Mehmet Yürekli
Karun ile Firavun kol kola, Emperyalistler verdi mola!
Yaşadığımız şu âlemde her insan farklı bir fizyonomiye ve farklı bir ruh dünyasına sahiptir. ‘Her insan tek başına müstakil bir âlemdir.’desek herhalde mübalağa yapmamış oluruz’
Bu insanlar, inanç noktasından ‘ehl-i iman ve ehl- küfür’, mücadele noktasından ‘Allah’ın hizmetinde veya şeytanın hizmetinde’ şeklinde gruplara ayrılır. Bu gruplar da yine kendi aralarında pek çok alt gruplara ayrılır’
Ehl-i iman önderlerine ‘nebiler, sıddıklar, şehitler, salihler’ şeklinde işaret edilir’
Ehl-i küfür saflarında yer alanlar ise; Ümmi, Ekâbir, Firavun, İnsi Şeytan, Fasık, Zalim tipleri dikkat çekmekle iktifa edelim’
Ümmi: Okuma-yazma bilmeyen anlamındadır. ‘Onlardan bir kısmı ümmidir, Kitabı bilmezler,’’ (Bakara, 78)
Ümmi insanların ömürleri, genelde boş hayaller, basit idealler, fantezi kuruntularla gelir geçer. Bunlar, hakikatte ulaşamamış, sadece zanna tabi olan kimselerdir. Ümmi insanlar, genelde avamdırlar. Tarih boyunca, insanların büyük bir ekseriyeti bu grupta yer almışlardır. Bunlar yıldızlı sözlere, parlak vaadlere, cazip propagandalara çabuk inanırlar, kolay kanarlar, hemen kapılırlar. Müsbet veya menfi önder insanlar, bu grupta yer alan insanları peşlerine takarlar ve istedikleri yere sürüklerler’
Vahiy nuruyla bütün hakikatlerin ‘ufuk-u â’lasına’ yükselen Hz. Peygamberin ‘ümmi’ oluşunun, burada ele alınan ümmilikle uzaktan yakından alakası olmadığı açıktır. O, ilmini Allah’tan almış, diğer insanlara ‘muallim’ olmuştur’
Ekâbir: servet ve makam sahibi olup da, bu imkânları menfi kullananlara verilen genel bir isimdir. Her toplumda böyle tipler eksik olmamıştır. Ayetin bildirdiği gibi, her beldede bu günahkar ekabir güruhu iş başındadır; hileler, tuzaklar peşindedir. (En’am, 123; İsra, 16)
Bunlar, servet ve makamlarından gelen bir kibir ve gurur içindedir. Öyle ki, bu kibir ve gurur, onların hak ve hakikati kabullerine de engel olur. Mesela, Hz. Nuh’a bu tip kimseler şöyle derler:
‘Biz seni ancak bizim gibi bir beşer olarak görüyoruz. Sana uyanları da, daha ilk bakışta en düşük seviyelilerimiz olarak görmekteyiz’’ (Hud, 27)
‘En düşük insanlar sana uymuşken, hiç sana inanırmıyız’ (Şuara, 111)
Bu tip insanlar, geniş imkanların içinde yüzerler de, muhtaçlara vermezler. Yüce ideallerden mahrum olarak gündelik zevklerin peşinde boğulur giderler’
Halbuki,
‘Kavmin efendisi onlara hizmet edendir.’ (Aclûnî, I, 462)
‘Allah katında en şerefliniz, en müttaki olandır.’ (Hucurat, 13)
Servet ve makam, halka üstten bakmak, onları küçük görmek için değil, bilakis onlara hizmet etmek için verilmiştir. Gerçekten büyük olanlar, büyüklenmezler. Manen küçük olanlar ise, büyüklenmek isterler’ (Ş.Eren, s.22)
Ekâbir güruhunun siyasi zulüm ve baskının prototipi Firavun olduğu gibi, malî istibdat ve ihtikârın temsilcisi de Karun’dur’
Hemen her devirde ve her toplumda Karun tipine rastlamak mümkündür’
Firavun: nefse tam mağlubiyetin ve insanlara zulmetmenin en belirgin bir tipi Firavun’dur. Kur’an’ da bildirildiği gibi, Firavun halkını istihfaf etmiş, onları kendisine kul-köle yapmıştır. ‘Ben en yüce Rabbinizim’ demiş, ‘size ancak kendi görüşümü söylüyor ve sizi ancak doğru yola sevk ediyorum.’şeklinde yaldızlı cümlelerle onları kandırmaya çalışmıştır. (Zuhuf, 54, Naziat, 24, Mü’min, 29)
‘Ben Rabbinizim’ diyen bir insana halk niçin itaat etmişti’ ‘Çünkü onlar fasık bir kavim idi.’ (Zuhuf, 54)
Seyyid Kutub, şöyle açıklar:
‘Kendilerini ilah yerine koyan zalim kişilerin halkı hafife almasında şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü onlar her şeyden önce halkı her türlü bilgi vasıtalarından alıkoyarlar, cahil bırakırlar. Gerçekleri onlardan gizlerler, unuttururlar. İstedikleri gibi onların idrakleriyle oynarlar. Böylece halk, bu sun’i tesirlere alışkanlık kazanır. Bunun neticesinde onları hafife almak kolay olur. Rahatlıkla onları sağa sola yönlendirirler’ Fakat inançlı insanlara böyle yapamazlar. Onları kolayca aldatamazlar, hafife alamazlarç. Onlarla, rüzgarın önündeki tüy misali oynayamazlar’’ (Kutub, V, 3194)
‘Eğilenler oldukça, dik duranlar olacaktır.’ (Şimşek, s.10)
İnsi Şeytan: Allah’a isyankâr olup devamlı desise ve vesveselerle insanları yoldan çıkarmaya çalışır. Çirkin şeyleri onlara süslü gösterir. Onların iyiliğini istiyormuş gibi yapıp, felakete sürüklemek ister. Bu yönüyle o, Allah’ın rızasına giden yolda, insana en büyük engeldir.
Bazı insanlar, iç dünyaları itibarıyla bütünüyle şeytan görevi görürler. Bunlar maddi ceset giymiş birer şeytan hükmündedirler. İlhamlarını cinî şeytanlardan alırlar. Bütün işleri, insanlık aleminde kargaşa çıkarmak, özellikle Müslümanlarla uğraşmaktır.
Fasık: Fısk, taatten, hak yoldan çıkmaktır. Fasık ise, ‘günahkar mü’min’ anlamında kullanılır. Beydavi, fıskın üç mertebesi olduğunu söyler.
1- Hoşlanmayarak büyük günah işleyenler.
2- Rahatsızlık duymadan büyük günah işleyenler.
3- Zevk alarak, tasvip ederek büyük günah dalanlar.
Kamil mü’min şeffaf bir aynaya, inatçı kafir ise siyah bir aynaya benzetilirse, günahkar mü’min, kirli bir aynaya benzetile bilir’
‘İnsanların çoğu fasıktırlar.’ (Maide, 49)
Ayetinin ışığında baktığımızda, günümüz Müslümanları içinde, bu tip insan sayısının hayli kabarık olduğunu söyleye biliriz. Müslüman’ın her hali Kur’an ve Sünnet’e göre tanzim edilmiş olması gerekirken, bu her zaman mümkün olmamaktadır’
Zalim: Zulüm, adaletin karşıtı bir kavram olup, bir şeyi gayesinden farklı kullanmaya denir. Kur’an’da üç şekilde karşımıza çıkar:
1- Şirk
2- Başkasının hakkına tecavüz
3- Kendi hakkına tecavüz.
‘Şirk, en büyük bir zulümdür.’ayetinin bildirdiği gibi, şirk Allah’ın hukukuna riayet etmemektir. (Lokman, 13)
Haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak gibi günahlar, kul hakkına tecavüzdür.
Allah’ın verdiği aza ve duyguları, yaratılış gayeleri dışında kullanmak ise, nefse zulümdür.
Mesela, aklı gerçeklere yöneltmemek, mideye haram lokma koymak, göz ile müstehcen manzaralara bakmak, kişinin kendi kendine zulmetmesidir.
‘İşte bunlar Allah’ın hudutları. Kim Allah’ın hudutlarını tecavüz ederse, kendi nefsine zulmetmiş olur.’(Talak, 1)
Bazı insanlar, zulmün bu üç türünü de kendinde toplar’
‘Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir.’ayetinde bu inceliği görebiliriz’(Bakara, 254)
Yani, her kafir aynı zamanda zalimdir. Fakat, her zalim illa kafir olması gerekmez’
Bu noktadan baktığımızda, müslümanlar içinde de zalimler çıkabileceği anlaşılmaktadır. Realitede durum bundan başka değildir. Yezid, Velid, Haccac-ı Zalim ve bugünkü diktatörler vb. ‘müslümanların arasından çıkmıştır’(Ş.Eren, s.27)
‘Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.’ Akif
Zulme boyun egenler olduğu müddetçe, zalim insanlar da olmaya devam edeceklerdir..
Zalim insanlar, fasıklar topluluğu içinde filizlenir..
Salih topluluklarda ise, zalimlere hayat hakkı yoktur..
İnsanın kalbine, gözüne, kulağına, aklına, midesine, aile hayatına, toplum hayatına bakan pek çok günahlar vardır.
Bu günahlardan uzak kalan insanlar ‘temiz toplum’ olurlar.
Günahlarla iç içe yaşayanlar ise, ‘günahkâr bir toplum’ meydana getirirler.
Bu manevi çöküş ve yıkılıştan muzdarip mütefekkir İkbal, şöyle feryâd eder:
‘Yazıklar olsun! Artık aşkın vecd ve heyacanı kalmadı’ Artık müslümanların damarlarındaki kan dahî kurudu. Namazlara bakın; saflar eğri, secdeler ruhsuz, kalbde huzur yok! İçten geçen o ilahi cezbe kaybolmuş!..’
‘Ey aşk! Ey gönlümüzün derunî manası! Ey ektiğimiz tohum! Ey biçtiğimiz mahsul! Şu hale bak; tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler.. Bizim çamurumuzdan şimdi bambaşka ve bize yabancı bir insan meydana geldi!..’
Evet. İdeal toplum, İnançlı toplumdur. Hakk’a kul olmayı en büyük hürriyet kabul eden bir toplumdur. Zira, Allah’a kul olan, başkalarına kul olmaz. O’na kul olmayanlar ise, halka kul olurlar; insanlara, putlara, tağutlara ibadet ederler’
‘Ey dünya! Bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edeni hizmetinde kullan.’ (Kudâî, İbn-i Mes’ud (17) rivayet etmiştir.) Kutsi Hadiste buyrulduğu gibi..
Evet. İnanıyoruz ki, ‘Bir şey umumen elde edilmezse, bütün bütün de terk edilmez.’esasıyla yola çıkıp, ulaşabildiğimiz miktarı kazanç kabul edeceğiz.
Zira hedef bir ufuktur, ya varılır ya varılmaz.
Fakat hiç olmazsa, o yolun yolcusu olmak gerekir’
Emperyalist güçler teknoloji büyüsüyle İslam âlemini büyülemiş, korkutmuştur.
Emperyalistler İslam âlemini sömürmekte ve ezmektedir’ İslam milletlerinin milyarları emperyalistlerin kasasına akmaktadır’ Emperyalistler modern silahlarla, atom ve nötron bombasıyla müslümanları tehdit etmektedir’
Emperyalistlerden kurtulmanın tek yolu: Çağımızın Müslümanları birleşir, inanarak ve İslam’dan kaynaklanan bir cesaretle karşı durmak, kıyam etmektir.
Bu imanlı yeni nesil, Doğu ve Batı emperyalizmin oyunlarını anlamış, tuzaklarını sezmiş ve müstekbirlere başkaldırmışlardır’
Böylece İslam milletlerinden sömürdükleri, çaldıkları servetleri geri vereceklerdir’
Bu teminatı bize Âlemlerin Rabbi vermektedir: ‘Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanmışlarsanız en üstün olan sizlersiniz.’ (Al-i İmran, 139)
Yeter ki, bu cesareti gösterebilelim, cesur olalım’ Bu imanlı yeni nesil, gösterecekleri imanî cesaret karşısında bütün emperyalist kâfirler dize gelecektir’
Mehmet Yürekli, 01.05.11, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.