GÖRÜŞ - Dezenformasyonla mücadelede birlik çağrısı

GÖRÜŞ - Dezenformasyonla mücadelede birlik çağrısı
Enformasyon, her ne kadar tarihin her döneminde bir müdahale aracı olarak kullanılsa da yakın dönemde ortaya çıkan teknolojik dönüşüm bu müdahalenin doğasını çok keskin biçimde dönüştürdü.

İstanbul

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turgay Yerlikaya, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının ev sahipliğinde "Köklü Geçmiş, Güçlü Gelecek" temasıyla düzenlenen Türk Konseyi Medya Forumu'nu AA Analiz için değerlendirdi.

Tarihin her döneminde enformasyon üzerinden siyaset, güvenlik, ekonomi ve istihbarat gibi farklı alanlara çeşitli müdahaleler söz konusu olurken, medya araçlarının çeşitlenmesiyle bu yöndeki müdahalelerin niteliği değişti.

20. yüzyılın başında, hem savunma hem de saldırı amacıyla kullanılan enformasyon kaynakları, askeri kapasite artırımı anlamında da önemli bir değişken oldu. 1940'ların başında ABD'nin bir tür saldırı konsepti olarak tasarladığı Psikolojik Savaş Dairesi de yakın tarihte enformasyonun askeri strateji konsepti içerisinde değerlendirildiği örneklerden biri.

Son dönemde dünyanın hemen her bölgesinde artan enformasyon temelli manipülasyonlar, devletlerin bu alandaki savunma konseptini de değiştirmelerini zorunlu kılıyor.

Savaş Enformasyon Ofisi (OWI) bünyesinde ihdas edilen bu birim, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'ya karşı verilen mücadelede, dönemin medya araçlarını (radyo, broşür) propaganda amacıyla kullanması açısından emsal teşkil etti. Alman askerlerin psikolojik muvazenelerini sarsma ve istenilen yönde etki bırakabilme adına yoğun biçimde çalışan bu birim, Soğuk Savaş döneminde etki alanını genişletti ve Sovyetlerin nüfuzunu kırma adına, bünyesine çeşitli araçları kattı. Nitekim, 1940’lar ve 50’ler boyunca Türkiye ve Orta Doğu’da ABD’li Daniel Lerner’ın yaptığı saha araştırmaları, Sovyetlere yakın ülkelerdeki ideolojik savaşın enformasyon düzlemindeki rolünü Voice of America (VOA) üzerinden göstermesi açısından değerli.[1] Hemant Shah'ın da açıkça ortaya koyduğu gibi Soğuk Savaş sürecinde, VOA'nın dünyanın farklı noktalarındaki enformasyon eksenli müdahaleleri, ABD'nin etkisi ve gücünü artıran bir araç oldu. [2]

Enformasyon, her ne kadar tarihin her döneminde bir müdahale aracı olarak kullanılsa da yakın dönemde ortaya çıkan teknolojik dönüşüm, bu müdahalenin doğasını çok keskin biçimde dönüştürdü. Milyarlarca kişinin bilgi ve haber akışının gerçekleştiği dijital alanlar, bilginin manipüle edilmesi ve yeniden yapılandırılmasında oldukça farklı bir düzlemi beraberinde getirdi.

Nitekim son dönemde, seçimlere müdahale tartışmalarının yanı sıra kriz ve gündem oluşturma, kitleleri manipüle etme ve dezenformasyon siyasetini üst düzeylere taşıma bu dijital mecralar üzerinden daha mümkün ve kolay olabiliyor. Polarizasyonun derinleştirilmesi, sosyal ve ekonomik sistemlerin hedef alınması, jeopolitik etkinin artırılması ve iç siyasetin enformasyon üzerinden kontrolüyle dizayn edilmesi, bahse konu manipülasyonların sonuçları olarak öne çıkıyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 21-23 Ekim'de İstanbul’da düzenlediği Türk Konseyi Medya Forumu, medya araçları üzerinden yapılan dezenformasyon siyasetinin bütün yönleriyle tartışıldığı ve yeni çözüm arayışlarının müzakere edildiği bir etkinlik oldu.

Enformasyon savaşlarıyla mücadelede artan kurumsallık

Son dönemde dünyanın hemen her bölgesinde artan enformasyon temelli manipülasyonlar, devletlerin bu alandaki savunma konseptini değiştirmelerini zorunlu kılıyor. Bu minvalde ülkeler hem dahil oldukları birlikler hem de müstakil inşa ettikleri kurumlarla bu alandaki savunma ağlarını güçlendiriyor. Bu konudaki önemli bir örnek, NATO bünyesinde oluşturulan Stratejik İletişim Mükemmeliyet Merkezidir (StratCom COE).

Son dönemde sosyal medyanın hibrit savaş konseptinde müdahale amacıyla oldukça sık kullanılması, merkezin kurulmasındaki esas gerekçe olarak ifade ediliyor. NATO bünyesindeki ülkelerin siber ve dijital alanlar üzerinden karşılaşabilecekleri olası risklerin erken teşhisi için çalışma yapan merkez, bu alandaki farkındalığın artırılmasını hem devlet hem de devlet-üstü düzlemlerde açık biçimde destekliyor. Özellikle son dönemde, Rusya ve Çin’in bu alandaki tehditler gerekçe gösterilerek yapılan çalışmalar, bu merkez tarafından yayınlanıyor ve geniş kitlelerin bilgisine sunuluyor. Dijital alanlardaki manipülasyonların sadece hukuki düzlem gözetilerek düzenlenmesinin yeterli olmadığı gerçeği ise devletlerin bu alandaki farkındalıklarını artırmalarını zorunlu kılıyor. Aksi takdirde, egemenliğin sadece hukuki düzlemde yapılan düzenlemelerle mümkün olduğunu düşünen devletlerin, dijital alandaki egemenliği eksik kalacak ve bu eksikler, ilgili devletlerin siber alandaki zaaflarını artıracaktır.

