranları, boşanmalar, işsizlik, cinsiyete yönelik ayrımcılık, aile içi şiddet, gelir dağılımındaki adaletsizlik, çalışma yaşamında sosyal denge bozukluğu vb. artmaktadır. Biz bu sıradanlık içerisinde bu olaylara o kadar çok alışmışızdır ki sebep sonuç ilişkilerini, nedenlerini hiç sorgulamayız. Belki ilk zamanlar bize biraz garip gelseler de daha sonraları alışmışlığın da verdiği bir duyguyla bunu geçiştiririz.

Genel olarak sergilenen bu davranış tarzı her ne kadar alışılmış bir davranış olarak yadırganmasa da bu davranış tarzı cahiliye toplumunun olaylara bakış açısı ile özdeşleşen bir tutumdur ki. Bazı insanlar başlarına gelen olayları, kendi mantık örgülerine göre, "iyi veya kötü" şeklinde belirli kategorilere ayırırlar. Bu sınıflandırmayı yaparken, kendi alışkanlıklarını ve toplumsal gelenekleri göz önünde bulundururlar. Olaylar karşısında gösterdikleri tepkiler de olayların şiddetine ve şekline göre değişiklikler gösterir, ama sonuç olarak yaşadıkları toplumun belirlediği kalıplar içindedir.

Sosyolojik olaylara bakacak olursak,  İnsanlar, diğer insanlarla ilişkide bulunurken sanki bir oyun düzenleyip, belirli kurallar ve kaideler koymaktadırlar. Bu kurallar ve kaideler zamanla onların yaşamlarının düzenleyicisi olmaktadır. Sosyoloji; bir bütün içerisinde insanların bütün ilişkilerini inceleyen, bu ilişkilerin nasıl yaratılıp korunduğunu ve değiştiğini analiz eden sosyal bilimlerden biridir. Toplumbilim (sosyoloji) her zaman bireyin içinde yaşadığı grubu ve grup davranışlarını inceler. Çünkü, insanoğlu yaşam boyu çeşitli gruplar içerisinde var olarak hayatını devam ettirir. Bu gruplardan bazıları aile gibi küçük, bazıları ise şehir gibi büyüktürler. Bu gruplar ve bireyler birbirlerini etkileyerek yaşamlarını sürdürür, çeşitli beklentiler ve sorumluluklar geliştirirler. İşte bütün bu gruplar, toplumsal kurallar ve güçler sosyolojinin ilgi alanıdırlar.

İnsan dünya görüşünü kendi deneyim ve tecrübeleri oluştururken, zaman içerisinde fikir birliği sağlama gayreti içerisine girer ve fikir birliği içerisinde olduğu gruba katılarak kendisini aktive eder.

Dünyanın her yerinde her gün toplumları topyekûn ilgilendiren yeni bir sosyal sorunla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu meydana gelen olaylar karşısında duyarsız ve bitaraf olmak insanların yaratılış fıtratına aykırı bir eylemdir. Taraf olurken de bir tarafın diğer taraf üzerinde fiziksel güç kullanması ise gayri demokratik ve ahlaki davranış şekli olduğunu da ifade etmek isterim.

Geçtiğimiz aylarda ülke gündemini uzun süre meşgul eden hala etkisinin devam ettiği Taksim gezi parkına ?AVM ve Topçu Kışlası? yapılmak istenmesi üzerine halkın yeşil alanının yapılaştırılmaya çalışıldığı bu projeye karşı direnişe geçtiğini günlerce medyadan takip ettik. Bana göre, halkın bu projeye karşı çıkışı haklı sebebe dayanırken direniş esnasında gösterilen tavır ve sergilediği eylem biçimi haklı bir direnişe gölge düşürmüştür. Elbette ki, Emniyet güçlerinin göstericilere karşı sert müdahalesi de tasvip edilecek bir müdahale şekli değildir. Ancak taraflar eylemleri ile amaçlarından sapma göstermiş, sonuçta tatsız olaylar yaşanmış, en acısı ise ülke genelinde bir kutuplaşmaya sebebiyet vermiştir.

İki yılı aşkın süredir komşu Suriye de muhalif güçler ile ülkenin halen resmi devlet başkanı Beşar Esad?a bağlı güçler arasında başlayan ve iç savaşa dönüşen mücadelede yüz binin üzerinde insan hayatını kaybetmiş, yüz binlerce insan yaralanmış, yüz binlerce Suriyeli başta Türkiye olmak üzere yurtlarını terk ederek komşu ülkelere sığınmışlardır.

Mısır?da 25 yıllık diktatör Hüsnü Mübarek?in devrilmesinin ardından bir yıl önce yapılan seçimlerle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi?nin 3 Temmuz 2013 de görevini suiistimal ettiği gerekçesi ile Ordunun yaptığı darbe ile görevinden uzaklaştırılması ile darbe karşıtı Mısır halkı başta Kahire olmak üzere birçok kentte direnişe geçmişti. Mısır askerinin Rabiatul Adeviyye ve Nahda meydanlarında direnişçileri dağıtmak üzere 14 Ağustosta başlattığı kanlı müdahalede yüzlerce kişi hayatını kaybederken binlerce kişinin yaralandığını içimiz yanarak takip ettik.

Tüm bunların yanı sıra, Filistin, Doğu Türkistan, Tunus, Sudan, Mynmar, Arakan, Mali, Çeçenistan, ve daha bir çok Türk ve İslam Ülkesinde insanlık adına yaşam adına direniş ve karşı zulüm devam etmekte.

Dünyanın dört bir yanında insanlığı yok etmeyi hedeflemiş bütün bu toplumsal olaylara bakış açımız ne olmalıdır? Önemli olan kimin haklı veya kimin haksız olduğumudur? Yoksa eylemler karşısında kullanılan orantısız güç ve nihayetinde kaybedilen insan hayatımıdır? Ne kadar haklı olursak olalım. Haklılığımız ve kazanımlar bir insan yaşamından daha mı değerlidir?

Olay: Gezi Parkı projesinde proje yanlış olabilir, direnmek hak aramak da halk haklı olabilir, devlet malına ve gücüne karşı saldırı haklı oluşa gölge düşürmüştür, devlet babalık görevini tam anlamda yapamamış müdahalesi orantısız ve sert olmuştur.

Sonuç: Olaylarda 6 kişinin hayatını kaybetmesi yüzlerce kişinin yaralanması insanlık adına üzücü olmuştur.

Olay: Suriye de ezilen halk daha fazla özgürlük ve adalet istemiş, bunun için devlete karşı silahlı direnişe geçmiştir.

Sonuç: Yüz binin üzerinde ölü, yüz binlerce yaralı, yüz binlerce sığınmacı ile Suriye halkı perişan olmuştur.

Olay: Mısır?da seçilmiş bir Cumhurbaşkanına karşı darbe yapılmış, Mursi Tutuklanmıştır. Mursi Taraftarları bir aydan fazla bir süredir darbe karşıtı direnişe geçmiştir.

Sonuç: Darbeci ordu direnişçilere karşı acımasızca katliam girişiminde bulunmuş yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve binlerce kişi yaralanmıştır.

Bu üç örnekte sebep sonuç ilişkisinde alenen görüleceği gibi sebepler ve fiiller ne olursa olsun sonuç insanlığın kaybına mal olmaktadır. Tarafların haklılığı ve ya haksızlığı bir yana. Toplumsal olaylarda bakışımızın sebepler ve eylemler değil insana odaklı olması gerektiğidir.

 

İbrahim Halil SİPAHİ

23.08.2013/adanapost.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi