Mehmet Yürekli

Mehmet Yürekli

Kayıp bir kuşağın vehim çemberi

Batı kaynaklı Bilim ve Teknik karşısındaki tavrımız, seçici ve eleştirici olmalıdır. Ne taklit etmeliyiz, ne de toptan reddetmeliyiz.

Batının bu Pozitivist ve Materyalist düşüncesini insanlığın ruh, inanç ve ahlak dünyasında yaptığı tahribatı gözler önüne sermek, buna dayanan batı emperyalizminin hiçbir konuda güvenilmezliği ve çifte standartlı tavrını İslam dünyası, toplumlarını ve insanlığı uyarmak milli ve dini bir görevdir.

Bu büyük tehlikeyi Âkif:

'Tükürün ehl-i Salîbin o hayâsız yüzüne!

Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne!

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün;

Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!'

Batıya teslim olan, kayıtsız şartsız her değeri Batı'da görenlere karşı

Necip Fazıl ise;

'Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak!

Haykırsam, kollarımı makas gibi açacak.'

Diye feryat ediyorlardı. Batı'nın maskesini yırtan bu iki öncü şahsiyet, topluma Batı'nın gerçek yüzünü göstermiştir. Âkif;

'Medeniyet' size çoktan beridir diş biliyor;

Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.'

Günümüzün siyasetçi, ekonomist ve aydınlarına Âkif bu günümüzü ve geleceğimizi çok güzel özetliyor.

Batı kaynaklı Bilim ve Tekniklerin, araştırılmalarına karşı seçici ve eleştirici olmalıyız. Çünkü Batı, teknik ve araştırmalarını kendi ihtiyaçlarına göre geliştirir. Örnek olarak gündemde olması sebebiyle Batı'nın Tıbbını ele alalım, Batı ülkelerinin, yoğun bir şekilde kendi medeniyetlerinin sonucu olan hastalıklar konusunda yatırım yaptıkları ortadadır bunlar, kalp-damar hastalıkları, hayat tarzı ve ritminden kaynaklanan psikolojik bozukluklar, alkolizmden doğan hastalıklar (Avrupa, ABD, bir çok ülkede) alkolizm hastalığına giden ilaç ve doktor masrafları % 30- 40'lara ulaştı.

Günümüzde emperyalist sistem, devletleri ve toplulukları sunî hastalıklar üreten ilaç firmaları basın-yayın ve siyasi baskıları kullanarak yüz milyarlarca dolar haksız kazanç elde etmektedirler. (Domuz gribi, Kuş gribi, AİDS '')

Seçici dediğimiz bu tutum, batı tarafından ortaya atılan bu tür zımbırtıları, ihtiyaçları gidermek için değil, aksine yapay ve zararlı ihtiyaçlar üretmek için piyasaya sürmektedir.

Bu konuda bazı örnekler verelim: Afrika ve tarım halkı olan ülkelerin tarım üretimi için traktör ithalatının iki hatta üç katı özel araba ithal etmesi. Tarımda gübre, kimyasallar vs. 1960'tan sonra bu ülkelere ileri teknoloji diye tarım sahalarını ve insanlarını zehirlediler. Şimdi bizim 1960'lardaki geleneksel botanik tarıma döndüler. Bunların Firavunvari ilericilik tekniği, bilimi insanlığa yüz milyarlarca dolara ve yarım asra mâl oldu. Botanik tarıma dönmek için de, bir o kadar masraf ve zaman gerekmektedir.

Tarıma yapılan yatırımın %500 ve daha fazlası kozmetik ve parfüm için harcandı. Aynı ülkeler gübre ithalatının %400 'den daha fazlasını içki ithalatında kullandılar.

Gençliği aptallaştırmak ve beyinsizleştirmek için birebir oyun makineleri, paralı savaş oyunları ve elektronik birçok oyuncaklar ise işin çabası.

Batı'dan ithal edilen bilim ve teknikler karşısında tutum sadece seçici değil, aynı zamanda eleştiricide olmalıdır. Çünkü, hiçbir teknoloji transferi masum değildir. Bilgelikten yani gayeleri üzerine düşünmeden koparılmış bir bilim, kendisiyle birlikte özel bir ideoloji de getirir. Bu ise pozitivist bilimciliktir, yani ölçülemeyen, bir kavrama indirgenemeyen, hiçbir gerçekliği olmayan bir dünya görüşüdür.

Bu da, güzellik, ilahî aşk ve hayatın anlamının dışlanması demektir. Nitekim Avrupa, ABD ve zengin ülkelerde, en fazla intihar olaylarına rastlanmaktadır. Onlar, vasıtaların yokluğundan değil, gayelerinin (ilâhî aşk) olmayışından ölüyorlar.

Teknikler de aynı şekilde, bütün bir hayat tarzı ve felsefe aktarırlar, büyümek için büyüme ve güçlenmek için güçlenmedir. Bu anlayış, Batı ekonomisinin ve sözde ekonomi 'bilimi' nin gizli prensibidir. Yani bu anlayış çalışmaya ve üretmeye indirgenmiş, yalnızca ferdi çıkarlar için harekete geçen, kısaca İslam idealinin tam tersi bir insan tasavvur etmektedir.

Müslümanlar ancak, büyüme, kültür ve iletişim sorunları başta olmak üzere İslâmî prensiplerden hareketle, bir başka gelişme modeli teklif etmeye ve geliştirmeye muktedir olacaktır. İnsanlığın kurtuluşu bu ilâhî prensiplerdedir.

Sanki İslam, kapitalizm ve sosyalizm aralarından birini seçip diğerini atacağımız üç metafizik sistemi gibi, tarihin dışında ele alınamaz.

Çünkü İslam, insanı iki dünya saadetine (ilâhî aşk, sevgi, güzellik, hayatın anlamı) kavuşturur. Kapitalizm ve sosyalizm ise insanlığı dünyada salaklığa, kötürüm akla, 'insan insanın kurdudur.' (Hobes) felsefesine götürür.

Evet, ortalıkta nice yalın ve temel Kur'anî gerçekler dolaşmakta! Ne var ki bir Allah kulunun uyandığı yok! Bu insanlığın problemidir; vehimlerin çemberinde hayatın yasasını kavrama açlığı çeken kayıp bir kuşağın problemi'..

Mehmet yürekli

Adana, 03.04.09

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Yürekli Arşivi