Ahmet Yürekli
Ağzımdaki bakla
İsmet Özel şiir kitabının başında bir dize söyler:
?Yaşamayı bileydim hiç yazar mıydım şiir??
Özel?in yapabildiği ?en iyi iş? şiir yazmak olmasına rağmen, bunu, yaşamayı bilmediği için meşgul olduğu bir uğraşı olarak takdim eder okuyucuya.
Hoş.
Çok hoş bir imge.
Bu nükte üzerinde kafa yormalı biraz:
Yaşamayı biliyor muyuz gerçekten?
Bu sabah temcit pilavı gibi önümüze konulan haberlerden bıkıp, kahvaltı esnasında farklı bir şeyler dinlemek istedim TV?de.
Samanyolu?nda Fethullah Gülen?in ?Kırık Testi? sohbetleri vardı.
Fedakârlıktan bahsederken, sahabe evlerinin tamamına yakınının kıl çadırlardan oluşmasını, üzerlerine düşen bir fedakârlığa hazır olma arzularından kaynaklandığını söyledi:
Nerede cihat varsa, en kısa zamanda çadırı deveye yükleyip hizmete yetişebilmek adına tercih edilen bir yaşam şekli bu.
Müthiş.
İş yerine geldiğimde, ayağımdaki örklere baktım.
Donanımlı ofisler, sekreterler?
İstemeye gerek duymadan, ihtiyacım önceden tespit edilmiş; çayım masamda, buharı, yarı açık pencereden esen hafif rüzgârla uçuşuyor?
Biz mi biliyoruz yaşamayı?
Yoksa, hayat diye uydurduğumuz bu kaos, bütünüyle bizi içine çekmiş de, ağız alışkanlığıyla mı söylüyoruz yaşadığımızı?
Şimdiye değin ?Kırık Testi? hakkında farklı yorumlar yüklemiştim kafama.
Galiba bu sabah asıl manasını buldum.
İnsanoğlu bu dünyaya kendini tanımak, hayatı (ahret olgusuyla birlikte) kavramak için görevlendirilmiş ödevli bir varlık.
Ne var ki pek azımız bu ödevi, suya giden acemiler gibi testiyi kırmadan tamamlayabiliyoruz.
Soru şu:
Adı ?yaşamak? olan bu ödevi, testiyi kırmadan yerine getirmek gibi bir bilinç var mı içimizde?
Rabbimizin uyarılarını dikkate almadığımız her hareketimizle biraz daha kırıldığının farkında mıyız testimizin?
Bu sabah, ağzımdaki bakla bu işte.
Ahmet Yürekli
Üsküdar, 29.04.2010
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.