
M.Zeki Uyanık
Ömür Sermayemiz Tükenirken?
İnsanoğlu, dünyayı sevmeye ve dünya hayatına ve içindekilere aldanmaya meyilli bir fıtratta yaratılmıştır.
Yani beşer fıtrat olarak dünyaya yönelmeye müsait bir varlık olarak yaratılmıştır.
Bu hakikat Kuran-ı Kerim?de:?Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah indindedir.? Şeklinde ifade edilmiştir.
Fıtratlarında var olan bu meyilden dolayı bazı insanlar tarih boyunca dünyanın cazibesine kapılmış, ömür sermayelerini tüketmiş, ahiretlerini ise unutmuşlardır.
Oysa ki İslam, madde ile manayı, ruh ile bedeni, dünya ile ahireti mükemmel bir şekilde dengelemiş, bütün inananlardan da bu eşsiz dengenin korunmasını talep etmiştir.
Bu hususta Yüce Rabbimiz: ?Allah?ın sana verdiğinden (O?nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu gözet; ama dünyadan da nasibini unutma! Allah?ın sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara) iyilik yap?? buyurmuştur.
Yani ataların ifadesi ile: ?Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete yönelik çalış.?
Durum bu olmakla beraber günümüzde ne yazık ki bu denge, dünya tarafına hızlıca kaymaktadır. Yani toplum her geçen gün biraz daha dünyaya meyletmekte ebedi yurdu ise unutmaktadır.
?Dünyevileşmek? dediğimiz bu hastalık, maalesef İslam toplumlarında da hızla artış göstermektedir.
Sırf dünya için çalışan, tüketen, her zaman kendi çıkar ve menfaatlerini gözeten, durmadan dünyalığa yatırım yapan bir toplum, küresel ölçekte yaşanan birçok dram ve acıya çoğu zaman sessiz kalmaktadır.
Bir taraf, her türlü nimet içerisinde zevk ve sefa yaşamakta iken öbür taraf, ne bir lokma ekmek ne de bir yudum su bulabilmektedir.
Tamamen dünya hayatına yönelik böyle bir anlayış asla İslam?ın kabul edebileceği bir hayat tarzı değildir. Bilakis İslam inancında hiçbir amel ya da dünyalık kişiyi Allah?ı anmaktan ahirete hazırlanmaktan alıkoyamaz.
Nitekim bu hususta Kuran-ı Kerim?de: ?Birtakım insanlar vardır ki ne ticaret ne de alışveriş onları, Allah?ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin allak bullak olacağı bir günden (ahiretten) korkarlar.? Buyrulmaktadır.
Yüce Dinimiz İslam bizden, itidal ölçülerine uyarak üretmeyi, ihtiyaç duyulan kadar tüketmeyi, bundan arta kalanı imkanlar dahilinde öksüzü, yetimi, muhtacı, yolda kalmışı? Unutmadan var olanı gerektiğinde onlarla paylaşarak ahiret yurduna iyi bir hazırlık yapmayı istemektedir.
Unutmayalım ki bu dünyadan ahirete götürebileceklerimiz sadece amellerimizden ibarettir. Ne kadar malımız ve mülkümüz olursa olsun sonuçta hepimiz bir kefene sarılacağız ve dünya malı da dünyada kalacak.
Dolaysıyla ömür sermayemizi boş ve faydasız işlerle geçirmemeliyiz. Dünya sermayesini tüketmemek için binbir çaba ve uğraş içine giriyoruz da ömür sermayesi için bu hassasiyet gerekmez mi? Sanırım bu halimizi ya da meramımızı şu kıssa ifade etmektedir: ?Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri yoldan geçerken bir buz satıcısına rastlar. Satıcı: ?Sermayesi erimekte olan insana yardım edin!? diye bağırmaktadır. Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri bu sözü duyunca düşüp bayılır. Etrafına toplananlar onu ayıltırlar. Neden bayıldığını sorarlar.
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri şu cevabı verir. Satıcı buzunun erimesine üzülüyor da acaba benim ömür sermayem erirken ben ne yapmaktayım?
Bu anlamda ahireti ihmal ederek dünyevileşme geçici yurdu ebedi yurda yani dünyayı ahirete tercih etmektir.
Bu da imtihan için dünyaya gelen insanın ihtirasına ve şeytanına yenilerek belki de cenneti kaybetmesi olacaktır.
Dünyayı ve ahireti dengeleyebilen müminlere selam olsun?
M. Zeki Uyanık, adanapost
10.01.13, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.