Güç üretime kayıyor, spekülatif yapılar zayıflıyor
Ekonomik hassasiyet sebebiyle yeni ekonomi programı ve liraizasyon politikası dahilinde makro ihtiyati tedbirler fasılasız ve dozu artırılarak sürdürülüyor. Liraizasyon ve üretim maliyetlerini düşürme uygulamalarıyla; para politikasında fotoğraf daha netleşiyor.
Devlet borçlanma faizi, Hazine borçlanma faizi, piyasa faizi ve politika faizi birbirine giderek yaklaşıyor. Türkiye’de artık döviz kuruna bağlı spekülatif yapılar zayıflıyor. Enflasyonu yukarı yönlü baskılayan döviz ve faiz dalgalanmaları giderek gücünü kaybediyor.
Liraizasyon politikasında hedef; Türk Lirası’nda (TL) güveni sağlamak, bankalardaki döviz mevduatı pozisyonunu TL lehine çevirmek, bankaların kredi pozisyonunu yükseltmek, yüzde 5’in üzerinde GSYH büyümesi sağlamak, enflasyonu bu yıl için yüzde 65’lere çekmek, gelecek yıl yüzde 20’lere indirmek, politika faizini tek hanede tutarak yatırım ve ticari kredi stokunu genişletmek.
Velhâsıl, uygulanan politikalarla TCMB rezervleri artırılıyor. TL’nin kıymeti korunuyor. Bankalara en ucuz maliyetle yeni kaynaklar oluşturuluyor. Bankalar yüzde 9’luk bir destekle yüzde 12 ile mevduat yapıyor. Diğer taraftan kur korumalı mevduat (KKM) sistemi sayesinde yüzde 30’lara yakın borçlanmalar yüzde 9’lar seviyesinde seyrediyor.
Kim ne derse desin, faiz indirimlerinin başladığı süreçten bu yana üretimin en büyük göstergesi kapasite kullanım oranlarının (KKO) tarihsel ortalamanın üzerinde yıl boyunca ortalama yüzde 77’lerde seyrettiğini görmek ekonomi adına mutla eden gelişmeler. Demek ki finansal sektördeki iyileşmeler çarkların daha iyi dönmesini sağlıyor.
Evet, Türkiye bankacılık tarihinde yüzde 9’lara kadar düşen sabit faizle 10 yıl vadeli TL kredisi uygulaması olmadı. Şu anda bu sistem işliyor. İrili ufaklı birçok firma kredi kullandı, kullanıyor. KOBİ’ler geçen yıla göre 7 kat daha fazla krediye kavuştu. KOBİ’ler, geçen yılın tamamında kullandıkları krediyi bu yıl sadece 2022 Eylül ayında elde ettiler. Söz konusu oran ve vadelerle alınan krediler ile 62 ilde yatırım imkânı sağlandı. Şimdi yatırımlar 81 vilayete yayılmaya çalışılıyor.
Tabii liraizasyondan faydalanma adına aslan payı bankaların. Geçen yıl Aralık’tan bu yana devreye alınan uygulamalarla banka bilançolarında TL payı artarken, fonlama vadeleri uzadı ve finansal istikrar liraizasyonla sağlam yapıya kavuştu.
Finans sektörüne getirilen yeni düzenlemeler; esasında tüketimden uzaklaşarak “üretimi” desteklemek ve tüketimi öncelleyen mevcut anlayışı değiştirmek hedefli. Makro ihtiyati tedbirler; bazı kesimler tarafından spekülasyon kokan “serbest piyasa ekonomisi”nden uzaklaşma şeklinde algılansa da hem finans hem de reel sektöre verilen katkı açısından olumlu bulunuyor.
Liraizasyon dahilinde; reel sektöre yönelik kredi hacmi, “bankalardaki TL mevduat payı yüzde 50’nin altında kalırsa yüzde 8, yüzde 50-60 arası olursa yüzde 3 ve yüzde 60’ın üzerinde ise yüzde sıfır komisyon ödeme” uygulamasıyla destekleniyor. Sistemle bankaların TL mevduatı arttığı için ödeyeceği komisyonu düşürme imkânı alabildiğine tabana yayılmış durumda. Ayrıca bankalara verilen düşük faizli tahvil alımı olanağıyla da sistem daha muhkem hâle getiriliyor. Bankaların mevduat toplamadaki zorluğu liraizasyonla aşıldığı gözlenirken reel sektörün finansal kaynak ihtiyacı böylece karşılanmış oluyor.
Dolarizasyondan milli ve yerli paraya dönüş bankaları da memnun etmiş olacak ki birçok banka CEO’su müşteri tercihlerine saygı göstereceklerini söylemekten çekinmiyor. Yine KKM sayesinde yüzde 11-12’den bolca ticari kredi stokuna ulaşan banka müşterilerinin yanında TCMB ve Hazine’ne de sistemin artılarından istifade ediyor.
Vatandaşı KKM’den vazgeçirmek için TL mevduata yüzde 30’larda faiz teklifi yapıldığına dair spekülasyonlar olsa da bankalar bu tuzaklara gelmiyor. Bankalar KKM ile kredi stoklarını tamamlamış yeni yıl hazırlıklarına şimdiden başlamış görünüyor. 5 Aralık verilerine göre, bankaların kredi hacmi 7,3 trilyon liraya ulaşmış bile. Bunun anlamı Temmuz’dan bu yana 800 milyar lira kredi büyümesi demek.
Gelelim bankacılık sektöründeki duruma… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 2022 Ekim ayı verilerine göre, bankacılık sektörü kârlılığını yüzde 409 artırarak 336 milyar lira net kâra ulaşmış. Sektör aylık bazda da kârlılığını 5 kat artırmış ve 2022 Ekim’de 50 milyar lira kâr etmiş. Aynı sektör bir yıl önce yani 2021 Ekim ayında 9,1 milyar lira net kâr sağlamıştı.
Yani finansal gidişattan herkes memnun.
Piyasada enflasyon ne kadar köpürtülmeye çalışılırsa çalışılsın, karar alıcılar tarafında faiz ve enflasyonda oranların düşeceğine dair inanç tam olarak görülüyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Enflasyonu hedeflediğimiz şekilde 2023 sonunda yüzde 20’ler seviyesine, 2024’te tek haneli rakamlara düşürmek için ne gerekiyorsa yapmakta kararlıyız. Açıkça söylüyorum, herkes hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesinde enflasyona göre yapsın. Aksi yönde hareket edenlere hükümet olarak biz kendi yetkilerimizi, milletimiz de tercihleriyle kendi iradesini kullanarak gereken cevabı verecektir. Ülkemizin bunca fedakârlıkla eşiğine getirdiğimiz Türkiye Yüzyılı Vizyonu’nu, bir avuç muhterisin kazanç hırsına kurban etmeyeceğiz” diyor.
Hakikatte yüksek faizden tüm ekonomi dünyası rahatsız. Enflasyonu düşürme adına mevduat faizlerinin baskılanması ve kredi faizlerine getirilen üst limitler finansal denge adına önemli adımlar. Mevcut konjonktürde bankaların kredi vermede zorlandığını söylemek artan kredi hacmi vesilesiyle doğru bir söylem olmadığı ortadayken yüzde 10’un üzerinde kredi büyümesi durumunda işin Hazine tahviline döneceğini bilen bankalar, bir yandan düşük faizle mevduat yapmaya çalışıyor. Ancak diğer taraftan da tahvil faiz oranlarında gerilemeyi hızlandıracak uygulamaları bugünden bekliyor.
Fakat iş dünyasına destek verecek uygulamalar burada kalmış değil. Kredi mekanizmasında reel bir yapı oluşturmaya çalışan ekonomi yönetimi; kredinin başı boş gezmesini engelleyerek yatırım, iş ve aş sahaları oluşturması için çabalıyor. Kredi şartı olarak istenen “harcama belgesi” bunlardan biri. Maaş ve ücret ödemeleri, ham madde, nakliyat, sigorta ve ihracata yönelik her türlü yatırım malı, makine, kira, elektrik, su ve doğalgaz, Ar-Ge, pazarlama, satış, vergi ve SGK prim gibi ödemeler kredi kapsamını içine alındı. Yani krediyi alan keyfine göre değil kredinin veriliş amacına göre kullanım yapacak. Para yatırım, üretim ve istihdama gidecek.
Ekonomi yönetimi; bir taraftan KKM kanalıyla kredi musluklarını açık tutuyor, diğer taraftan ise bazı kesim ekonomistlerin “Uygulama görev zararını patlatır, hoş gelsin 1990’lı yılların görev zararı” muhalefetine karşılık, Kredi Garanti Fonu’nu (KGF) kullanarak ticari krediler ayağını düşük faizlerle tahkim ediyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “Hazırlamış olduğumuz KGF kredisi ile gerçekten ihtiyacı olup bankacılık sektöründen, finans sektöründen para almakta zorlanan, önünde birçok engeli olan firmalara kolaylık sağlayacağız. Gerekirse kazanmamak üzere, düşük maliyetlerle ve kâr da etmeyecek şekilde gerekli destek verilecek” diyerek dünyanın içinde bulunduğu duruma bakarak karamsar bir havanın oluşmasını engelleyeceklerini dile getiriyor.
Dolayısıyla mevcut finansal yönetime yönelik bazı kesimler, “Faiz indirimlerindeki hedef borçlanma faizini düşürmek. Bu şekilde harcamaları ve büyümeyi artırmak. O zaman neden dünyanın geri kalanı birbiri ardına faiz artırıyor? Çünkü enflasyonu düşürmeden politika faizini düşürseniz de piyasa faizi düşmüyor. Piyasa faizleri; enflasyon beklentisi ve risklere göre fiyatlanıyor. O nedenle diğer ülkeler önce faiz artırıp enflasyonu düşürmek, sonrasında ise düşen enflasyon sayesinde piyasa faizlerini indirip büyümeyi sürdürülebilir olarak desteklemeyi amaçlıyor…” bakışını sergilese de gerçekte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle 2023 yılında yüzde 20’ler seviyesine inecek enflasyonun daha sonraki sene tek hanelere inmesiyle finansal sistemde çerçevenin düzeleceğine dâir izlenimler güçleniyor.
Fotoğraf gayet net: Bankacılık sistemi ticari kredileri, 2022 yaz başında mevduatın 10 puan üzerinde fiyatlıyordu. Şimdi 6 puan aşağısında. Söz konusu trend düşük faiz lehine daha da derinleşecek. Politika faizi ile ciddi bir korelasyon oluşturacak.
Sonuç olarak, spekülasyon kazanç mekanizması olmaktan çıkıyor, güç üretime kayıyor.
bursatv.com.tr/yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.