Ekonomide asıl mesele ne?
Ekonomide görünüm bozuluyor gibi görünse de dış riskleri hesaba katarak bugünkü zorlu sürecin üç – beş yıl içinde sona ereceğini tahmin ediyorum. Tüm dünyanın zorlu dönemden geçtiği bu süreçte mevcut gidişatı siyasi emelleriyle meczetmeye çalışanları da esefle kınıyorum.
Ekonomiyi sadece TCMB rezervleri ve dövize bağlayıp faizi merkez kuvvet kabul edenlerin tersine, Türkiye’nin sanayi, teknoloji, tarım, turizm, tekstil, ulaştırma, lojistik, hizmet ve diğer alanlardaki yüksek potansiyeline ve güçlülüğüne inanıyorum.
Ekonomik savaşta tek ayakta kalacak gücün, reel sektör ve ona destek veren finans sektörümüzün olacağı kanaatini taşıyorum. Bu vesileyle Türkiye İMSAD 45. Gündem Buluşmaları’nda masaya yatırılan ‘Küresel tedarik krizi ve enflasyon’ başlıklı toplantıdan dersler çıktığını görüyorum.
***
Türkiye İMSAD Başkanımız Tayfun Küçükoğlu’nun ifade ettiği gibi, yıllardır süren küreselleşmenin ağır baskısı altında kovid salgınının getirdiği yüksek risk taşıyan şartlarla birlikte, emtia fiyatları ve temininde eşi benzeri olmayan değişiklikler ve zorluklar yaşanıyor.
Dünya geleceğe projeksiyon yapmada her gün yeni belirsizliklerle tanışıyor. İnsanlık henüz kovid-19 hakkında net bilgiye ulaşabilmiş değil. Dolayısıyla insanlık global ekonominin nereye evrildiğine yönelik bir karamsarlık ve kavramsızlık yaşıyor. Bu da ekonomilere aksediyor.
Dünyanın lojistik ve üretim merkezinde olma yolunda ilerleyen Türkiye ise buna karşılık birçok olumsuzluğa rağmen pandeminin getirdiği fırsatlarla gelişmiş ülkelerle aradaki açığı kapatmaya yelken açmış durumda. Söz konusu süreçte bölgemiz bize hakikaten önemli avantajlar sunuyor.
***
Bugün uluslararası birçok ekonomist, stratejist, fütürist ve devlet adamı Türkiye’nin istikbalini konuşurken Türkiye’ye hasım olan iç veya dış cepheler, Atatürk’ün ifadesiyle harici ve dahili bedhahlar, Türk milletinin istikbaldeki hazinesine ulaşmaması için geminin dibini delmeye çalışıyor, ama nafile.
Zirâ yurt içi kapasitemizle birlikte bölgemizde üretim üssü olma yolundaki ilerleyişimizi emin adımlarla sürdürüyoruz. Anadolu’ya gidip bir saat bile zaman kaybetmek istemeyen fabrikaları, işletmeleri, atölyeleri, lojistik ağını ve girişimcileri gördüğünüzde siz de aynı kanıya varacaksınız.
Elbette bizi engelleyecek tehdit ve belirsizlikler kol geziyor, ancak yeni fırsatlar, avantajlar da en az tehdit ve belirsizlikler kadar fazla. Bundan sonra ekonomiyi idare edenlerin, üretenlerin, satanların ve dahi tüketicilerin mevcut belirsizlikler ortamında ülkeye nasıl katkı vereceğini planlayıp uygulaması gerekiyor.
***
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın söylediği gibi, her alanda gelişmiş bir coğrafya ile enerji kaynakları ortasında duran Türkiye’nin savunma da dahil stratejik bir öneme sahip olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez. İşte bu durum bizi güçlü kılan en önemli özelliğimiz.
Pandemiyle değişen dünya hayatında teknoloji daha fazla yer tutmaya başladı. Bölgede bize güçlülük sağlayan özelliğimizi kısa zamanda teknolojiyle birleştirerek önümüzdeki fırsat ve avantajları yakalamada öne geçebiliriz. Şayet teknoloji ithalatı yine uzun yıllar sürerse, fırsat trenini bu defa da kaçırabiliriz.
