İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Göçmenler Sığınmacılar ve sızmalar

 

Tarih boyunca zulme uğrayan, zor durumda kalanlara, mazlumlara karşı şefkat ve merhamet hissiyatı içinde olan necip Türk milleti, yurtlarından edilen her millete kapılarını açmıştır.

Önce göçlerin ve sığınmaların tarihsel seyrine bakalım. Daha sonrada göçler ve sığınmalar sırasında özel görevli yabancı servis elamanlarının ülkemize nasıl sızdıkları ve yaptıklarından bahsedelim.

En yoğun göçlerin yaşandığı Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Dışarıdan Göç Edenler 18.yy sonu ve 19.yy başından itibaren Anadolu?ya dışarıdan göçenler, Türkçe konuşulan bölgelerden göç etmek zorunda kalanlar ile Osmanlı İmparatorluğu?nun dağılması sonucu yaşadıkları bölgelerden göç etmek zorunda bırakılanlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

1771 yılında Kırım?da yaşanan nüfusun Osmanlı yanlısı olan kesimi Rusların silahlı saldırısı nedeniyle topraklarını bırakarak Osmanlı yönetimi altındaki bölgelere göç etmek durumunda kalmışlardır.  Bu olay Osmanlı İmparatorluğu?nun karşılaştığı ilk dış göç olgusudur.  1788-1792 Osmanlı - Rus - Avusturya Savaşları süresince ve sonrasında da, Osmanlı topraklarına Kırım, Kazan, Kafkasya ve Özi bölgelerinden kitleler halinde göçler başlamış ve göç edenlerin sayısı dörtyüzbin kişiye ulaşmıştır.(Oğuz Arı s.5)

Rusların Azerbaycan?ı da işgali üzerine Kafkasya limanlarından yüzbinlerce insan Osmanlı Devleti tarafından temin edilen deniz araçları getirilmişlerdir.  Kafkasya?dan yapılan göçler yaklaşık yüzelli yıl boyunca sürmüştür.  Kafkasya?dan gelenler arasında Türkler, Avarlar, Çeçenler ve Çerkezler vardır.  (Oğuz Arı s.5).

Osmanlı İmparatorluğu?nun dağılmaya başlaması ve 1806 - 1812 Türk- Rus savaşı sonucu Balkanlarda yaşayan Türklerin çoğu güneye doğru göç etmeye başlamışlardır.  Sayılarının iki yüzbini bulduğu tahmin edilmektedir. (Özbay - Balpınar).

1820 yılında Mora Yarımadasında bağımsız bir Yunan Devleti?nin kurulması 1854 - 1856 yıları arasında yapılan Kırım savaşı, 1905 - 1908 Rus Devrimi ve 1912 - 1913 Balkan Savaşından Birinci Dünya Savaşına kadar Kafkasya?dan, Balkanlardan ve Ege adalarından Anadolu?ya gelen göçmenlerin sayısı bir milyonun üstündedir. 1914 -1915 Birinci Dünya Savaşı sırasında da yaklaşık 120.556 göçmenin Anadolu?ya geldiği tahmin edilmektedir.(Oğuz Arı s.5).

Böylece 1923 yılında modern bir devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti göçmen sorunlarını geçmişinden kalan bir miras olarak devir almış ve yapılan sistematik çalışmalarla sorunun çözümüne yönelik politikalar geliştirilmiş ve uygulamalar yapılmıştır.

Cumhuriyet döneminin en önemli ve en yoğun göç hareketi 1922 yılında imzalanan Lozan Anlaşması hükümleri uyarınca gerçekleştirilen Türk-Yunan halkları değişimidir.  Bu değişim sonucu 100 bin Türkiyeli Rum Yunanistan?a gitmiş, yaklaşık 100 bin aileye mensup 400 bin Türk?te Anadolu?ya göç etmiştir. Bu göç hareketi 1949 yılına kadar devam etmiştir (OğuzArı s.4).1952 - 1969 yılları arasında da Yunanistan?dan serbest göçmen olarak 7600 aileye mensup 24.625 kişinin geldiği bilinmektedir.  (Köy Hizm.Env.s.139).

Cumhuriyetin kurulmasını izleyen yıllarda Anadolu?ya ikinci büyük göç dalgası Bulgaristan?dan olmuştur. Cumhuriyet döneminde ülkeye gelen toplam göçmenlerin % 48?ini oluşturan Bulgaristan göçleri, 1925- 1949, 1950-1952, 1968-1979 son olarak da 1989 yılında gerçekleşmiştir.  (Köy Hizm.Env.s.138).

Romanya?dan 1923 - 1949 yılları arasında 123,000 kişi, 1923 ? 1950 yılları arası Yugoslavya dan 305,000 kişi çeşitli nedenlerle göç ederek gelmiştir.  Cumhuriyet döneminde Anadolu?ya Balkan ülkeleri dışında özellikle, Müslüman olan veya Türk Dil grubuna bağlı olan ülkelerden Türkistan?dan, Afganistan?dan gelen göçmenler özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu?da kırsal ve kentsel kesimde yerleştirilmişlerdir (Köy Hizm.Env. s. 140). Türkiye?ye son göç 1993 yılında olmuş ve Rusya?da yaşayan 150 Ahıska Türk ailesi iskânlı göçmen olarak getirilmiştir.

Arap baharı rüzgârı ile Mart 2011?de Suriye?de Esad yönetimine karşı muhaliflerin baş kaldırırsının kısa süre içerisinde ülkede iç savaşa dönüşmesi ile birlikte savaştan kaçan Suriyeliler komşu ülkelere özelliklede Türkiye?ye sığınmaya başladılar.

Dışişleri Bakanlığının, resmi twitter hesabından yaptığı son açıklamada,  ?Ülkemizde halen 20 ilimizdeki 20 geçici barınma merkezinde 200 bini aşkın Suriyeli misafir edilmektedir. Ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların sayısı toplamda 500 bini aşmıştır. Toplam 45 bin Suriyeli öğrenci eğitimlerine ülkemizde devam etmektedir. Geçici barınma merkezlerinde bugüne kadar 5,638 Suriyeli bebek dünyaya gelmiştir.? Deniliyor.

Yukarıda Türkiye?ye göç eden ve sığınan milletler hakkında tarihsel bilgileri kısaca hatırlatmaya çalıştım. Ülkemize gelen göçmenler ve sığınmacıların beraberinde getirdikleri kültürel farklılıkları ve maddi külfetleri, özellikle son iki yılda Suriyeli sığınmacılar için harcanan paranın dörtmilyarı bulması göz önüne alınırsa azımsanmayacak kadar yüksek.

Benim asıl değinmek istediğim ise, kültürel farklılıkların etkisi ve ekonomik külfetten daha ziyade ülkeye zarar veren en önemli husus, bu göçler ve sığınmaları fırsat bilerek, yabancı servis elemanlarının ülkeye sızmasıdır.

Yunanistan göçleri ile birlikte, Fransız ve İngiliz ajanları, Yugoslavya göçleri dönemi, Doğu ve Federal Almanya ajanları, Bulgaristan Göçleri döneminde, SSCB ajanları, son olarak Suriye?den gelen sığınmacılar arasında, Suriye, İran, Rusya ve İsrail ajanları Türkiye?ye sızmış durumdalar.

Son bir buçuk yıl içerisinde Suriye?den gelen sığınmacıların arası yabancı servis elemanlarının yanı sıra çözüm süreci kapsamında sözde çekilen PKK teröristleri Suriye?den yanlarına aldıkları teröristler olmak üzere, El-Kaide, Hizbullah ve THKP-C militanları sığınmacı gibi Türkiye?ye sızmış durumdalar.

Özellikle Yugoslavya ve Bulgaristan göçleri sırasında çok sayıda özel yetiştirilmiş Sovyet gizli servisi KGB personeli Türkiye?ye sızmış zaman içerisinde özellikle diyanet ve milli eğitim kadroları hatta içişleri bakanlığı bünyesinde dahi görev alanların olduğu biliniyor. 1983 yılında Van?da katıldığım bir operasyonda, 1968 Bulgaristan göçü ile gelen aslen Ermeni Asıllı Sovyet uyruklu olduğu tespit edilen Van merkezinde üç, Erciş ve Tatvan?da birer kişi olmak üzere özel yetiştirilmiş Sovyet gizli servisi elemanı beş imamı yakaladık. Bunun gibi çok sayıda tespit edilip yakalananlar var tespit edilemeyen ve rahatça görevini yerine getirenler ne kadar onu da Allah bilir.

Bunların dışında göçler ve sığınmalar ile başta fuhuş olmak üzere, kaçakçılık ve uyuşturucu ile küçük çapta hırsızlık olayları artmıştır.

Göçlerin ve sığınmacıların gerçek kimlik, karakter ve niyetleri tespit edilemediğinden,  özellikle kamplardan ayrılıp kalıcı yerleşimleri sağlandıktan sonra kontrol edilmeleri mümkün olmamaktadır.

Bakalım ardı arkası kesilmeyen göçler ve sığınmalar nereye kadar devam edecek, siyasi rant uğruna daha ne kadar ağır bedeller ödeyeceğiz.

İbrahim Halil SİPAHİ

27.09.2013/adanpost.com.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi