M.Zeki Uyanık
Fitne Ateşi ve Müslüman’ın Tavrı…
Genelde İslam coğrafyası özelde ise bölgemiz ateş ve fitne çemberinde. Öyle bir fitne ve ateştir ki kardeşi kardeşe vurduruyor, ümmeti birbirine düşman ediyor, kadınları dul, çocukları yetim bırakıyor.
Bu fitne iki asırdır İslam coğrafyasında kol geziyor. Milliyetçilik, ideoloji, mezhep taassubu gibi kavramlar bu fitneyi körükleyen ya da canlı tutan sebepler olmaktadır.
Birileri ırk, ideoloji, inanç ya da mezhep adına insanları öldürmektedir. Sınırlarımızın içerisinde de dışında da bu üç gurubun da örnekleri söz konusudur.
Ve Maalesef bu fitne ateşi ülkemizi de sarmış durumda. Fitne bitti derken tekrar uyandı ve bütün ülkemizi sardı.
Fitne bölgemizi, etrafımızı, ülkemizi öyle bir sardı ki masum insanlarının kanının dökülmesine, aile ocaklarının sönmesine, sosyal hayatın alt üst olmasına, aynı havayı teneffüs eden, aynı inancı paylaşan insanların birbirine düşman olmasına sebep olmaktadır.
Dahası bu fitne ateşi, bireyler arasındaki sevgiyi, saygıyı sarsmış ve toplumda tedavisi zor yaralar açmış durumda.
Fitne ateşi kardeşi kardeşe düşman ederken, hakların zayi olmasına ve masumların zarar görmesine de neden olmaktadır.
Bütün olumsuzluklara sebep olduğu için efendimiz, uyumakta olan ama her an uyanmaya hazır bekleyen fitne ateşinden uzak kalmamızı istemektedir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Fitne uykudadır. Onu uyandırana Allah lanet etsin”
Diğer bir hadisi şeriflerinde ise “Gelecekte bir takım fitneler olacaktır. Fitne zamanında ona karışmayıp oturan kişi, karışmak üzere ayakta duran kişiden daha hayırlıdır. Her kim o fitne zamanında sığınacak bir yer bulursa, hemen sığınsın fesatçılara karışmasın.” (Tecridi Sarih, S.299) buyurmaktadır.
Bir ülke veya toplumda ortaya çıkan fitne, toplumdaki sevginin, muhabbetin, kardeşliğin yok olmasına sebep olduğundan dinimiz İslam, fitneyi ve fitneye götüren dedikodu, gıybet, yalan, söz taşıma ve iki yüzlülük gibi kötü davranışları men etmiştir. Dinimizin gayesi yeryüzünde barışı, adaleti ve huzuru sağlamak olduğundan bunu bozan nefreti, bozgunculuğu, merhametsizliği, zulmü ve fitneyi şiddetle yasaklamıştır.
Fitne ve fesat seline kendini kaptıranlar, hakikat ölçülerini terk ederek nefsinin oyuncağı haline gelirler. Bu sebeple kendimizi ve çevremizi bu illetten uzak tutmalıyız.
Fitneden kendimizi koruyabilmemiz için, insanların birbirine olan bağlılığını kesen ve sevgi bağlarını koparan kimseler gibi olmayıp, halkı uzlaştırmaya çalışmalıyız. Müslüman olarak, fitne ve fitneye sebep olan kötü söz ve davranışlardan uzak durmalı, fitneden kendimizi koruduğumuz gibi milli birlik ve beraberliğimizi de korumalıyız. Ayrıca toplumsal huzurumuzu bozmaya çalışanlara karşı da tedbirli olmalıyız.
Nitekim sevgili Peygamberimiz “Bahtiyar kimse odur ki, fitnelerin kol gezdiği dönemde fitnelerden uzak durur.” Buyurarak fitne ateşinden uzak kalmamızı ama bunun yananında toplumsal sevgi ve barış adına da fitneye karşı görev ve sorumluluğumuzu da yerine getirmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.
Dolayısıyla düşmanlığı, kini, nefreti ve fitneyi toplum olarak evlatlarımızdan, kardeşlerimizden, bedenlerimizden önce toprağa gömelim.
Zira unutulmamalıdır ki hepimiz aynı gemide yol alıyoruz. Gemi batarsa hepimiz batarız. O halde fanatik tavırlarımızla fitne ateşine odun atıp körüklemek yerine su dökelim.
Zira yarın çok geç olabilir. Sonra hepimiz bunun pişmanlığını yaşar ve yanı başımızdaki ülkeler gibi bugünleri ararız.
Sadi Şirazi’nin ifadesi ile, “Unutma ki! Nefret ve kinin ertesi pişmanlıktır. Hiddetle hemen kılıca sarılan kimse sonra esefle elinin ardını dişler.”
Ülkemizin, bölgemizin, İslam coğrafyasının ve de ümmeti İslam’ın huzura kavuşması duası ile…
Zeki Uyanık
31.07.15, Adana
adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.