Mehmet Yürekli
Fener Rum Patriki Bartholomeos?dan Yunanlıların beklentileri?..
Rumların ihanetleri!....
Fener Rum Patriki Bartholomeos?dan Yunanlıların beklentileri?..
Venezilos?tan dinleyelim: ?İstanbul?daki Fener Rum Patrikhanesinden bir heyet gelerek beni gördü, Heyetin sahip oldukları serveti öğrenince miktarı beni hayrette bıraktı. Kendilerinin sahip olduğu altının mevcudu o anda Yunan hükümetinin sahip olduğu altın yekûnundan fazlaydı.???.
Hıyanette, düşmanlıkta en ileri gidenler ve başarı elde edenler Rumlardır. Rumların bu tutumları da bir fesat ocağı olan İstanbul Rum Patrik hanesi tarafından tahrik ve idare edilmiştir. Nitekim Osmanlı Devleti aleyhindeki Rum ihanet ve isyanlarının başında, Rum papazları bulunmuştur.
Sultan I. Ahmet zamanında, 1916?da Rum patrik vekilinin, Napoli Kralı ve Papa ile muhaberede bulunduğu ve fesatlar çevirdiği meydana çıkarılmış ve boğdurulmuştur.
Sultan IV. Murat zamanında, 1627?de Rum Patriğinin, Balkanlarda Hıristiyan tabayı devlet aleyhine tahrik ettiği anlaşılmış ve idam edilmiştir.
Sultan IV. Mehmet zamanında, 1657?de Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa, Rum Patriği Partemyos?un Eflak Voyvodası Besaraba?ya yazdığı bir mektubu ele geçirdi, bunda; ?İslam devrinin müddeti tamam olmağa az kalmıştır. İsa dininin uğultusu tekrar dünyayı tutacaktır. Ona göre tedarikte olunuz. Yakında bütün vilayetler Hıristiyanların ellerine geçecek, haç ve çan halkı, tamamıyle memleketlere sahip olsa gerekir.?deniliyordu. Köprülü Mehmet Paşa, Rum Patriğini getirtti ve mektubun manasını sordu. Patrik dedi ki:
?Hıristiyanları sadakaya teşvik için her sene böyle genelge yazılır.
Patriğin bu cevabı; ?özrü kabahatinden büyük? cinsindendi, ötedenberi, bu fesat ocağının böyle tahriklerde bulunduğunu açıklayan bir itiraftı. Patrik Parmak kapıda asıldı.
1768?de Rus savaşı başlayınca, Mora Rumları isyana başladılarsa da, bu isyan çabuk bastırıldı??
Avrupa?yı kasıp kavuran Napolyon harpleri sırasında, Türkiye?nin tarafsız kalması ve Türk bayrağının saygı görmesi, Rumlara deniz ticaretinde büyük servetler sağladı. Bu nimetin nankörlüğünü göstermekte gecikmediler ve 1821?de Mora isyanı yeniden başladı.
Etniki Eterya isimşi bir dernek kurmuşlardı, Rusya Çarı ile sıkı münasebetleri vardı. Rusya çarının yaveri Kapo Distirya, bu derneğin başkanıydı. Rum Patrikhanesi, isyanın beşinci kolu, gerçekte idare merkezi durumundaydı. Hatta, bir ara İstanbul?u baskınla elde etmek, bütün Müslümanları öldürmek, Padişahı esir edip asmak için planlar ve hazırlıklar yaptılar. Bu plan, meydana çıktı ve uygulanamadı??
Rum Patriği Grigoryas?un ihtilalcılarla haberleştiği, onlara talimat verdiği, yardımda bulunduğu, onları tahrik ettiği sabit oldu. Patrik; bazı Ortodoks papazları, tacirler ve komitecilerle beraber idam edildi. Önünde patriğin asıldığı Patrikhanenin orta kapısı hala kapalıdır ve Türkler İstanbul?dan atılıp şehir Yunanistan?a bağlandığı zaman açmağa kararlıdırlar.
Mora ihtilal inde, Rumlar bütün Müslümanları ve Türkleri toptan öldürdüler. Yalnız Tripoliçe?de bir iki günde, on iki bin Türkün, çoluk çocuk ayrılmaksızın öldürüldüğü oldu, bu ihtilal de ve daha sonra, Rumların öldürdüğü Türklerin sayısı bir milyonu aşmıştır??
Türk İstiklal savaşı sırasında, Rum Patrikhanesi Anadolunun içlerine ilerleyen Yunan ordusuna para yarımı yapmış, yerli Rumlardan binlerce gönüllü vermiş, Milletler arası siyaset alanında, Türk milletini imha için her türlü çalışmayı yapmıştır. Yerli Rumlar, Anadolu seferinde, Yunan ordusundan daha barbar davranmışlar, Türk köy, kasabalarını ve şehirlerini yakarak yüz binlerce Türkü öldürmüşlerdir. Türlü isimlerle, İstanbul?da kurulan Rum dernekleri, Patrikhanenin idaresi altında, tarihin en korkunç cinayetlerini işlemişler, Bizans devletini hortlatmak istemişlerdir.
Yunan Kıralı Birinci Kostantin?i Bizans İmparatoru saymışlar, İstanbul?un fethinde öldürülen XI. Kostantin?in halefi olarak XII. Kostantin diye tanıtmağa çalışmışlardır.
Hâlbuki, 18. asırdan sonra, dış işlerinde, idari işlerde, Rum beyleri, en yüksek makamlara alınmışlar, Tanzimat?tan sonra ise, büyük elçiliklerde, genel valiliklerde bulunmuşlardı.
Bunların çoğu vazifelerini ve yetkilerini Osmanlı Devleti aleyhine kullanmışlardır.
İşte birkaç örnek;
Washington ve Brüksel?in üzerinde durduğu iki mesele daha vardır: ?1- Kıbrıs?ta çözüm. 2- Fener Rum Patrikhanesi?ne ?ekümenik? tanımının resmen kabulü. Fakat. Fener Rum Patriki ABD tarafından zaten öyle tanınmaktadır. Ekümenik anlamı da bellidir. Vatikan statüsü. Fener Rum Patriki de yazışmalarında o özlediği tabiri zaten kullanmaktadır. Ama, Dışişleri Bakanlığımız buna karşı sessiz durmaktadır. Bir bakıma ?emrivaki?. ABD siyasetinin satır araları şimdilik budur.
Bildiğiniz üzere Ayasofya, İstanbul fethinin bir sembolü, adeta İstanbul üzerinde Müslüman Türk?ün bir mührüdür. Bulgarlar, Milli Marşlarında ?İstanbul?u alacağız, Ayasofya?ya çan takacağız.? Diyorlardı. Çanlarda İstanbul?u hedef tutuyor, Ayasofya?ya haç dikmeyi baş gaye sayıyorlardı. Yunanistan?ın fikri ise Akrapolis gazetesinde şöyle açıklanmıştır:
?Dostluğumuzun esaslaştırılmasını istiyoruz. Ayasofya?nın Elen Kilisesine iadesi, vuku bulan büyük inkılâbın en parlak tezahürü olacaktır.
Lozan muhabiri Tişon Triyonof?a verdiği bir beyanatta: ?Bizans Patrikhanelerinin Büyük Kilisesi? dediğini,
Başpiskoposu Makaryos, şu nutku vermiştir: ? Bizans imparatorluğu zamanında, din düşmanı barbar akıncılar, küçük asya?dan gelip buralara akın ettikleri zaman biz Panaiyamıza sığınmıştık. Konstantinoplis?teki Ayasofya kilisesinde ayini yarıda bırakıp çanlarımızı susturdukları zamanda da Panaiyamıza sığınmıştık, Yunan Milleti Türk esareti aylında geçirdiği yıllar boyunca da Panaiyamızdan imdat bekledi. Bu dualar boşa gitmedi. Bir gün elbette Panaiyamızın yardımı ile Ayasofya?da Çanlarımız yine çalacaktır.?
Kıbrıs meselesinde, baş tahrikçinin Fener Kilisesi Başpapazı Atenegoras olduğunu ilân eden Time ve Fortuna dergilerinin yazarlarından Rota Winterol?udinleyiniz:
?Böyle siyasî bir işin bir din adamının siyah mantosu altından idare edildiği nereden bilinsin, önce Kıbrıs Rumlarını, sonra Yunan halkını, Türkiye ve İngiltere aleyhine tahrik eden kimse, aslında ruhanî bir vazife ile mükellef bulunan Atenegoras?tır. Onu yakından tanıyanlar bilirler ki o din adamından ziyade siyaset adamıdır. Kiliseyi, ruhanî vazifeyi düşünmez, siyasetle meşgul olur. O Amarika?da bulunduğu zamanlarda da öyleydi. Gerek Atenegoras, gerek Kıbrıs?ta onunla birlikte çalışan din adamları Ortodoks kilisesine bağlı odlularından Patrik Atenegoras?tan emir alırlar ve onun emrinin dışına çıkmazlar. Efkâr?ı umumiye şunu iyice bilmelidir ki, onların bütün yaptıkları Atenegoas?ın şahsî arzularıdır. Din ile siyaset başka başka şeylerdir. Böyle olduğu halde, onların Kıbrıs?taki faaliyetini dini vazifelerini bırakıp siyasetle meşgul olmalarını Atenegoras?ın hoş görmesi ve mâni olmaması benim bu sözlerimi ispatla kâfidir.?
Ünlü düşünür Lewis Mumford ?Roma'nın, bütün bu hukuk, adalet ve düzen gösterisinin gerisinde, yağmacılık ve Roma sisteminin köşe taşı, insanın köleliği sistemi vardır? demektedir. Aynı değerlendirmeler, bugünün Avrupa ve Amerika'sı için de geçerlidir. Aslında Batı'da kutsal değerler adına ne varsa, hepsi Doğu'dan ithal edilmiştir. Ama hep aynı Firavunî oyunlarla, Müslümanları kolayca parçalayıp birbirlerine düşman ettiler.
Patrikhane sorumluları, Venezilos?la temas kurduktan sonra Rum Muhacirlerine yardım etmek maskesi altında Mavrimira Cemiyetini kurmuşlar, toplanan paralarla silah, cephane depolayarak ve oluşturulan çetelerle Müslüman Türklerin katledilmesine başlamışlardır.
İstanbul Patrikhanesi ve kiliseler, birer silah ve cephane deposu haline getirilmiştir. Bu gerçeği Venezilos?tan dinleyelim:
?Bana verilen ve daha sonra da bazı tecelli yatı ile hakikate tamamen intibak ettiği de tespit edilmiş olan teminata göre, Memalik-i Osmaniye?de mevcut ve Rumların mesken bulunduğu bir cümle küçük, büyük şehirler ve kasabalardaki kiliseler ve Rum mektepleri, tamamen birer silah deposu haline ifrağ (çevrilmiş) edilmişlerdi. Bu netice için o mahalle de yaşayan Rumlar büyük bir basiret ve cesaret göstermişler ve Türklerin mabetlere olan hürmet ve mahalli mekteplere bahşettikleri hürmetten istifade etmişlerdir. İzmir işgaline takaddüm eden günlerde İstanbul?daki Fener Rum Patrikhanesinden bir heyet gelerek beni gördü, Karadeniz sahillerinde müstakil bir Rum Devleti kurmak için derhal faaliyete geçmek kararında bulundukları, milis alaylarını harekete geçirmek için sadece Yunan zabitlerini beklemekte olduklarını bana iblağ etti (ulaştırma).
Heyetin sahip oldukları serveti öğrenince miktarı beni hayrette bıraktı. Kendilerinin sahip olduğu altının mevcudu o anda Yunan hükümetinin sahip olduğu altın yekûnundan fazlaydı. Bir taraftan da bilhassa Amerika?dan ve dünya?nın her tarafındaki Rumlardan mühim miktarlarda yardım görüyorlardı.?
Patrikhanenin kararı ile Rum mekteplerinde Türkçe okutulması yasak edilmiştir.
Patrikhane Heybeli adadaki Rum Papaz mektebinde yetiştirdiği ihtilalci papazları, çıkarılacak isyan, sabotaj, katliam ve insanları göçe zorlama hareketlerini idare etmek için Anadolu?nun muhtelif bölgelerine gönderilmişlerdir.
Dünyanın dar ufuklarında boğulan insanlar bir vehme saplanmış bulunuyor. Rönesans?tan bu yana, bütün insanlık sınırını aşmışız, aşıyoruz.
İnkârcılar, bu dünyanın da anlamından habersizdir, öteki dünyanın da. Geçmişten bıkkın, gelecekten bezgin, şimdiki zamanda da yorgundur. Sevgiden, acımadan, merhametten, umuttan, muştudan, hakikat aşkından da mahrumdur.
Evet. Biz Ortadoğulu Müslümanlar, çok medeniyetler, çok iyi ve kara günler gördük. Tecrübede bütün dünyayı aştık?..
O zaman, bu vatanın hain çocuklarının rüyalarını bozmalıyız.
Osmanlı ve İslam milleti olarak bu bizim ? Milli ve Dini Görevimizdir?.
Mehmet Yürekli, 30.04.10, adana
Rum, Ermeni ve Yahudilerin Türkiye deki ihtilalları?..(2)
Bu konuyu beş bölümden oluşan ?Lozan Edebiyatı ve Ruhban Okulu? başlıklı yazı dizimizde detaylı anlatılıp tarihe not düşülmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.