Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

Enflasyonda suçlu kim?

Enflasyonda suçlu kim?

Görünüşte enflasyon; zayıf TL, gıda, enerji maliyetleri ve emtia fiyatları desteğinde yükseliyor. Kısa vadede ekonomiye yansıyan manzara bu. Peki temel faktörün pandemi ortamında ekonomide önce kapanmalar ve müteakiben açılmalar ile güçlü talebe karşı üretim ve tedarik zincirindeki sorunlar sebebiyle talebe yetişemeyen arz olduğunu bir kez daha hatırlatmaya gerek var mı, bilmem.

Söz konusu arz kısıtı, hem kapanmalarda hem de açılmalarda resmen nal topladı, desek yanlış olmaz sanırım. Malum ortamda dünya ile aynı paralelde giden Türkiye’nin enflasyon rakamlarına bakıldığında dahi bahsetmeye çalıştığım fotoğrafı görebilirsiniz.

Henüz kovid ortada yokken enflasyon Ocak’ta TÜFE’de yüzde 12,15, ÜFE’de yüzde 8,84… Şubat’ta TÜFE’de yüzde 12,37, ÜFE’de yüzde 9,26 seviyesinde hareket ediyordu.

Kovidin Türkiye’de görülmeye başladığı Mart 2020’de enflasyon; TÜFE’de yüzde 11,86, ÜFE’de yüzde 8,20… Nisan 2020’de TÜFE’de yüzde 10,94, TÜFE’de yüzde 6,71, Mayıs’ta TÜFE’de yüzde 11,39, ÜFE’de yüzde 5,53, Haziran 2020’de TÜFE’de yüzde 12,62, TÜFE’de yüzde 6,17, Temmuz’da TÜFE’de yüzde 11,76, ÜFE’de yüzde 8,33 şeklinde oluştu.

***

Nitekim pandeminin yoğun olarak hissedildiği 2020 yılının ikinci yarısı geldiğinde üretim ve tedarik zincirindeki zafiyetler tüm dünyada enflasyonlarda kendini göstermeye başladı.

Türkiye’de tüketici enflasyonu Ağustos – Ekim 2020 arası mutedil seyrederken üretici fiyatlarında Eylül ayından itibaren yüksek oranları gördük.

Ağustos 2020’de yüzde 11,53 olan ÜFE, Ekim’de yüzde 18,20, Kasım’da 23,11, Aralık’ta yüzde 25,15’e çıktı. Tüketici fiyatları da ÜFE’den etkilenerek Kasım’dan itibaren yükselişe geçti ve yüzde 14,03 ile başlayan TÜFE yılı yüzde 14,60 ile kapattı.

Yıl tamamlandı ancak küresel kovid salgını etkisini devam ettiriyordu. 2021 Ocak’ında yüzde 14,97 gerçekleşen TÜFE ve yüzde 26,16 olan ÜFE yüksek enflasyonun habercisi olarak ekonominin merkezine çöreklendi.

Kapanma ve üretim kısıtları sebebiyle fiyatlardaki yükseliş “üretici fiyatları”nın etkisiyle Temmuz’a kadar sürdü... Enflasyon; Şubat 2021’de TÜFE’de yüzde 15,61, ÜFE’de yüzde 27,09, Mart’ta TÜFE’de yüzde 16,19, ÜFE’de 31,20, Nisan’da TÜFE’de yüzde 17,14, ÜFE’de yüzde 35,17, Mayıs’ta TÜFE’de yüzde 16,59, ÜFE’de yüzde 38,33 ve Haziran’da TÜFE’de yüzde 17,53, TÜFE’de yüzde 42,89 olarak ölçüldü.

***

Ancak fiyat artışları hem dünyada hem Türkiye’de hız kesmedi. Kapanma ve üretim kısıtları ortadan kalkmışta fakat aşılama ve kovid tedbirlerinin üst seviyeye çıkmasıyla bu defa ekonomilerde gözlenen normalleşme ve açılmalar enflasyonları yukarı yönlü sert bir şekilde destekledi.

ABD, Avrupa, Asya ve gelişmiş ve gelişen birçok ülke enflasyon sarmalına girdi. Merkez bankaları pandemi desteklerini devam ettirirken faiz artırma yollarını dahi düşündüler ve tahvil alımlarında azaltmayı raporlarına yansıttılar.

Türkiye de enflasyona karşı çareler aradı. Zirâ 2021’in Temmuz’unda TÜFE yüzde 18,95’e, ÜFE de yüzde 44,92’ye, Ağustos’ta da TÜFE yüzde 19,25’e ve ÜFE yüzde 45,52’ye yükselmişti.

İşte bu noktada Şahap Kavcıoğlu başkanlığındaki Merkez Bankası (TCMB) klasik ekonomi yaklaşımlarını terk ederek yükselen enflasyona karşı faiz artırma yerine, önce Eylül’de 100 ardından Ekim’de 200 baz puan faiz indirdi. Enflasyon ve dövizin artık tutulamayacağı tahminleri yapılırken korkulan olmadığı gibi TCMB politikası daha netleşti, böylece piyasalara güven geldi.

***

Enflasyonun Eylül’de TÜFE’nin yüzde 19,58, ÜFE’de yüzde 43,96, Ekim’de TÜFE’de yüzde 19,89 ve ÜFE’de yüzde 46,31 şeklinde faiz indirimleri öncesi aylarda olduğu gibi devam etmesi küresel arz kısıtlarının devam ettiğini, salgına bağlı dış riskler ortadan kalkmadan enflasyon verilerinin normalleşmeyeceği, fiyatlardaki yüksekliğin para ve maliye politikalarından değil, önce kapanma ve üretim kısıtları, ardından ekonomide normalleşme ve yüksek talep sebebiyle enerji, gıda ve emtiadaki arz darlığından oluştuğu anlaşılmış oldu.

Ekim ayı enflasyon verilerini yorumlayan bir ekonomistimizin, “Enflasyon gerçekleşmesi beklenen değere göre dramatik bir fark oluşturmayan verilerin ekonomik anlamda sürpriz değişken olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, enflasyonun geniş zamanlı eğilim ve tandansına bakmanın daha yararlı olacağını düşünürüz” ifadeleri durumu zaten izah ediyor.

Dünya gibi Türkiye de yüksek enflasyon sorunuyla karşı karşıya. Gelişmeler gösteriyor ki, söz konusu süreç Kasım, Aralık belki önümüzdeki aylara sarkacak. Ancak önemli olanın mevcut gelirlerimizi koruyup işlerimizi ve hayat akışımızı bir planlama dahilinde sürdürmek diye düşünüyorum.

analizgazetesi.com.tr / yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi