Ekonomik görünüme arz yönlü baskı!
Ağustos ayı, "kur-enflasyon-faiz" üçgeninde ekonomik görünüme dair geleceğe dönük daha farklı mesajlar vermeye başladı. Kur ve enflasyon artış eğilimini sürdürürken faizler ise tek haneli politika faizi duvarına karşılık çift hanelerde yön bulmaya çalışıyor. Merkez Bankası'nın (TCMB) dezenflasyon konusunda orta vadeye yönelik yorumlar yapması dikkat çekiyor.
Enflasyonun baş aktörü dolar/TL kuru yılbaşından bu yana 5,95 – 7,45 lira aralığında dolar lehine yüzde 25 değer kazanmış. Başka bir ifadeyle Türk Lirası, dolar karşısında ilk 8 aylık dilimde yüzde 25 değer kaybetmiş.
Tüketici fiyatları (TÜFE) Ağustos’ta aylık yüzde 0,86, yılın ilk 8 ayında yüzde 7,29, yıllık bazda yüzde 11,77 artmış.
Diğer taraftan son aylardaki yükselişleriyle endişe uyandıran tüketici fiyatları da yine aylık yüzde 2,35, bu yılın ilk 8 ayında yüzde 10,52’ye ulaşmış. Üretici fiyatlarında yıllık artış ise yüzde 11,53.
Faizler tarafına geçtiğimizde; TCMB resmi politika faizi yüzde 8,25’te devam ederken piyasada gösterge tahvil faizi ise yüzde 13,22’den işlem görüyor. TCMB’nin aylık repo fonlamalarında ise faiz yüzde 10’un hafif üzerinde seyrediyor.
***
Asıl konuyu üretici fiyatlarına taşımak istiyorum… Son aylardaki kura bağlı üretici fiyat gerçekleşmeleri, manşet enflasyonu olumsuz etkiliyor.
Cuma günkü yazımızda daha çok tüketici fiyatları üzerinde durmaya çalışsak da üretici fiyatlarını başlığa taşımadan edememiştik. Zira, 2019 Mayıs’ında yüzde 2,67’lik artıştan sonra 2020 Ağustos’a kadar yüzde 1’in altında seyreden ve 2019 Kasım’da yüzde 0,08’i dahi gören ortalama aylık üretici fiyatları, geçen ay yüzde 2,35 ile en yüksek oran olarak karşımıza çıktı.
Sadece aylıkta değil yıllıkta da yükselişler devam ediyor. En son 2019 Ağustos’ta yüzde 13,45’i gören ve 2019 Ekim’de yüzde 1,7 ile dip yapan üretici fiyatları 2020 Ağustos’unda yüzde 11,53 ile yeni bir yükseliş kanalına girdi. Yıllık üretici fiyatları 2020’nin ilk 8 ayında yüzde 10,52’ye, on iki aylık ortalama yüzde 6,71’e ulaştı.
Aylık bazda Mayıs’ta yüzde 1,54’e, Haziran’da yüzde 0,69’a, Temmuz’da yüzde 1,02’ye ve Ağustos’ta yüzde 2,35’e, yıllık bazda Mayıs’ta yüzde 5,53’e, Haziran’da 6,17’e, Temmuz’da yüzde 8,33’e ve Ağustos’ta yüzde 11,53’e çıkan tüketici fiyatları aslında ekonomik görünüm için bir ikaz.
***
Temennimiz rakamların, 2018 yılı sonuna doğru gerçekleşen TÜFE ile ÜFE oranları arasındaki makasa benzer bir hâlin oluşmaması.
2018 yılı Eylül’ünde ÜFE yüzde 46,15, TÜFE ise yüzde 25,24 seviyesinde olup aradaki fark 21 puana dayanmıştı. Enflasyonda makasın büyümesi üzerine TCMB Eylül ayında 625 baz puanlık agresif faiz artışıyla politika faizini yüzde 24’e taşımıştı.
Bugün itibariyle ekonomide böyle bir fotoğraf yok. Fakat geçmişe özenen bir enflasyon trendi var. Sanki üretici fiyatları kuru/dövizi motor yaparak TÜFE’yi sollamak için çırpınıyor.
Ağustos verilerine göre; petrol ve ana metal hariç imalat sanayi fiyatlarının mevsimsellikten arındırılmış eğilimi artışta. Enerji hariç ana sanayinin alt gruplarında ve ara malları fiyatlarında yükselişler var. Demir - çelik, ana metaller ve plastik ürünler, sermaye malları grubundaki fiyat yükselişinde metal yapı ürünleri, motorlu kara taşıtları ile parça ve aksesuarları ve makineler enflasyonun değirmenine su taşıyor. Dayanıklı tüketim malları fiyatları mücevherat öncülüğünde yükseldi. Dayanıksız tüketim mallarındaki artışta ise tekstil ürünleri, katı-sıvı yağlar ile fırın ürünleri ve unlu mamuller öne çıktı.
***
ÜFE, TÜFE’yi geçse ne olur ki, demeyin… Üretici fiyatları her zaman tüketici fiyatları üzerinde maliyet yönlü baskılara ilişkin bir göstergedir. Kur ve enerji kaynaklı maliyet baskılı şokların yoğun gözlendiği dönemlerde üretici fiyatları daha fazla yükselir ve manşet enflasyonu yukarı yönlü tetikler.
Kur/döviz kaynaklı baskılar ülkenin üretim yapısını dahi bozabilir. Özellikle ÜFE’nin önemli alt kalemi sanayi ara malı fiyatlarındaki yüksek seyir, enflasyonun manivelası durumuna geçer. Üretici fiyatlarındaki yükseklik talebin zayıflaması, tüketici yönünde aşağı yönlü bir baskı oluşturmasına karşılık istihdam tarafında da negatif bir manzara ortaya çıkarabilir.
Sadece işsizlikte değil maliyetlere bağlı talebin düşmesiyle, firmalar bilanço şokuna girebilir. İşletmelerdeki borçluluğun devreye girmesiyle finansmandan gelen baskıyla enflasyon güçlenebilir. Böyle bir ortamda vergi indirimleri bile çözüm olmayabilir.
Pandemi sebebiyle durgunluk anlamına gelen stagflasyona benzer bir ortamda hem büyüyeceksiniz, hem enflasyonu düşüreceksiniz, hem de işsizliğe çare bulacaksınız… Bu iş kolay olmasa gerek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.