M.Zeki Uyanık
İslam Mezheplerinin Doğuşu ve Mezhep Savaşları...
Mezheplerin ortaya çıkışı, dini sebeplere dayanmaktadır. Hz. Peygamber döneminde dini konularda bir ihtilaf söz konusu değildi. Çünkü bir problem olduğunda Hz. Peygamber'e sorularak çözümleniyordu.
Dolayısıyla Peygamberimiz zamanında herhangi bir mezhep olması düşünülemezdi.
Hz. Peygamberden sonra, sahabe ve tabiun döneminden itibaren görüş ayrılığı başlamış asr-ı Saadetten uzaklaştıkça da bu ihtilaflar çoğalmıştır. Bu görüş ayrılıklarının bir takım nedenleri vardı.
Bu nedenlerin başında gelen Peygamberimiz 'in vefatından sonra ayet ve hadislerde açık olarak izah edilmeyen meselelerden kesin ve herkesin itirazsız olarak kabul edebileceği bir hüküm verebilecek bir otoritenin olmamasıydı.
Bunun yanında şu nedenleri de sayabiliriz. Peygamberimizin vefatından sonra islam alemi genişlemiş, sahabilerden herbiri bir şehre dağılmıştı. Bu sahabiler gittikleri yerlerde müracaat kaynağı oldular. Yani müslüman olan veya islamiyet hakkında fazla bilgisi olmayan pekçok kimse kendilerine çeşitli meselelerde dinin hükmünü sordular. Sahabiler de muhatap oldukları soruların cevabını evvela Kur'an da aradılar. Onda bulamadıklarında kendi içtihatlarıyla hüküm verdiler.
Bu sahabiler aynı zamanda kendilerine Tabiin denilen pek çok talebe yetiştirdiler. Onlardan sonra talebeleri tabiin alimleri de bir yandan fetva vererek müslümanları dini konuda aydınlatırken bir yandan da talebe yetiştirdiler. Onların talebelerine Tebe-i Tabiin denildi. Tebe-i Tabiin Alimleri de Tabiin Alimlerini takip edip onların yolunda devam ettiler.
Gerek sahabe, gerek Tabiin, gerekse Tebe-i Tabiin'in fetvaları arasında farklı hükümler ortaya çıkmıştır. Müslümanlar kendi bölgelerinde yaşayan imamın fetvalarını biliyor, onu tercih ediyor ve ona göre amel ediyordu. İşte bu tercih ve taraftarlık zamanla yerini "Gidilen yol" manasına gelen mezhepleri meydana getirmiştir.
Zuhur eden bu mezhepler genel olarak itikadi ve ameli yani inanç ve ibadet olmak üzere iki grupta ortaya çıktı.
Başlangıçta itikadi alanda Maturidi, Eşari; amelde yani ibadette ise Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhepleri ortaya çıktı. amelde bunlardan başka Servi, Evzai, Teberi, Zahiri isimleriyle birlikte birçok hak mezhep daha ortaya çıktı. Ancak bunlardan dördü dışındakiler özellikle bulundukları bölgede müntesipleri kalmadıklarından ve çeşitli sebeplerden dolayı günümüze gelememişlerdir.
İtikadi mezheplere gelince bu mezheplerin ortaya çıkmasındaki temel sebep müslümanlar arasındaki fikir ayrılıklarıdır. Peygamberimiz'in vefatından sonra onun yerine geçecek, siyasi yönden onu temsil edecek olan Halifenin seçimi müslümanlar arasında ilk ciddi fikir ayrılığına sebep oldu. Ardından üçüncü Halife Hz. Osman'ın şehit edilmesi bu ihtilafı daha da artırdı. Müslümanlar arasında Cemel ve Sıffın savaşları yapıldı. Bu savaşlarda pek çok müslüman öldü.
Halifenin kim olacağı, sıffın ve cemel savaşlarında ölen ve öldürülenlerin durumu, gibi sebepler ve bunların dışında sayabileceğimiz pekçok sebep sonraki yıllarda itikadi sahada Hariciler, Şia... gibi pekçok mezhebin ortaya çıkmasına sebep oldu.
İslam tarihine baktığımızda bu şekilde ortaya çıkan itikadi ve ameli mezhepler arasında hiç bir zaman batı toplumunda olduğu gibi savaş çıkmamıştır. ancak batı toplumunda hiristiyan mezhepleri arasında kanlı savaşlar olmuştur.
Avrupa?da ?din savaşları? diye anılan ve otuz yıl süren ?Otuz Yıl Savaşları? Hıristiyanlığın iki mezhebi, Katolikler ve Protestanlar arasında olmuştu.
Nehirler gibi kan aktı. Yüz binlerce Hıristiyan, mezhepleri nedeniyle öldü.
Ölen Hz.İsanın adı ile ölüyordu. öldüren de İsa adına öldürüyordu.
İslam tarihinde, avrupadaki mezhep savaşları gibi savaşlar olmamış ancak üzülerek ifade edelim ki bugün İslam dünyasındaki iç karışıklık mezhep savaşına doğru gitmektedir. Avrupa?dan 400 yıl sonra Müslümanlar arasında mezhep eksenli uzun ve kanlı savaşları yaşamayız inşallah.
Zira Milli Şairimiz Mehmet Akif"in deyişiyle Müslümanlar, cihat adına, "Gaza namıyla dindaş öldüren biçare dindaşlar"a dönüştüler.
Ümmeti İslam, bölük, böçük olmuş durumda. Ümmet tefrikaya uğramış olduğu gibi malesef orta çağın avrupası gibi birbirinin kanını dökmektedir.
Dahası batı toplumu sınırları kaldırdıkça, ümmeti İslam, sınırları daha da güçlendirmektedir.
Batı toplumu ortak para birimine geçerken ümmet-i İslam kendi mezhebi, kendi kabilesi , kendi bayrağı sevdasına kapılmış ve bu uğurda kan dökmektedir.
Kıssaca ümmet, sulh ve uhuvvet pusulasını kaybetmiş ve mezhep savaşları ile karşı karşıya kalmış durumda.
En yakın zamanda pusulasını kaybetmiş Ümmetin yeni bir yol haritasına ihtiyacı olduğu belli.
Yeni haritaya göre yol almanın tek çaresi: kaybettiği pusulayı arayıp bulmak. Ya da yeni bir pusula yapmak.
Barışın, huzurun ve kardeşliğin yaşandığı bir İslam dünyası duası ve dileği ile...
M. Zeki Uyanık, adanapost
22.11.14, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.