Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Fiyat istikrarı kimin görevi?

Fiyat istikrarı kimin görevi?

Ekonominin işleyişi bir ülke için vazgeçilemez unsur. Maliye ve para politikalarıyla belirlenen bu çizgi, istikrarlı verimlilik üzerine kurgulanır. Ekonomide sürdürülebilirlik diye tarif edilebilecek mezkur çizginin aslında hedefi fiyat istikrarından başka bir şey değildir. Fiyat istikrarı da yatırım, üretim, tüketim ve tasarrufları olumsuz etkilemeyecek düşük enflasyon ortamını ortaya koyar.

Bozulan fiyat istikrarının ve yükselen enflasyonların bugünkü ortamda ülke ekonomilerini nasıl cendereye aldığını ve nasıl krizlerle karşı karşıya bıraktığını rahatlıkla görebiliyoruz. Çünkü fiyat istikrarı yoksa, huzur da yok demektir!

Dolayısıyla fiyat istikrarı, ekonomik krizlerin direkt panzehiri olmasıyla sürdürülebilir verimli ekonomik büyümeyi, beraberinde güven ortamını ve toplumsal refahı rahatlıkla sağlayabiliyor.

***

Ekonominin yakın tarihine bakıldığında fiyat istikrarını bozan sebebin yanlış uygulanan para politikaları olduğu görülüyor…

1970’li yıllardaki küresel petrol kriziyle çöken ABD’nin Bretton Woods sistemi dünyayı yeni bir enflasyon fırtınasıyla tanıştırmıştı. O yıllarda devletteki para otoriteleri, enflasyonist politikaların uygulanmasıyla ortaya çıkan fiyat istikrarsızlığını önlemek üzere olayın üzerine gitmişlerdi. Ülkeler dünyayı saran enflasyon eğilimine karşı para politikalarında değişiklik yapmak zorunda kalmışlardı.

Fiyat istikrarını sağlamak için nasıl bir para politikası izlenmeli… para politikası nasıl bir yöntem ve stratejiyle uygulanmalı… ihdas edilecek para politikasını yürütecek merkez bankalarının yapısı ve kurumsal özellikleri nasıl olmalı, söz konusu çalışmaların başlıklarını oluşturmuştu.

***

Aslında bu çalışmalar yeni merkez bankacılığının temelini attı… Böylece para politikaları ve fiyat istikrarı, merkez bankalarının asli görevi oldu. Ancak bu süreçte; fiyat istikrarı, hangi esaslara göre uygulanacaktı… kur hedeflemesi mi, enflasyon hedeflemesi mi, yoksa yerel para mı merkeze alınacaktı, o devletlerin yapılarına bırakıldı.

Tabii ki özellikle para politikalarında hedeflere ulaşmanın ve fiyat istikrarını yakalamanın başlıca yolu kullanılacak araçların ülkenin genel şartlarına göre doğru belirlenmesi… Para politikaları; enflasyon, ekonomik büyüme, dış denge ve tam istihdam için mi yoksa hepsini içine alan bir pakette mi şekillendirilecek?

Para politikasını; içinde yatırım ve tüketim de olan ekonomik büyüme, dış denge, istihdam ve enflasyon için bir bütün halinde ele alınmasının başarısızlığa götürdüğü aşikar. Mamafih dünyada ülkeler için en gerekli olan yerden başlayarak para politikasının geliştirilmesi ve uygulanması her zaman tercih sebebi olmuş.

***

Para politikaları hedeflemelerinde, bu doğrudan enflasyon olabiliyor… faiz oranları… döviz kurları… nominal milli gelir veya parasal büyüklükler de hedef olarak seçilebiliyor.

Tüm bu unsurlar göz önünde bulundurulduğunda, zaten fiyat istikrarına ulaşmanın niçin bu kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.

Bu bağlamda, merkez bankalarının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaksa bırakalım, işini yapsın. Çünkü banka fiyat istikrarından soyutlanırsa işte o zaman ekonominin balans ayarı kaçıyor ve finansal krizler mümkün hale geliyor.

Zira merkez bankaları kanunla da belirlenmiş olarak finans sisteminin merkezinde ve bütün ekonomik faaliyetleri etkileme potansiyeli olan bir kuruluşlar olduğundan onların etkin ve verimli çalışmaları ekonomik yapının tamamı için hayati önem arz ediyor. Binaenaleyh, merkez bankaları ne kadar sağlıklı çalışırsa, hükümetler de ekonomiyi o kadar kolay yürütebiliyor.

***

Türkiye’ye gelecek olursak, eskilerde ithal ikameci anlayışa göre politika üreten Merkez Bankası, 2002 yılından itibaren önce örtük ve 2006 yılından itibaren normal enflasyon hedeflemesiyle başarıya ulaşmadığı söylenemez. İleriki yıllarda 2008 küresel kriz dahil birçok olumsuzluklara rağmen hedeflenen enflasyon yakalanıyor.

2010 yılından itibaren finansal istikrar politikası adıyla yeni bir para uygulamasına geçen Merkez Bankası, özellikle dış denge, kredi genişlemesi ve sermaye akımlarından kaynaklanan kırılganlıklara karşı ekonominin dayanıklılığını artırmayı, dengeli büyümeyi ve dış finansmanın daha sağlıklı hale getirilmesini hedeflediği görülüyor.

Son dönemde uygulanan yeni ekonomi modeliyle liraizasyonu öncelleyen, portföy yatırımlarını askıya alan ve dış finansal kaynağı ihracata dayandıran sistemin; reel olsa da pandemi, jeopolitik riskler, Rusya – Ukrayna savaşı gibi bölgesel çatışmalar ve yüksek ithalat kaynaklı olumsuzluklar sebebiyle enflasyonun yükselmesine mani olamadığı gözleniyor.

Yeniden fiyat istikrarının öne çıktığı günümüzde, zannederim görevi sahibine tam olarak teslim etmenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

analizgazetesi.com.tr/yaznın devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi