İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Niteliksiz siyaset ve Yolsuzluk,

 

Yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve adam kayırma, kollama gibi kamu odaklı usulsüzlükler toplumumuzu derinde zedeleyen, toplum huzurunu bozan ve güveni sarsan olaylardır.

Rüşvet ve yolsuzlukların toplumsal yaygınlığı hiç kuşkusuz, dünyada da birçok örnekte görüldüğü üzere, siyasal ve bürokratik yozlaşma sonunda ortaya çıkmaktadır.

Kişileri rüşvet ve yolsuzluğa iten unsurlar Uzmanlar tarafından "Tarihsel nedenler, Kültürel nedenler, Siyasal nedenler, Ekonomik nedenler, "Hukuksal nedenler, Bürokratik nedenler ve Toplumsal nedenler, olarak yedi grup altında sıralanıyor.

Ekonomide bozulma, kültürel yozlaşma ve toplumsal değerlerdeki yozlaşma ahlaki çöküşü meydana getirmiştir. Toplumsal değerleri alaşağı eden ahlaki çöküş beraberinde vicdan, merhamet en önemlisi de Allah korkusunu ortadan kaldırmıştır.

Osmanlı döneminde "kamu denetimi" olmayan ve tüm "mülk" olarak Padişahın özel malı sayılan her türlü devlet işi, "özel servetin arttırılmasının meşru bir aracı" olarak görülmekteydi. Daha o dönemlerde başlayan kültürel yozlaşma neticesinde literatürümüze "Bal tutan parmağını yalar", "Devletin malı deniz, onu yemeyen domuz" gibi "özdeyişler" girmiş ve süre gele kullanılmaktadır. Bu ahlak ve vicdan dışı özdeyişlerden nasıl kurtulabiliriz gayreti güdülmesi gerektiği noktada Turgut Özal ile birlikte "benim memurum işini bilir" özdeyişi literatürümüze dâhil oldu.

Kültürümüzdeki değişiklik ve kavram karışıklıkları Bireyler için, kendi yararlarını da kapsayan "kamu yararının" ve kendi çıkarlarını da kapsayan "kamu çıkarının" korunmasına yaradığını idrakten alı koymaya başlamıştır.

1980 sonrası Özellikle kalitesiz ve niteliksiz siyaset iktidarlarını sürdürebilmeleri için, çevrelerine bireysel çıkarları ön planda tutan kişileri toplamaları, bu yozlaşmayı daha da arttırmıştır. Zaman içerisinde Türkiye'de siyaset, "kamuya hizmet etmenin" değil, "bireysel olarak yükselmenin ve zengin olmanın bir aracı" olarak görülmeye başlamıştır.

1983 sonrası başlayan şatafatlı seçim kampanyaları seçmenin hoşnut edilmesi vs. nedenler abartılı seçim kampanyaları ile birlikte maddi külfeti de beraberinde getiriyor.

Bununla birlikte hükümet anlayış ve işlerliklerine bakıldığında, Yaşam biçimlerinin adeta saltanata dönüştüğü, Hükümette ve Kabinelerindeki Bakanlar ve milletvekilleri, Cumhuriyet adına, millet adına Demokrasi adına çalışmaları gerekirken, asli görevlerini unutup, çıkar temelinde kirli işler yapma dönemi başlıyor.

İşte bundan sonra ?ektiğini biçme? dönemi ile birlikte ? kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyenler? devreye girmeye başlıyor.

Parlamentonun saygınlığını ve toplumun güvenini sarsan bu kişilerin, üstelik birde pişkinlik göstermeleri geçmişten ders çıkarılmadığını ve geleceğe ise kötü bir örnek teşkil edeceğinin bir göstergesi olmuştur.

1946? da, Gümrük Tekel Bakanı, Suat Hayri ÜRGÜPLÜ, yolsuzluktan yüce Divanda yargılanmasının ardından uzun yıllar sonra Türkiye, 1981?de, Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İŞGÜZAR ile Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay MATARACI YOLSUZLUKTAN YÜCE Divanda yargılanması ve hüküm giymesine tanıklık etti. Ve bu yolsuzluk adeta Türkiye?de yolsuzlukların yeniden hortlamasının bir başlangıcı oldu.

Cumhuriyet tarihinin en büyük ve yoğun yolsuzluklarının yaşandığı 1980- 1995 yıllar arası yaşanan yolsuzluk ve rüşvet?in yanına bir de hayali ihracat vurgununun eklenmesi tarihe kara bir dönem olarak geçmiştir..

1985?de, Devlet Bakanı İsmail ÖZDAĞLAR, rüşvet ve yolsuzluktan yüce Divanda yargılanıp hüküm giymesinin dışında Dönemin başbakanlarından Turgut Özal başta olmak üzere bakan, belediye başkanı ve bürokrat hakkında davalar açılmış birçoğu hasıraltı edilmişti.

Dönemin Başbakanı Tansu ÇİLLER, bizzat kendi ağzından 133 yolsuzluk dosyası bulunduğunu itiraf etmiş ve ?Yüksek Denetleme Kurulunun?, ?Devlet Denetleme Kurulunun? ve ?Başbakanlık Teftiş Kurulunun? raporları ile kanıtlandığını söylemiştir. ANAP dönemini kapsayan bu dosyaların içeriğine bakıldığında, pisliğe bulaşmamış ?Kamu Bankası?, ve ? Kamu Kuruluşu? kalmamıştır. 1980- 1995 dönemi arasındaki toplam dosya sayısı ise 963 olarak bilinmektedir.

1990-1995 yılları arasında kurulan hükümetler bu dönemdeki yolsuzlukları aklama hükümetleri olarak anılmaktadır

Bir türlü önü alınamayan, kangren olmuş bir döneme damgasını vuran ? Hayali İhracat? çeşitli rüşvet, hortumlama ve yolsuzluklarla devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele parolası ile iktidara gelen AKP iktidarı bir dönem yaptığı icraatlar ile milletimizin bu konuda ümidi olmuştu ki;

Türkiye yolsuzluk ve rüşvet ile ilgi tarihinde en ilginç olaya Dört Bakanın yakınlarıyla birlikte, Kamu Hizmetlerini rüşvetle alenen yaptıklarının kanıtlanmasıyla ortaya çıkan yolsuzluk olayına 17 Aralık 2013 de yapılan operasyondan sonra şahit oldu.

Türkiye tarihinde ilk defa yapılan yolsuzluk operasyonuna, operasyonun bir darbe ve komplo olduğunu ileri sürerek başbakanının yolsuzluğa adı karışan bakanlarına sahip çıkmasına tanıklık etti. Bu da yetmez gibi İktidar karşı hamle yaparak yolsuzluk Operasyonu yapan emniyet güçleri, savcılık ve yargıda kendi operasyonunu gerçekleştirmiştir.

Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede öncelikle mikrobun nereden yayıldığı önemlidir. Osmanlıdan bu yana Türk devletini kemiren yolsuzluk, rüşvet ve Özal?ın hediyesi hayali ihracat mikrobunun merkezi kültürel yozlaşma ve ahlaki çöküştür.

Bu adaletsiz ve ekonomik güce dayanan seçim sisteminin mutlaka değişmesi, çıkar çevrelerinin desteğine ihtiyaç duymayan temiz siyasetin ve temiz siyasetçilerin önünün açılması ve bunları destekleyen vatandaşlarının oylarının meclise yansımasını sağlamak şarttır.

   

İbrahim Halil SİPAHİ

Araştırmacı Yazar

09.04.2014/adanapost.com

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi