İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Rüşvet ve yolsuzluk,


Rüşvet ve yolsuzlukların toplumda yaygınlaşmasının anan nedenlerinin başında, dünyada da birçok örnekte görüldüğü üzere, siyasal ve bürokratik yozlaşma sonunda ortaya çıkmaktadır.

Ülkemizde rüşvet ve yolsuzluğun ana nedenleri, siyasi, ekonomik ve hukuksal nedenler olarak ifade edilmekte.

Siyasal partilerin yapısı gerek milletvekillerinin, gerekse belediye başkanlarının kişisel çıkarlara alet edilmesine yatkın bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Siyaset, Türkiye'de, "kamuya hizmet etmenin" değil, "bireysel olarak yükselmenin ve zengin olmanın bir aracı" olarak görülüyor.

Politikacıların bu özelliği, önce bürokrasiye, sonra da tüm kamuoyuna, "örnek" olarak da kötü bir etki yapmakta, adeta eğitim yoluyla, sürekli bir ahlak yozlaşması, bir rüşvet ve yolsuzluk yaygınlaşması tüm ülkeyi pençesine alıyor.

Bu nedenle zaman içerisinde Ülkemizde siyasal sistem, özellikle de parti yapıları aracılığı ile "demokrasinin", bireysel çıkar, adam kayırma, kendi yandaşına çıkar sağlama gibi yolsuzlukların aracı gibi işlediği hakkında yaygın bir kanıoluşturmuştur.

Ülkemiz, batı modeli kalkınmayıkendisine hedef almıştır. Fakat sermaye birikimi, yetersiz olduğundan, bu eksiklik, Devletin müdahalesiyle ve devletin eliyle telafi edilmek istenmiştir. Bu çerçevede, Devlet, bir yandan doğrudan yatırım yaparken, öte yandan özellikle yabancı yatırımcılara karşı, yerli iş adamları desteklenmiştir.

Bu uygulama, bir yandan doğrudan ekonomik faaliyette bulunan Devletin memurlarında bu faaliyetlerin "ürünlerinden yararlanmak", ve öte yandan da, Devletin desteği ile zenginleştirilen bireylerin servetlerinden "pay almak" konularında önce arzuların, sonra da adeta "hak" haline gelen, "komisyon" adı altındaki rüşvet olaylarının ortaya çıkmasına yol açmıştır.

İşte etmenler, Türkiye'deki tüm devlet bankaları bugün rüşvetin ve yolsuzlukların baş nedenlerinden biri haline gelmiştir. Bu bankaların elindeki olanakların işadamları bürokratlar ve politikacılar tarafından yağmalanarak paylaşılması sırasında zaman zaman çeteleşmeler ve çatışmalar ortaya çıkmıştır.

Yasalar, yönetmelikler yani hukuksal kurallar, vatandaşın işlerini yürütmesinde yeterli olmaması. Ayrıca tüm sistem, Devletin vatandaşa "güvensizliği" üzerine kurulduğu için, engelleyici ve yasakçı bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla, "normal işlerin" yürütülmesinde bile hukuksal sistemden gelen zorluklar, rüşvetin yaygınlaşmasına yol açmıştır.

Yargının siyasal yapıdan bağımsız olmaması,bu nedenle, bir yandan siyasal etkilere açık olarak, rüşvet ve öteki yolsuzluklardan etkilenmekte, öte yandan, siyasal yapı üzerindeki denetim gücünü kullanamaz hale gelmiştir. Bu yüzden hukuksal yapımız, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadelede, etkin ve verimli bir düzene sahip değildir.

Bütün bu olumsuz etkenler giderek toplum içerisinde yayınlaşmaya başlamış, artık devletin her kurumunda neredeyse rüşvet vermeden iş yapılamaz hale gelinmiştir. Avukat olan bir yakınım bir zaman mahkemede dosya çıkartmak için dahi mübaşire rüşvet verdiğini söylemişti. Öyle ki artık rüşvet vermek ve almak bir prensip haline gelmiş miktarıkonusunda verirken mahcubiyet söz konusu haline gelmişti bundan dolayı rüşvetin bir tarifesi olmasını isteyenleri de duyar hale geldik, belgesini isteyen ve vereni de.

Yolsuzluk ve rüşvete karşı olduğunu söyleyerek bir bakanını harcayan Bir döneme damgasını vurmuş devletin en üst makamını işgal eden bir zat daha sonraları "Benim memurum işini bilir" biçiminde adeta rüşvet ve yolsuzluğu teşvik edercesine beyanatta bulunma cüretini sergilemiştir. Böylece, "toplumsal değerlerimiz"adeta rüşveti özendirir bir hale gelmiştir.

Bu günde neredeyse benzer birşekilde bir zamanlar, ?Hırsızlık babadan oğla geçer? diyen. ?Yolsuzluk ve rüşvetin üzerine kararlılıkla gittiklerini ülkedeki yolsuzlukların önüne geçtiklerini ?ifade eden. ?Yolsuzluğu yan kim olursa olsun mesahama göstermeyeceklerini? Söyleyen siyasi iktidar döneminde, hem de aralarında üç bakan, bir belediye başkanı ve bir devlet bankasının genel müdürü olmak üzere birçok bürokratın adının karıştığırüşvet ve yolsuzluk operasyonlarını dehşetle izliyor. Daha geride birçok rüşvet ve yolsuzluk olaylarının olduğu duyumunu alıyoruz.

Ve maalesef bugün yaşanan bu rüşvet ve yolsuzluk olayı, 11 yıldır ülkede din üzerinden siyaset yapan İmam hatip mezunu eşi başörtülü diye milletin oy verdiği Allah, iman, ayet ve hadis dillerinden düşürmeyen inançlı bir gençlik yetiştirme ülküsünde bulunan bir iktidar dönemimde yaşıyoruz.

Oysa; Rüşvet ve haksız kazanç, dinimizde haram kılınmış ve büyük günahlardan sayılmıştır. Bu kötülükleri işleyenlerin ahiret hayatlarının perişan olacağı, Yaptıklarının cezalarını er geç çekecekleri Yüce Allah CC tarafından bildirilmiştir. "O kullarının yaptıklarınıve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey saklı kalmaz.)"(Bakara-255) "And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarınıbiliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız." (Kaf-16) buyrularak, insanların tüm fiil ve davranışlarından Cenab-ı Allah'ın haberdar olduğu beyan edilmektedir. Peygamber Efendimiz (sas) de "Rüşveti alan da veren de Cehennemdedir" (Tirmizi, Ebu Davud, ibn-i Mace ve Ahmed Bin Hanbel) buyurmuştur.

Keşke bunlar hiç olmasaydı hiç yaşanmasaydı, Ne diyelim, artık söz bundan sonra yargının.

İbrahim Halil SİPAHİ

AraştırmacıYazar

21.12.2013/adanapost.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi