M.Zeki Uyanık
Diyanet…
Seçimin gerginliğinden ve siyasilerin vaatlerinden Diyanet İşleri Başkanlığı da nasibini aldı. Başkanın arabasıyla başlayan süreç, başkanlığın kapatılması vaadi ile de devam etti ve etmeye devam ediyor.
Peki kapatılmak istenilen diyanet niçin kuruldu?
Bugün ne gibi hizmet alanları var?
Önce bu soruları cevaplandıralım sonra diyanetin kapatılması mı kapatılmaması mı gerektiğine bir karar verelim.
Diyanet İşleri Başkanlığı, “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli bir kurum olarak” Atatürk tarafından 1924 yılında Genelkurmay Başkanlığı ile birlikte kurdurulmuş ilk iki başkanlıktan birisidir.
Diyanet İşleri Başkanın maaşı bizzat Atatürk'ün talima¬tıyla maaş itibariyle de en yüksek devlet memuru un¬vanına sahip Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın maaşından 5 Lira daha fazladır. 5 lira fazla oluşu ise manevi konumun prestiji içindir.
Cumhuriyetle yaşıt olan diyanet, kuruluşundan bugüne kadar ülke ve millet için büyük hizmetler yaptı. Zor şartlarda ve zamanlarda milletin manevi devası ve rehberi oldu.
Dahası İslam dininin doğru anlaşılmasında ve sağlıklı bir toplumun oluşturulmasında hayati bir rol oynadı.
Bu milletin manevi hayatının inşasında diyanetin önemli bir emeği vardır. Ülkemizin en ücra köşesinde, köyünde, birkaç insanın yaşadığı mezra da bile diyanet ve diyanetin din gönüllüsü, manevi rehber dediğimiz hocalar vardır. O küçücük mezranın içinde var olan kardeşliğin, barışın, ahlakın ve maneviyatın tesisinde diyanet ve diyanetin manevi rehberi vardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun olmadığı ülkelerde dinin nasıl algılandığını ve toplumsal düzenin ne hale geldiğini düşündüğümüzde ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Gelinen noktada diyanet sadece ülkemizde değil dünyanı bütün bölgelerinde, coğrafya ve İklimlerinde İslam’a ve Müslümanlara hatta insanlığa hizmet etmektedir.
Diyanet, bir tarafta Balkanlarda eski camileri restore ediyor, diğer tarafta ise Kudüs’te yıkılan camileri yeniden inşa ediyor.
Diyanet, Kafkasya’da, Türki cumhuriyetlerde kominizim zulmü altında İslam ile tanışamamış Müslümanlara İslam’ı anlatmakta, diğer tarafta ise o ülkelerin evlatlarını okutup yetiştirmekte hoca olarak ülkelerine geri göndermektedir.
Diyanet, Başkan Mehmet Görmez Beyin de ifade ve işaret ettiği gibi Avrupa’da yaşayan vatandaşların milli ve manevi kimliklerini muhafaza etti. Onların asimile olmalarına engel oldu.
Dünyanın hiçbir lisanı Kur’an’sız kalmasın diye Bulgarcadan, Gürcüceye, İspanyolcadan İngilizceye, Rusçaya, Almancaya kadar, şimdi de Kürtçeye, Ermeniceye kadar bütün lisanlarda Kur’an-ı Kerim’in tercümesi insanlığın hizmetine sunulmakta.
Dolayısıyla Diyanet sadece Türkiye’nin Diyanet’i değil, Diyanet aynı zaman da Orta Asya’daki, Balkanlar’daki, Afrika’daki hatta yapılan hizmetlere baktığımızda dünyadaki bütün… Müslümanların Diyanet’idir.
Sadece ülkemize değil dünyanın bütün Müslümanlarına hizmet ederek hem İslam’ın tebliğ vesilesi olan hem de Türkiye’yi tanıtan ve sevdiren Diyanet şimdi kapatılmak isteniyor.
Ancak acı olan şudur ki malesef Diyanet İşleri Başkanlığını kapatmak isteyenler başkanlığın hizmetlerini eleştirmiyor ya da yetersiz görmüyor. Bunlar dikkate alınmadan kapıtılmalı deniliyor.
Oysa tabiî ki her kurum ve kişi gibi diyanette eleştirilmeli. Aynı şekilde diyanetin hizmetleri eleştirilebilir. Yetersiz görülebilir.
Ancak direk kapatırım demek bütün bu güzellikleri ve faydaları görmemek ya da gördüğü halde önemsememek demektir.
Diyanetin kapanması demek, bütün bu milli ve manevi hizmetlerin sekteye uğraması demektir.
Diyanetin kapanması demek, Alo Fetva hattına günde gelen 5000 sorunun cevapsız kalması demek. Ki bu resmi rakam ve tespittir.
Diyanetin kapanması demek, İslam dünyasını ateşe veren şeyin yani ihtilafın camiye girmesi ve insanların birbirine düşmesi demektir. Çünkü camiyi şuan yöneten ve görevli gönderen, maaşını veren devlet ve diyanettir.
Devlet ve diyanet buradan çekildiğinde camiyi kimin teslim alacağı, namazı kimin kıldıracağı, camiyi kimin yöneteceği meçhuldür. Bu da Devlet destekli bir diyanet olmasına rağmen son 20 yılda ve yakın zamanda yaşadığımız acı tecrübeyi bize tekrar yaşatır diye düşünüyorum.
Tabi biz samimi olan, İslam’ı yaşayan ya da tebliğ eden hiçbir kişi ya da gurubu kötülemiyoruz. Kötüleyemeyiz de ancak her yerde ve oluşumda olduğu gibi dini alanda hizmet eden samimi kişi ve guruplar olduğu gibi bunu istismar eden ya da yanlış yorumlayan kişi ve gurupların var olduğu da bir hakikattir.
O halde diyanet kapatılırsa din işlerini kim organize edecek, camileri kim idare edecek, din işlerini yürüten kimselerin maaşını kim verecek… bütün bu ve peşinden gelebilecek soruların cevapları verilebilmelidir.
Vatandaşın sağlık, eğitim, ulaşım… hakkı olduğu ve devletin bunu sağlama ve idare etme görevi olduğu gibi aynı şekilde dini seçme ve yaşama hakkı vardır.
Zira Atatürkün dediği gibi: “Din vardır ve gereklidir.” Din var ve gereki olduğu için yaşanmalı yaşayabilmek için de devlet buna imkan sağlamalıdır. Bunu da hangi isimle anarsanız anın illaki resmi bir kurum tarafından yapılması gerekir.
Bu cümleden olarak Diyanetin kaldırılmasını teklif eden yerine ne koyacağını da söylemelidir. Ya da bu hizmeti nasıl yürüteceğini söylemelidir.
Evet bunu ortaya atan onu da söylemelidir.
Zira diyanet boşluğunun yapacağı, itikadi, ameli, sosyolojik tahribat ve kargaşa ileride çok büyük olacaktır.
Son cümle, hangi ideoloji, gurup, zihniyet iktidara gelirse gelsin bu işlevselliğinden ve hizmetlerinden dolayı diyaneti kapatmaz, kapatamaz.
Diyanet cumhuriyetle kuruldu, cumhuriyetle ilel ebed kalacaktır.
Bir cümle de diyanet görevlilerine, bunca hizmete ve fedakarlığa rağmen birileri diyaneti kapatmaktan söz ediyorsa demek ki daha yapılacak işler ve ulaşılmamış kişiler var demektir.
Zeki Uyanık
14.05.15, Adana
adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.