Hz. Süleyman?dan zengin Hz. İsa?dan fakir Hz. Eyyüp?ten hasta mıydın?


 

İnsanoğlunun yeryüzüne gönderilişinin amacı ve ilk görevi Allah?a iman ve ibadet etmektir. Nitekim Allah?u Teaşa Kur?an-ı Kerim?de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: ? Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.?

 

Dünyaya geliş amacımız bu olmakla beraber insanoğlu işini, zenginliğini ya da fakirliğini öne sürerek çoğu zaman kulluğunu ve ibadetini ihmal etmektedir.

 

Öyle ki bir kutsi hadiste Allah?u Teala mealen şöyle buyurmaktadır: "Ey kulum! Ben sana dünyayı verdiğim zaman, sen hep dünya ile meşgul olup beni terk ediyorsun. Dünyayı vermediğim zaman da, bir şeyler elde etmek için yine dünyaya talip oluyorsun. Peki, sen ne zaman benim ibadetim için vakit ayırıp bana ibadet yapacaksın??

 

Ne kadar da doğrudur. Hakikaten çoğumuz zengin olduğumuzda hep dünya ile meşgul olup zaman ve fırsat bulamadığımızı öne sürerek Allaha ibadet yapmayı terk ediyoruz. Fakir olduğumuz zaman da bir şeyimiz yoktur, çalışmamız lazımdır diyerek, yine Allah?a ibadet yapmayı terk ediyoruz.

 

Ama insan ya fakir olur ya da zengin olur. Biz her iki durumda da çeşitli bahanelerle Allaha ibadet etmeyi terk ediyoruz.

 

Peki biz ne zaman boş kalıp Allah?a ibadet yapacağız?

 

Sorunun cevabını verirken şunu düşünmemiz ve idrak etmemiz gerekir ki: Yeryüzü bir imtihan sahasıdır ve bu imtihan sahasında herkes yaptıklarını görecek ektiklerini biçecek. Bu anlamda herkes ölmeden önce yaramaz olan nefsini hesaba çekmelidir. Hz. Ömer?in deyişi ile ?Hesaba çekilmeden önce kişi kendini hesaba çekmelidir.?

 

Tabi aslında yaramaz olan insan değil, onun nefsidir. Nefis, ne fakirken ne de zengin iken ibadet yapmaya yanaşmaz. Onun için insan devamlı olarak nefsine hitap edip onu ibadete zorlamalıdır. Çünkü eğer zengin olursa, Allah kıyamet günü; ?Hz. Süleyman'dan daha mı zengindin?? Fakir olursa; ?Hz. İsa?dan daha mı fakirdin?? Hasta olsa; ?Hz. Eyüp'ten daha mı hastaydın?? diyecektir. Onun için hiçbir bahaneye sarılmadan Allaha karşı ibadetlerimizi yapmamız lazımdır.

 

Hiçbir zaman; "Benim kalbim öldü. Ölü olan kalbim bundan sonra dirilmez" demememiz lazımdır. Allah?ı zikreden ve ibadet eden kalp paslanmış olsa da ihya olur. Çünkü zikir manevi insanın gıdasıdır. Nasıl ki yemek, su, uyku vücudun gıdası ise, zikir de insanın manevi gıdasıdır.

 

Durum bu olmakla beraber vaktimizin çoğunu gaflet içerisinde geçirdiğimiz için maneviyatımız aynı duman gibi bulanık olur. Nasıl ki bir insan aç kaldığı zaman zayıflayıp güçten düşüyorsa; vakti gafletle geçirmek de insanı manevi olarak o şekilde tahrip etmektedir. Allah?ın zikrini, ibadetini yaptığı zaman aynı kuvvetli bir yemek yemiş insan gibi; insan manevi olarak güç kuvvet kazanır.

 

Dolayısıyla kul imtihan dünyasında hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi de ahirete yönelik çalışmalıdır. Yani hem dünyayı hem de ahiretini kazanmalıdır.

 

Fakat dünyayı ve dünya işlerini bahane ederek ahireti ve Allah?a ibadeti ihmal etmek İslam?ın benimsediği bir davranış değildir.

 

O halde zenginken de fakirken de halimize şükredip verdiğine de vermediğine Allah?a teşekkür ederek kulluğumuzu sürdürmeliyiz.

 

Ve unutmayalım ki malın gerçek sahibi Allah?tır ve biz kullar sadece o malın bekçileriyiz.

 

Selam ve dua ile?

 

M. Zeki Uyanık, 28.02.12, Adana

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Zeki Uyanık Arşivi