M.Zeki Uyanık
Öğretmen ve İmam?
Toplumların maddi ve manevi alanda yükselmelerini sağlayan en önemli etkenlerden birisi de eğitimdir.
Yüce dinimiz İslam, ilme ve ilim adamına büyük bir önem vermiş, toplumun en değerli varlıkları olarak da ilim ve eğitim adamlarını kabul etmiştir.
İnancımıza göre ilim adamına sahip olan toplumlar, büyük bir hayrı elde etmekte, sahip olamayanlar ise büyük bir nimetten mahrum kalmaktadırlar.
Nitekim Sevgili Peygamberimiz bu durumu şöyle ifade etmektedir: "Allah bir topluluğa hayır dilediğinde onların âlimlerini çoğaltır cahillerini azaltır. Şer dilediği toplumun ise cahillerini çoğaltır âlimlerini azaltır."
Bu anlamda ilmi yayan ve insanları yetiştirenler şüphesiz hocalar ve öğretmenlerdir.
Esasında bunları isimlere göre ayırmakta doğru değildir. Zira her ikisinin de yaptığı iş insanı eğitmektir.
Bu iki eğitim gönüllüsü her gün insanın bilgi dağarcına yeni bir şeyler eklemektirler.
Geçmişe dönüp baktığımızda insanı eğiten kişilere Osmanlıda imam-hoca Cumhuriyet döneminde ise öğretmen denmiş.
Ancak Cumhuriyetin ilk yıllarına baktığımızda bu iki eğitici hep rakip görülmüş. Öyle ki eski Türk filmlerinde İmam'la öğretmen çatışması çokça işlenmiştir. Öğretmen aydın, imam ya da hoca hep gerici yobaz olarak lanse edilmiştir.
Aynı şekilde yakın dönem edebiyatımıza bir göz attığımızda aynı hadiseyi müşahede etmekteyiz. Mesela, Reşat Nuri Güntekin'in 'Yeşil Gece'sinde, ya da Halide Edip'in 'Vurun Kahpeye'sinde veya Adalet Ağaoğlu'nun "Ölmeye Yatmak? isimli eserlerinde olduğu gibi, öğretmenle din adamı arasında hep bir kavga ve çekişme vardır.
Oysa gerek sinemada gerekse edebiyatta işlenen bu tema ve çekişme yanlış ve haksız bir vakadır.
Çünkü rakip olarak lanse edilen ya da gösterilen hoca ile öğretmenin işi insan yetiştirmektir. Birisi cami de hatta hayatın her alanında gencine yaşlısına, kadına erkeğe rehber olmakta, bir diğer eğitimci öğretmen ise ağaç yaşken eğilir misali genç nesillerimizi eğitip hayata hazırlamaktadır.
Dolayısıyla bu iki eğitimciyi birbirine düşman görmek ya da rakip göstermek yanlıştır.
Bu güzel iki insanı, rakip ve birbirinin muhalifi görmek yerine toplum olarak bu iki eğitimciyi kucaklamalı ve onları toplum içerisinde hak ettikleri konumlara konumlandırmak gerekir diye düşünüyorum.
Bu iki kesimin ideolojileri ve düşünceleri farklı bile olsa ana hedefleri insanı eğitmektir. Görünürde her ne kadar öğretmen eğitimde ana hedefe dünyayı, imam- hoca ana hedefe ahireti de alsa esasında her ikisi de hem dünyaya hem de ahirete yönelik bir bilgi aktarması yapmaktadırlar.
Durum bu olduğuna göre Şerif Mardin?in yakın zamanda yaptığı ?imam fendi öğretmeni yendi? açıklaması yanlış ve anlamsızdır. Bir o kadar da tehlikelidir.
Çünkü insanımızı eğiten bu eğimcileri kamplara bölmek, toplumumuzu da böler ve çıkmaz sokaklara sokar.
Milletimizin ise böyle bir ayırıma hiç lüksü ve tahammülü yoktur.
Bu anlamda bizi eğiten, karanlıktan aydınlığa kavuşturan, cahillikten bilgiye eriştiren bütün öğretmen ve hocalarımıza şükranlarımızı sunuyor, hakkın rahmetine kavuşanlara da Allah?tan rahmet diliyoruz.
Selam ve dua ile?
M. Zeki Uyanık, 28.11.11, adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.