Avrupa İzlenimlerim?


Gecen hafta, bir davet üzerine Almanya?yı, Hollanda?yı ve Belçika?yı kapsayan on günlük bir Avrupa seyahati yapma imkânım oldu.

Bu seyahatte bu üç ülkenin Köln, Dortmund, Schalke, Essen, Amsterdam, Rotterdam, Bürüksel? gibi şehirlerini gördüm.

Bu gezi neticesinde milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy?un Avrupa seyahati neticesinde söylemiş olduğu ?Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm. Dolaştım mülk-i İslamı bütün viraneler gördüm.? sözü aklıma geldi.

Akif, bu sözü nerdeyse bir asır önce söylemiş ama bu söz günümüzde de hala güncelliğini ve gerçekliğini korumaktadır.

Zira bu seyahatte şunu müşahede ettim ki, modern hayatın bütün imkânları ve güzellikleri Avrupa ülkelerinde mevcut.

Avrupa?nın alt yapı, üst yapı, temizlik, şehirleşme, kuralları uygulama anlamında bir problemi kalmamış. Oysa İslam ülkelerinin çoğu malumunuz bunun tam tersi ve çok gerisinde.

Avrupalıların güvenlik hususunda da bir dertleri ya da endişeleri görünmemektedir. Zira Avrupa ülkeleri arasındaki seyahat bir ülke içindeki şehirlerarasındaki seyahat gibi pasaportsuz sorgusuz sualsiz yapılabilmektedir.

Öyle ki pasaportumu yanıma almayı unuttuğum bir günde Almanya?dan Hollanda?ya geçtim aynı şekilde pasaportsuz geri döndüm.

Başka bir günde de Almanya, Hollanda, Belçika arasında dolaştım. Bu üç ülkede de bizi durduran, pasaport soran bir yana yolun kenarında polis, asker ya da bir başka görevli dahi yoktu.

Tabi onlarda terör yok, savaş yok, petrol yok? Dolayısıyla bir güvenlik sorunları da yok. Durum bu olunca haliyle rahat bir şekilde giriş çıkışlar seyahatler yapılabilmektedir.

Avrupa?da kurallar ve yasaklar var ama çiğnenmek için değil. Bilakis ağır olmakla birlikte titizlikle uygulanmaktadır. Kuralları ihlal edenler tereddütsüz cezalandırılmaktadır. Bundan dolayı sistem asker, polis olmadan da sorunsuz bir şekilde işlemektedir. Ancak şunu ifade edelim ki polisten çok ama çok korkuyorlar. Kuralların ağır oluşu, suç işlemede ciddi bir caydırma görevi görmektedir.

Seyahatimde şunu müşahede ettim ki, Avrupa insanının ahlak anlayışı maneviyata değil dürüstlüğe dayanmaktadır. Yani onlar ahlakı bedeni örtmek veya hayâ edep sahibi olmak olarak telakki etmiyorlar. Onlara göre vergisini veren, sözüne sadık olan, yalan konuşmayan, insanları aldatmayan insan, en ahlaklı insandır.

Bir diğer husus da Avrupa insanın da ruh ve sevgi kalmamış. İnsanlar adeta robotlaşmış birer makine haline gelmiş. Ancak birbirlerine karşı gayet hoşgörülü ve anlayışlılar.

Aynı şekilde hırs ve azim adına da pek bir şeyleri kalmamış. Fakat işlerini en güzel şekilde yapmaktadırlar.

Benim anlamadığım ya da anlamada zorlandığım ruhu ve hırsı olmayan ya da kalmamış bu milletler ve ülkeler nasıl olurda bunca hırsı, azmi ve enerjisi? olan İslam alemini her alanda geride bırakmakta ve mağlup edebilmektedirler.

Herhalde tembelliğimizden ve işimizi sağlam yapmadığımızdandır. Tabi bunun yanında nerdeyse iki asırdır taklit ettiğimiz bu medeniyeti yanlış örnek alışımız ya da almamız gerekeni değil de almamamız gerekeni aldığımızdan olsa gerek.

Yani batının, çalışmasını, ilmini ve fennini alacağımız yerde modasını almamızdan olsa gerektir.

Oysa Akif, bir asır evvel yine bu hususta şunu söylemişti.

?Alınız ilmini Garb?ın, alınız san?atini; Veriniz hem de mesâînize son sür?atini. Çünkü kaabil değil artık yaşamak?

Evet vakit taklit ettiğimiz batının modasını değil, ilmini, fennini, çalışma disiplinini alma vaktidir.

Bugünkü batı ile doğu gerçeği bu olmakla birlikte umutsuz olmamak gerekir. Zira orada yaşayan gurbetçilerin ifadesi ile ne Avrupa eski Avrupa ne de Türkiye eski Türkiye?

Bu gezide yakından müşahede ettiğim ve hayran kaldığım bir başka husus da oradaki Müslümanların yediden yetmişe camiye bağlı ve irtibatlı oluşu oldu.

Öyle ki Almanya?da camide yapılan bir kaç kermese gittim hepsinde de genç, yaşlı, kadın erkek, açık, kapalı? herkes büyük bir şevk ve heyecanla camiye gelmektedir.

Camiye geldikleri gibi de caminin yararına hizmet etmektedirler. Özelikle çocuk ve gençlerin hizmet etme şevki ve heyecanı görülmeğe değerdi.

Cami ve Müslümanlarla ilgili bir başka güzel husus, caminin tıpkı Hz. Peygamber döneminde olduğu gibi yeri geldiğinde namaz kılınan bir ibadethane, yeri geldiğinde oturup sohbet edilen bir mekan, yeri geldiğinde ilim öğretilen bir okul, yeri geldiğinde Müslümanların sorunlarının ele alındığı bir meclis?

Bu da caminin Asrı Saadetteki fonksiyonu hatırlatmaktadır.

Bizi Almanya?ya davet eden ve bu ortamı görmeye vesile olan İhtisas Merkezinden sınıf arkadaşım Lokman YILMAZ?a, Gelsenkirchen Horst Mevlana Camii dernek başkanı Fahri USLUBAŞ?a ve dernek yönetimine teşekkür ederim.

Selam ve dua ile?


M. Zeki Uyanık, adanapost

19.06.14, Adana

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Zeki Uyanık Arşivi