Küresel olarak yükselen hammadde ve tedarik fiyatları dünya ile birlikte bizim önümüzdeki en büyük engel. Ayrıca bizim enflasyonu yükselten kur gibi artı bir meselemiz daha var. Mamafih yürüyüşümüzde artılarımızı görmek ve enflasyonu baskılayıcı uygulamalara geçmek durumundayız.
***
Türkiye İMSAD toplantısında konuşan ünlü ekonomist – stratejist Fatih Keresteci’nin tahminleri tevafuk olsa da tesadüf olmasa gerek. Fatih Keresteci,“Türkiye önemli bir üretim üssü oluyor. Bunu apaçık görüyoruz. 2030’da büyük bir ekonomi olacağımız kesin. Bence asıl mesele bu” diyor.
Sayın Keresteci’nin bakışıyla 2030 yılında böyle büyük bir ülke olacaksak, bu ekonominin dümenini hangi anlayış kullanacak? Avantaj ve fırsatlarımızı, hatta zenginliklerimizi yaban ellere kaptırırsak milli yaklaşım tekrar geri planda mı kalacak? Açıkçası küreselcilerin yine oyuncağına mı dönüşeceğiz?
“Yeniden büyük Türkiye” olmak için elimize geçirdiğimiz fırsatları heba edersek bundan sonra daha 50 yıl belimizi doğrultamayız endişesinden kendimi alamıyorum. Dolayısıyla yıllardır başımıza bela olan kur – faiz – enflasyon üçgeninden çıkamadığımız sürece bize kurtuluş yok gibi görünüyor.
TCMB rezervleri, döviz ve enflasyon gibi meseleler içinde boğulup büyümeleri; reel kalkınmaya, halkın refahı ve mutluluğuna dönüştüremezsek patinaj yapmaya devam ederiz diye düşünüyorum.
Sizin oraların nesi meşhur?
Büyükşehirlerde veya yurtdışında yaşayıp, memleket hasretini çekmeyeni hiç duymadım. Bırakın dağını, ormanını, denizini, yaylasını, vilayetinde yediği bir dilim ekmeği, içtiği bir yudum suyu hatırlayıp iç çekmeyen, gözünden yaş gelmeyen çok az insan vardır, diye düşünüyorum.
Peki canınız kadar sevdiğiniz memleketinizin ve dahi ülkenizin değerlerini, türkülerini yemeden içmeye tüm izlerini taşıyan bir mekânda olduğunuzu ve o yerde Türkiye’nin adeta coşkuyla, sevgiyle kucaklaştığını hayal edebiliyor musunuz?
İşte bu mekânlardan biri belki de en önde olanı Yöresel Ürünler Fuarı YÖREX… Antalya’da bu yıl 11’incisi gerçekleştiriliyor. Pandemi sebebiyle geçen yıl yapılamayan fuar, geçen yıllarda öyle bir iz bırakmış ki bir senelik ayrılık hasreti bile Antalya Anfaş Fuar Merkezi’nde sevgi yumağına dönüşmüş.
***
Antalya Ticaret Borsası (ATB) öncülüğünde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) desteğiyle kapılarını açan YÖREX, 24 Ekim Pazar gününe kadar devam edecek. Vatan hasreti, memleket sevdası, daha doğrusu ana kucağına doyamayanlar fırsatı kaçırmasın, Antalya’daki YÖREX’i ziyaret etsin… Sevgi ve tatların damıtıldığı fuardan nasibini alsın.
YÖREX, yöresel ürünler fuarı… 81 şehrimizden yüzlerce mahalli ürün serpme usulü vatandaşın önüne serilmiş. Dile kolay 113 oda borsa, 16 kalkınma ajansı, valilik, belediyeler, kooperatifler ki bunların 91’i kadın yönetici, üretici birlikleri ve firmalardan oluşan 650 katılımcı, Anadolu’nun kapısını dünyaya açmış.
Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır da zaten “YÖREX Anadolu’dur” diyor ve ekliyor:
“Burası kuzeyi, güneyi, doğusu ve batısı kültürlerin, yöresel ürünlerin buluşma noktası. On iki yıl önce attığımız bu maya tuttu. YÖREX artık Antalya’nın değil Tüm Türkiye’nin markası haline geldi.”
***
2010 yılında “Kriz varsa, çare de var” diyerek yola çıkan YÖREX’in fikir babası Ali Çandır, aslında büyük bir iş gerçekleştirmiş… Ülkenin tanıtımında son derece mühim nokta olan coğrafi işaretli ürünlerin artmasına yüksek katkı veren YÖREX’in gücünü sınırlarımızın dışına bile taşımış.
Dolayısıyla endemik ürünleriyle dikkat çeken Türkiye, mevcut coğrafi işaretli markalarının yanına yenilerini eklemek suretiyle büyük mevzi kapatıyor. Özellikle günümüzde işlenmemiş gıdada büyük sorunlar yaşayan dünyanın, bu zamana kadar görmezden geldiği Anadolu’yu zannederim bundan sonra portföyüne almak zorunda kalacak.
***
Türkiye’nin coğrafi işaretli ürünler tablosunda zaten söz konusu gayreti görmemek imkânsız. YÖREX’in start aldığı 10 yıl öncesinden günümüze bakıldığında tescilli marka sayımız 110’dan 921’e, başvuru sayımız 160’tan 721’e çıkmışsa YÖREX’in bu konudaki etkisini bir kenara altın harflerle yazmak lâzım.
Zirâ YÖREX bugün coğrafi işaretlerin vitrini olurken, yenilerinin devreye alınmasının önünü açıyor.
Son olarak 7 Türk ürününün daha Avrupa’da tescillendiğini ve 24 ürünün değerlendirme sürecinde olduğunu ayrıca YÖREX’in, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı’nın (FAO) özel ve Oda – Borsa Proje Yarışması’nın jüri ödülüne layık görüldüğünü hatırlatayım.
Bu başarılar dururken olmuyor… YÖREX öyle bir teşkilatlanmış ki üreticisinden, tedarikçisine, tarlasından serasına, teknik çalışmalardan üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarından odalar ve borsalara, belediyelerden devlet erkânına kadar birçok isim can siperâne çalışıyor.
***
Nitekim; TOBB’un her vilayetteki kadın – erkek girişimcilerinden ASKON’a, Malkara Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkan Yardımcısı Aynur Çeşmeliler’den, ürünlerin patentleri için gecesini gündüzüne katan Güvenilir Ürün Platformu’ndan Türkiye Patent Hareketi ile Adres Patent’in Genel Müdürü Cumhur Abdullah Akbulut’a kadar zincirdeki her insan gayret üstü bir performans sergiliyor.
Evet, YÖREX üretildiği veya yetiştirildiği yörenin adıyla anılan tarım, gıda, el sanatları ve sanayi ürünlerini ulusal ve küresel ölçekte tanıtmak amacıyla düzenleniyor belki ama işlevi o kadar fazla ki…
***
YÖREX; yöresel ürünlerin ticarileşme süreçlerini ve devamlılığını destekliyor, pazar alanlarını geliştiriyor, markalaşmayı sağlıyor… Ürünlerin katma değerini artırıyor, istihdamı büyütüyor, üreticinin kapasitesini yükseltici katkılar veriyor… Yöresel ürünleri kamuoyuna mal etmeye çalışırken, onları ithal ürünlere karşı güçlendiriyor. Tarım, turizm, sanayi, hizmetler, bilişim, teknoloji, eğitim, sanat ve birçok alanın yerelde dinamosu görevini üstleniyor.
“Sizin oraların nesi meşhur?” sloganıyla yola çıkan, gerçek büyüme ve kalkınmanın yerelden başlayacağını açıkça gösteren YÖREX’in tüm kahramanlarını tebrik ediyor, şükranlarımızı sunuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.