Türk Konseyi içinde yeni bir arayış

İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'un, ortak bilgi ve dağıtım kanallarının inşa edilmesinin, üye ülkeler arasındaki bilgi alışverişini kolaylaştıracağı ve üye ülkelere yönelik dezenformasyon siyasetini etkisiz kılacağı yönündeki ifadeleri, gelecek dönemde bu alanda atılacak adımların habercisi niteliğinde

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, 21-23 Ekim'de tarihleri Türk Konseyi’ne üye ülkeler ve gözlemci ülke Macaristan’ın katılımıyla İstanbul’da düzenlediği Türk Konseyi Medya Forumu, medya araçları üzerinden yapılan dezenformasyon siyasetinin bütün yönleriyle tartışıldığı ve yeni çözüm arayışlarının müzakere edildiği bir etkinlik oldu.

Sekiz ülkeden 500'ün üzerinde katılımcının yer aldığı bu forumda, medya alanları üzerinden ortaya çıkan risk ve tehditlerin nasıl bertaraf edileceği üzerine tartışmalar yapıldı. Küresel düzlemde her geçen gün yeni müdahalelere tanık olduğumuz günümüzde, sosyal medya şirketlerinin oluşan bu asimetrik yapıda ciddi pay sahibi olduğu vurgusu panellerdeki en temel gündem maddelerinden birisiydi. Nitekim devletlere müdahale amacıyla araçsallaştırılan sosyal medya platformları, ABD seçimlerinde olduğu gibi doğrudan kendilerini bir siyasi aktör olarak konumlandırabiliyor ve ülkelerin iç politikalarına müdahale dahi edebiliyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'un, forumun açılış konuşmasında, dünya enformasyon akışını yönlendiren birkaç şirketin yarattığı oligopol medya ortamını ve bu alanlarda artan müdahalelerin yarattığı tehditleri ifade etmek amacıyla kullandığı "dijital faşizm" ve "siber emperyalizm" kavramları, forumda tartışılan konuların geneline dair kapsamlı bir çerçeve sunuyor. Öyle ki Karabağ’ın işgalden kurtarılma sürecinde hem uluslararası medya hem de dijital mecralar üzerinden Ermenistan’ın tezlerini destekleyen içeriklerin dolaşıma sokulduğu ve Azerbaycan’ın meşru taleplerinin görmezden gelindiği gerçeği, dijital faşizmin yakın tarihteki en açık örneği. İletişim alanındaki oligopollerin, küresel alanda var olan asimetrik güç ilişkilerine de katkı sağlayan bu medya düzeni, devletlerin kendi ulusal güvenliklerinin dijital alanlarla ne kadar iç içe olduğunu da açık biçimde gösteriyor.

Türkiye’nin özellikle son dönemde hem hukuki hem de kurumsal anlamda attığı adımlar, dijital egemenliğe verilen önemin göstergesi. Bu kapsamda Karabağ zaferi ve Cemal Kaşıkçı cinayetinde Türkiye'nin doğru iletişim yöntemlerini kullanarak hakikati dünyaya duyurmadaki etkin adımları dikkati çekiyor. Küresel bilgi asimetrisini sarsan ve hem Azerbaycan hem de Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı yalan endüstrisini etkisiz kılan stratejik iletişim adımları, Türk Konseyi'ndeki üye ülkeler için de rehber niteliğinde.

Forumda, Türk Konseyi’ni temsil eden üye ülke temsilcileri tarafından Türkiye’nin öncü olduğu bir medya izleme sisteminin oluşturulması da bu bağlamdaki somut kazanımlar dikkate alınarak dile getirildi. İletişim Başkanı Prof. Dr. Altun’un, ortak bilgi ve dağıtım kanallarının inşa edilmesinin, üye ülkeler arasındaki bilgi alışverişini kolaylaştıracağı ve üye ülkelere yönelik dezenformasyon siyasetini etkisiz kılacağı yönündeki ifadeleri, gelecek dönemde bu alanda atılacak adımların habercisi niteliğinde. Ülkelerin, müstakil olarak inşa ettikleri mekanizmaların yanı sıra şemsiye örgütlerin de ortak bir savunma konsepti geliştirmeleri, dezenformasyonla mücadele anlamında yerinde bir adım olacaktır. Siber ve dijital alanların ulusal güvenlikle ilişkisini kavrayan ve bu alanda öncü adımlar atan ülke ve topluluklar, hiç kuşkusuz enformasyon savaşlarında ellerini güçlendirecek ve bu alanda karşılaşacakları sorunlarla daha iyi mücadele edeceklerdir.

[1] Daniel Lerner, The Passing of Traditional Society: Modernizing the Middle East, Macmillan Pub Co, 1958.

[2] Hemant Shah, The Production of Modernization: Daniel Lerner, Mass Media, and The Passing of Traditional Society, Temple University Press, 2011.

***

"Görüş" başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.