Faiz indirimini gıda enflasyonu engelledi!
Malûmunuz, enflasyon fiyatların aralıksız artmasının yanında paranın değerinde sürekli düşüşü de ifade eder. Merkez Bankası'nın birinci derecede işi enflasyonu kontrol ve paranın değerini korumak. İşi gereği para politikasına dair elinde ne kadar araç varsa kullanır ve ne yapıp edip fiyat istikrarını sağlamaya çalışır.
Zira enflasyondaki seyir aynı zamanda Merkez Bankası’nın piyasayı regule eden, düzenleyen faiz politikasını belirler. Diğer taraftan piyasada enflasyon ne kadar düzenleyici rol alsa da çoğu zaman enflasyonun yön verdiği faiz de ekonomilerin gidişatında önemli yer tutar.
Enflasyon, kur, faiz oranları ve gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) arasındaki ilişkiyi kimse inkâr edemez. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de aynı model kurgulanmış, uygulanmaya devam ediyor.
Murat Uysal yönetimindeki Merkez Bankası genelde “faiz neden, enflasyon sonuç” anlayışıyla faiz kararı veriyordu… Ancak gelinen şartlar muvacehesinde son dönemdeki banka kararlarına sanki “enflasyon neden, faiz sonuç” prensibi hakim olmaya başlamış.
***
Statik bilgi verip başınızı ağrıtacak değilim… Ama bazı gerçekleri ortaya koymadan da geçmek olmaz.
Türkiye 2014 yılında yüzde 4,5 ile tarihinin en düşük politika faizini yakalamayı başarmasının ardından 2018 Eylül toplantısında faizin yüzde 17,75’ten yüzde 24’e taşındığını ve söz konusu faizin 2019 Temmuz’una kadar devam ettiğini hatırlatmak isterim.
Bugün faizleri yeniden tek hanede tutan Merkez Bankası’nın yeni hedefi politika faizini yeniden 2014 yıllarında olduğu gibi yüzde 5’lerin altına indirmek. Zaten temennimiz de o yönde.
Direkt söylemek gerekirse; fasılasız olarak Haziran 2020’ye kadar gerçekleştirdiği 9 toplantıda toplam 1575 baz puan faiz indirip politika faizini yüzde 8,25’e düşüren Merkez Bankası 10’uncu toplantıda faizi sabit tutma kararı alması gıda fiyatlarına bağlı enflasyondaki kıpırdanmanın bir neticesi.
Söz konusu karar; belki bir nefes alış, azalan gücü yeniden toparlama veya oku yay üzerinde daha fazla germe ameliyesi olabilir. Fakat veriler faiz kararında sanki “enflasyon neden, faiz sonuç” prensibine yeniden dönüldüğü ve temkinli duruşun devam edeceği haberini veriyor.
***
Zira; pandeminin başladığı Mart ayından bu yana gıda fiyatlarını tutmanın ve gıda fiyatlarının desteklediği enflasyonu dizginlemenin imkânı yok. Özellikle Ramazan ayında saman alevi gibi parlayan fiyatların menfi etkisini bugün bile belirgin şekilde hissediyoruz.
Merkez Bankası faizi sabit bırakırken yaptığı çekirdek enflasyon vurgusu aslında birçok kesime iyi de mesajlar veriyor.
Fotoğraf şu: Talebin sınırlayıcı etkisine rağmen salgına bağlı birim maliyet artışlarının yansımalarıyla çekirdek enflasyon yükseliyor. Çekirdek enflasyon yükseliyorsa tüketici fiyatları da yükseliyor demektir. TÜFE mal ve hizmetlerin tüketiciye sunulan satış fiyatları üzerinden hesaplanan çekirdek enflasyon aynı zamanda üretici fiyatlarında yukarı yönlü bir hareketlenmenin olduğuna da işaret eder.
Merkez Bankası’nın faizi sabit tutmasında en önemli gerekçe de dünya gıda ve emtia fiyatları düşerken Türkiye’de tam tersi gıda fiyatlarının salgına bağlı olarak beklenmeyen şekilde artması.
Merkez Bankası enflasyon görünümünü etkileyen bu menfi durumun dikkate alındığını ve bir tampon oluşturma gayesiyle politika faizinin sabit tutulmasına karar verildiğini bildiriyor.
Karardan anlaşılan şu ki; çekirdek enflasyonun yanında üretici fiyatlarının da devreye girmesiyle yükselen TÜFE Merkez Bankası’nın faiz indiriminde hareket alanını daraltıyor.
***
Maamafih, 2020 yılı başından bu yana yüzde 10’un altına düşmeyen ve Mayıs ayında da yüzde 12,9 ile son 9 ayın zirvesini gören gıda fiyatları enflasyonu yukarı itiyor.
2019 yılı sonunda küresel gıda enflasyonu ile Türkiye gıda enflasyonu arasındaki fiyat makası yok denecek kadar az iken, salgının küresel olarak hissedildiği Şubat’ta bu fark 3 puan oldu. Söz konusu makas Mart’ta artışa geçti ve Nisan ayında 14 puana, Mayıs ayında 19 puana çıktı. Haziran’da da farkın giderek açılacağına dair izlenim fazla.
Dünyanın tersine bizde gıda fiyatlarını artıran nedir, diye sorduğumuzda karşımıza üretim ve lojistik maliyetlerinin artışı ile birlikte “ithalat” çıkıyor. Yani biz yumurtayı üretirken ve taşırken maalesef kırıyoruz.
Diğer taraftan enflasyonun yükselişi ve dezenflasyon sürecinin yara almasına; düşen faiz oranları paralelinde hızlı kredi büyümesi ve talep genişlemesi de katkı veriyor. Dolayısıyla ülke risk primini aşağı çekecek, kur, faiz ve GSYİH’i istikrara kavuşturacak “enflasyonda daha ciddi ve dengeli politikalar üretilmesi” düne göre bugün daha fazla gerekli.
Faiz indirimlerine devam edilmek isteniyorsa öncelikle gıda fiyatlarının dizginlenmesi olmazsa olmaz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.