İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Ahde Vefa,

 

Değerli okurlar; bugün ülke gündeminin dışına çıkarak beşeri ilişkilerimiz içerisinde giderek zayıflayan ve günlük hayatımızda önemli sıkıntılara neden olan bir konuyu dile getirmek istiyorum.

Söz verip de yerine getirmemek, yapacağı bir işi zamanında yapmamak, borcunu veya ödemekle yükümlü olduğu bir ödentiyi zamanında ödememek, kısacası ?AHDE VEFA?.

İmanın insana kazandırdığı hasletlerden biri de ahde vefadır. Zaten onu üstün bir fazilet haline getiren şey de, kişinin her an taahhüdünün aksini yapma imkânı varken, verdiği sözüne sadık kalmasıdır.

Kur'an-ı Kerim, Allah'a iman eden bir müminin On?unla ahitleştiğini, bu suretle kendisini hür iradesiyle sadakat mükellefiyeti altına dâhil ettiğini açıklar. İster Allah'a ister insanlara karşı verilmiş olsun, her vaat ve ahit, yükümlülük açısından mümini borçlu ve sorumlu kılar. İslam ahlâkında bu sorumluluğun yerine getirilmesine ?ahde vefa? denir.

Ahd; iki tarafın sözleşmesi demektir. Bir taraf söz verirse vaat olur. Buna göre ahde vefa, verdiği sözü yerine getirmek olur ki, bu, İslam hukukunda dini bir emirdir. Sözünde durma, verdiği sözlere bağlı kalma, özü ve sözü doğru olma anlamına gelen ahde vefa, İslam ahlâkının en önemli prensiplerinden biridir. İster İnsanlara, ister Allah'a karşı verilmiş olsun her ahit ve söz, yükümlülük şartlarını taşıyan her insanı borçlu ve sorumlu kılar.(Bakara:177, Mü'minûn:8)

Ahde vefa veya kısaca vefa... Sözünü çiğnememek, sadık kalmak, dürüst olmak... Bu ulvi meziyetler sevginin, dostluğun ve kardeşliğin bağrında yetişir. Kin, nefret, haset onu her zaman boğmuş, daha doğmadan öldürmüştür. Vefa ancak sevgi, iyilik ve kardeşlik ikliminde boy atıp gelişebilir. Bu yüzden sözlükler vefa kelimesine, ?sevgi ve dostlukta sebat etmek? anlamını da vermişlerdir.

Vefa, düşman bile olsa verdiği sözden dönmemektir. Vefalı insan, dost-düşman herkesin güven ve emniyet duyduğu kimsedir. Onun karakterinde yalancılık, döneklik ve kalleşliğin izine rastlanmaz. En zor anlarda bile ahde vefa eder.

Ahde vefa ile bu kadar açıklama yaptıktan sonra gündelik yaşantımıza bir bakalım. Ne kadar ahde vefa gösteriyoruz.

Yaşadığımız sözde modern çağda özellikle şehir kasaba gibi büyük yerleşim merkezlerinde büyük çoğunluğumuz apartman, site gibi toplu yaşam alanlarında barınıyoruz. Bu apartman ve sitelerde yönetici, güvenlik, bahçıvan ve kapıcı gibi görevleri yerine getirenler ve bu hizmetlerim maddi bir karşılığı var. KMK?de buna yönetim giderleri avansı, genel anlamda ise aidat deniliyor. Maalesef buralarda oturanlardan aldıkları hizmetin bedeli için gereken aidatları zamanında ödemeyen hemen hemen her yerde görülmektedir. Bu ahlak içerisinde olan kişi kendisine hizmet veren yöneticiyi ve görevliyi zor durumda bırakırken, diğer yandan da komşusunun sırtından geçinmektedir ki burada hem ahde vefa?yı terk etmiş hem de komşusunun hakkına tasallut etmiş oluyor.

Kişi bir mağaza vb. yerlerden kısa veya uzun vadeli taksitle aldığı bir ürün veya hizmetin bedelini zamanında ödemiyor, ya da hiç ödememe cihetine giderek yasal yaptırımlara maruz kalıyor. İşte en önemli örneklerinden birisi uzun zamandır ülke gündeminde olan ve hükümet tarafından sürekli önlemler alınmaya çalışılan kredi ve kredi kartı mağdurları meselesi.

Kirasını zamanında ödemeyen, kira süresi bitiminde veya önceden kira, elektrik, su, aidat vb. ödentileri ödemeden kaçarcasına çıkıp giden kiracı ödemedikleri bedeller karşılığında kendini kazançlı görürken, aslında kul hakkı yediğinin ve bunun mutlak hesabını vereceğinin muhakemesini yapmamaktadır.

Ahde vefaya uymadığımız en önemli hususlardan biriside bir iş yaptırdığınız esnaf ve sanatkârın işi zamanında yapmaması, teslim etmemesi veya yapılan işin istenilen evsaf da olmaması.

Yapılacak bir iş için veya bu işin bedelinin ödenmesi hususunda her zaman yazılı bir akit yapma söz konusu olmadığı gibi millet olarak böyle bir alışkanlığımızda yoktur. Bunun en önemli nedenlerinden biriside geçmişte atadan babadan yadigâr olan alışkanlıklar ve ?Söz senettir? anlayışının yaygınlığından kaynaklanmaktadır. Maalesef bu gün üzülerek belirmeliyim ki, ?Söz senettir? sözünün yerini  ?Söz verilir ama tutulacak diye bir kaide yoktur? gibi şaka yollu mizansal deyim almış durumdadır.

?Ahdi de yerine getirin. Çünkü verilen sözde elbette sorumluluk vardır.? (İsra, 34) buyrulmuştur. Ahitle yemin arasında fark vardır. Yemin bozulursa kefaret gerekir. Fakat ahitte bu yoktur. Ahdi bozmanın günahı kefaretle ortadan kalkmaz (İbnü'l-Arabî, Ahkâmü'l-Kur'an).

Yüce Allah CC sadık ve takva sahibi olanları (muttakileri) Ahit edenler ve vefa gösterilenlerin olduğunu bildirmektedir(Bakara:177) Öyle ise bize düşen bir işi yaparken bir sözü verirken iyice düşünmeli opsiyonlu davranmalı asla sözümüzden dönmediğimiz gibi söz (akit) verdiğimiz zaman içerisinde yerine getirmemiz üzerimize yüklenen bir vazifedir.

 

 

İbrahim Halil SİPAHİ

Araştırmacı Yazar

13.04.2014/adanapost.com

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi